Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 83 |
Tarih: | 10.04.2018 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün milletvekillerinin yargılamalarındaki hukuksuzluk üzerine konuşacağım. Aslında bu, Türkiye'deki yargılama hukuksuzluklarının sadece çok ufak bir parçası. Beş dakika değil, beş saat, beş gün, beş yüz gün konuşsak herhâlde tüketemeyecek kadar çok hukuksuzluğun geliştiği bir süreçten geçiyoruz. Çünkü biliyorsunuz, kuvvetler ayrılığı diye bir ilke var; yargı, yürütme ve yasama birbirinden ayrılır ama Türkiye'de artık yürütme yargıyı siyasi rakiplerini tasfiye aracı olarak kullanıyor. Bir bakarsanız, özellikle kendine muhalif duran, en muhalif duran, ülkenin gerçekten çözüm umudu olan Halkların Demokratik Partisine yönelik son iki buçuk yıldır gerçekleştirilen saldırıların hukuki anlamda açıklanır bir tarafı yoktur. Tamamen bir siyasi tasfiye, bir siyasi soykırım operasyonları silsilesidir ve bu operasyonlar çerçevesinde başta eş genel başkanlarımız olmak üzere 15 milletvekili arkadaşımız tutuklandı, şu anda bu Meclis çatısı altında olması gereken 9 milletvekili arkadaşımız tutuklu. Her gün bu Meclise milletvekilliğinin düşürülmesi yönünde tezkereler getiriliyor, halkın iradesi yok sayılıyor, burada eller kalkıyor ve milletvekillikleri düşürülüyor.
Şimdi bu hukuksuzluklara bir iki örnek vereceğim. Yarın Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın Ankara'da duruşması var ama Sıhhiye Adliyesinde yapılmıyor. Niye? Güvenlik gerekçesiyle. Kimin güvenliği, neyin güvenliği? Biz bunun güvenlik gerekçesinden kaynaklanmadığını biliyoruz; bunun, aslında halktan kaçırılan yargılamalar olduğunu; halkın, basının, kamuoyunun görmemesi için hukuksuzlukların bu şekilde Sincan Adliyesinde yapıldığını biliyoruz. Çünkü bir benzeri de İstanbul'da oldu, dağın ortasında, insanların ulaşamayacağı bir yerde, baksanız bina olduğunu anlayamayacağınız bir mekânda bir duruşma salonu kurulmuş ve Selahattin Demirtaş yargılanıyor. Peki, İstanbul'daki bu duruşmada neden yargılanıyordu? "2013 Nevrozu"nda yaptığı konuşmadan.
Değerli arkadaşlar, "2013 Nevrozu" yapıldığında, belki o döneme biraz bakıp sonra da gazete manşetlerine bakmamız gerekiyor. O gün suç olmayan, tam iki yıl altı ay sonra suç kabul edilip, bakın, iki yıl altı ay, iki yıl altı ay savcılar uyudu, iki yıl altı ay iktidarın işine geldiği için, o dönemin konsepti kendilerine, barış süreci kendilerine yaradığı için uyudu, iki yıl yedi ay boyunca Emniyet uyudu, ne zamanki HDP karşılarında 7 Haziranın zaferini kazandı, 1 Kasımın zaferini kazandı, büyük bir siyasi rakip olarak karşılarına dikildi, hepsi bir anda uyandı. O günün "havuz medyası" dediğimiz ana akım medya nasıl manşetler attı? "Nevroz Ateşi Barış İçin Yandı." Orada bu konuşma yapılmıştı. Bugün savaş naraları atan sanatçılar, "Nevroz" meydanında "Amed Nevrozu" meydanında, Diyarbakır meydanında kendine yer kapmak için birbirlerini eziyorlardı. Alkış tuttu milyonlarca kişi bu konuşmaya.
Bakın, atılan manşetler... Ama bakın, o günün "Nevroz"unda olan Ayla Akat Ata bu fotoğrafta, bugün tutuklu, Selahattin Demirtaş tutuklu, iki yıl yedi ay sonra ortaya çıkan ya da fark edilen konuşmasından kaynaklı.
Peki, bu konuşmayı hiç mi yapmadı daha önce Selahattin Demirtaş? Yaptı, bu Meclis kürsüsünden yaptı, grup toplantısında yaptı, birçok yerde benzer konuşmaları yaptı.
Biz, her defasında şunu söylüyoruz: Bu kürsüden yapılan, grup toplantılarında yapılan konuşmalar Anayasa'nın açık hükmüne göre sorumsuzluk kapsamındadır, bunu sadece biz söylemiyoruz. Bakın, 8 Nisanda, birkaç gün önce bir programa katılan, şu anda da Genel Kurulda olan Sayın Bekir Bozdağ da aynı şeyi söylemiş. Şunları söylemiş: "Sayın Kılıçdaroğlu kamuoyuna her zaman olduğu gibi doğruları söylemiyor, çarpıtıyor her şeyi. Meclis Genel Kurulu ve grup toplantısında söyledikleri bizim Anayasa'mıza göre suç olsa dahi suç kabul edilmediği için soruşturma ve kovuşturma kapsamı dışında tutuluyor." Tamam, bu, sadece bir kesim için mi geçerli?
Peki, ısrarla, soruşturma başlatılmadan önce savcılığın araştırması gereken husus niye araştırılmıyor? Sormak gerekiyor Sayın Başkan Vekiline: "Bugüne kadar bu milletvekili acaba Mecliste bu konuşmayı yaptı mı?" diye Başkanlık Divanına Mecliste herhangi bir soru soruldu mu? "Bu vekil bu konuşmayı yapmış, suç vasfı taşıyor ama Meclis kürsüsünden ifade edilmiş mi?" diye soruldu mu? Hayır, sorulmadı. Peki, biz mahkemede kovuşturma aşamasında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, bir dakika daha...
BAŞKAN - Buyurun, bir dakika ek süre.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Peki, biz kovuşturma esnasında talep ettiğimizde ne oluyor? Heyet on dakika ara veriyor. Müzakere etmesi gerekiyor ya -görünüşte müzakere- gidiyor beş dakika, bir görüşmeler, telefon trafiği, "Ne yapsak, ne yapsak?" Döndüklerinde talebimiz reddediliyor. Bu, açık bir biçimde görevi kötüye kullanmaktır, suçtur ve bu açık bir şekilde bu Meclisin itibarını zedelemektedir. Benim bu kürsüde söyleyeceğim bütün sözler dokunulmazlık, mutlak sorumsuzluk kapsamındadır ama birileri için sorumsuzluk kapsamında; mesele HDP'liler olunca, mesele Selahattin Demirtaş olunca, mesele Figen Yüksekdağ olunca, mesele Burcu Çelik olunca -dün cezası onandı- mesele Gülser Yıldırım olunca, mesele Selma Irmak, Ferhat Encu olunca dokunulmazlık ve sorumsuzluk kapsamında kabul edilmiyor.
İşte tüm bunların konuşulacağı, dediğim gibi, belki günler, belki aylar süren konuşmalar sonucunda tespit edeceğimiz bu hukuksuzlukların konuşulması için komisyon kurulması gerekiyor. Ha, kurmazsanız da bu baskılar devam etse de bizi yıldıramadığınızı görüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Hâlâ saldırmalarınızdan da bizimle baş edemediğiniz çok açık ortadadır zaten.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başaran.