Konu: | Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 79 |
Tarih: | 29.03.2018 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535 sıra sayılı Tasarı hakkında gurubum adına söz almış bulunmaktayım.
Az önce Çiftlik Banka dair bir araştırma önergesi verdik, biz verdik, ana muhalefet partisi verdi ve maalesef burada tartışma imkânı da yaratılmadı, çok kısa zaman aralıkları içerisinde hızlıca reddedildi ve geçildi. Oysa bu Çiftlik Banka dair daha öncesinde gurubumuz adına Sayın Müslüm Doğan vermişti bu araştırma önergesi olması açısından ama ne yazık ki yine bu iktidar ve bu Hükûmetin kendisi -üç ay öncesinden- bunu reddetti ve doğru düzgün açıklama bile yapmadı. Peki, sormak istiyorum: Yani üç ay öncesinde verilen, aralık ayında verilen önerge bakın üç ay sonra reddediliyor.
Eğer biz özgür basına sahip olmuş olsaydık -gerçek anlamda çok az var, zaten yüzde 1 oranında var- bugün Çiftlik Bank tartışılmış olacaktı. 80 bin insan nasıl dolandırıldı, 80 bin insanı dolandıran şahıslar kimlerdir, arkasında kimler var ve nasıl bu aşamaya geldi, bu zincir nasıl bu kadar büyüdü bunu tartışırdı, kamuoyu oluşurdu ve kamuoyu baskısıyla elbette Hükûmet adım atardı. Ama medya üzerindeki yoğun baskıların getirmiş olduğu ambargo bugün bunu tartışmaya elvermiyor. Tabii ki basının hepsi mi böyle? Değil. Basının onurlu, vicdanlı ve yüreği açık, yürekli insanları da var ve bunun mücadelesini yürüten basın emekçileri de var. Bunların en başında kim geliyor? Özgürlükçü demokrasi geliyor.
Özgürlükçü demokrasi dün basıldı, matbaasına el konuldu ve 27 basın emekçisi gözaltına alındı. Bunlarla birlikte yine, gariptir, yıllardır çizgisinde dik duran, net duran, vicdanlı ve bu ülkenin gerçekten yüz akı olan Sayın Eren Keskin'e de bugün yedi buçuk yıl ceza verildi. Peki, neden verildi? Onu hiç sordunuz mu? Merak ediyor musunuz? Ben eminim, siz merak etmiyorsunuz ama ekranları başında olan izleyenler merak ediyordur. Özgür basında, özgür basında çalıştığı için, özgürce fikirlerini yazdığı için ve Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı için yedi buçuk yıl ceza verildi ona.
Bakın, şimdi "Çiftlik Bank" adı altında 27 yaşında, adını sanını çok bilmiyorum -sizin belediye başkanlarınız iyi bilir, bakanlarınız da iyi bilir; hazır tebrik de göndermiştir, onlara sormakta fayda var; şu anda aklıma gelmedi- bahsettiğimiz şahıs 80 bin kişiyi dolandırıyor, insanları, halkı dolandırıyor. 80 bin insan dolandırılıyor ses çıkmıyor, biz buna itiraz ediyoruz. "Bu olmasın." diyenler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ya da astronomik yıllar üzerinden cezalar veriliyor.
Şimdi, böyle kendi içinde adaleti yerle bir eden bir iktidar karşısındayız. Ben sormak istiyorum: Bu basını nereye kadar susturabilirsiniz? Artık, Türkiye'nin vatandaşları Türkiye basınından bilgi alamıyor, yurt dışındaki basından, mesela, Yunanistan, Bulgaristan, BBC'den, oradan buradan bilgi alıyor ve "Yerli, millî" olarak kendini ifade eden bir Hükûmet kendi yerli ve millî basınını maalesef sadece kendine biat ve itaat eden, sadece onun propagandasını yapan bir basına dönüştürdü.
Şimdi, bir böyle yönü varken bir de şöyle bir yönü var: Şimdi, yerellerde de basının durumu aynen bu şekildedir. Ulusal basını zaten bizim görme, tanıma veya bilme şansımız yok. Sadece bizi kriminalize etmek amacıyla araçsallaştırılmış bir basın var, bir de yerelde bizim her anımızı çeken, sürekli yanımızda olan, basın açıklamamızı, basın toplantımızı, bütün eylem ve etkinliklerimizi takip eden hakkını yemeyeceğim bir basın var. Sabah çıkarız partiye gideriz yanımızdadır, partinin kapısından çıkarız yanımızdadır, basın açıklaması yaparız hemen yanımızdadır. Asla ve asla bizim yanımızdan ayrılmayan, bu konuda çok çalışan bir basından bahsedeceğim size. O kimdir? Emniyetin basınıdır. Hiçbir zaman bizim yanımızdan ayrılmaz. Neden ayrılmaz? Sürekli bize fezleke hazırlamakla meşguldür. Eğer biz varsak bizim hakkımızda fezleke hazırlar, eğer biz yoksak e HDP il ve ilçe yöneticileri hakkında soruşturma açar, o da yoksa eğer HDP'nin önünden geçen herhangi bir yurttaş ola ki bir "merhaba" demişse onlar hakkında açar. Böylesi yoğun bir çalışma temposu içerisindedir. Yani sizin basını, medyayı ve bu ülkeyi ne hâle getirdiğinizin aslında küçücük bir fotoğrafını anlatmak istedim ve buradan kendinizle ne kadar gurur duysanız azdır.
Bakın, ben Emniyetin ne yaptığını söylüyorum. 80 bin kişiyi dolandıran kişinin -ne kadar- bunun arka plandaki zincirini kimse açıklayamıyor ama ben size Emniyetin bizimle olan temasını anlatıyorum. O Emniyetin, o 80 bin kişiyi dolandıran kişinin peşinde mi olması gerekir yoksa sürekli bizim eylem ve etkinliklerimizi takip etmesi mi gerekir? Bunu da sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Şimdi, az önce bizim bir arkadaşımız, yine HDP'li vekilimiz Sayın Müslüm Doğan konuşmasında böyle bir şey söyledi, çok çarpıcıdır, Çiftlik Bank gibi, buna dair 37 tane organizasyon olabileceğini söyledi. Bakın, 37 tane organizasyon olabileceğini söyledi, bu sıraların hiçbir tanesinden ses çıkmadı. 37 organizasyon nasıl olabilir? Bu ülke bu kadar disiplinsiz midir? İnsanlar bu kadar rahat yolsuzluk yapabiliyorsa biz ne yapıyoruz burada?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Son cümle.
BAŞKAN - Buyurun.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - 37 tane organizasyon, Çiftlik Bank gibi organizasyondan bahsediliyor. Biz ne yapıyoruz? "Hemen buna dair bir tedbir alalım veya bununla ilgili bir araştırma önergesini Çiftlik Banktan başlatarak bu işin bir öncülüğünü yapalım." deme gibi bir sorumluluğa sahip iken maalesef yine "yok" dediniz.
Tarih herkesi kaydediyor, eminim sizi de kaydediyor, bizi de kaydediyor. Tarih sizi yolsuzlukları artıran, pekiştiren, çelenk gönderen, kurdelesini kesen olarak anlatırken bizi de bunların karşısında mücadele eden olarak yazacaktır.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yiğitalp.