| Konu: | Türkiye'nin genel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 29.03.2018 |
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan, her zaman olduğu gibi kendi hukukunu herkesten üstün görüyor; aydınlara, yazarlara, gençlere, kadınlara, kendine muhalif gördüğü herkese tehdit edici, rencide edici sözler sarf ediyor. Anayasa'mızın 42'nci maddesinde yer alan "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." ifadesini yok sayarak Boğaziçi Üniversiteli bir grup genci "Okutmayacağım" diyor. Düşüncesi, eylemi, suçu ne olursa olsun bir kimsenin eğitim hakkını elinden almak insanlık suçudur. Kendi üniversite diplomasının olup olmadığı tartışmalı bir Cumhurbaşkanının, kalkıp 20'li yaşlardaki bir grup öğrenciyi böylesine...
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Yavaş! Yavaş biraz!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Burada gelir, konuşursunuz.
...hedef göstermesi "Hayatlarını kaydıracağım." demesi, kendini kaybetmenin, daha da önemlisi bu ülkeyi yönetememenin göstergesi olsa gerek. (CHP sıralarından alkışlar) Varsa suçları, onun karar mercisi sen değilsin; yargıdır, hukuktur, mahkemedir, hiç olmadı üniversite yönetimidir.
Kendi halkıyla mücadele eden bir Cumhurbaşkanı profiliyle karşı karşıyayız. Uyguladığı yanlış politikalarla, yönetim anlayışıyla, bu ülke insanının yaşamına büyük zararlar veriyor. Esas görevi yaşamımızı kolaylaştırmak, işleri yoluna koymak olan bir Cumhurbaşkanı, hem hayatımızı zorlaştırıyor hem de hakaret ediyor. Farklı düşünce ifade edene, kendini eleştirene hakaret etmek, tehdit etmek, bedel ödetmek, öz güveni olmayan, yeterli birikimi, eğitimi olmayan kimselerin yapacağı davranışlardır. Topluma korku salmak, korku iklimi yaratmak, tabii, tüm bunlar, yapılan yanlışları toplumdan gizleme çabasıdır, halkın doğruları öğrenmesinden korktuğunun göstergesidir. Ülkeyi bir bütün olarak görmemek, bir kısmını düşman görmek, onlara karşı bu kadar öfke ve kin dolu olmak. İşte, tam, burada, önceki gün AKP sözcüsünün Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu'yla ilgili söylediği o söz, "psikolojinin konusu" sözü, gerçekte yukarıda anlatmaya çalıştığımız AKP Genel Başkanının davranışlarıyla bire bir örtüşüyor. Hakikaten, durum hiç normal değil. Hatta kendini ülkenin tek sahibi görüyor, tek doğruyu kendisinin bildiğini söylüyor. Ne yazılırsa, ne söylenirse nezdinde hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Buna psikolojide ne denir biliyor musunuz? "Narsizm" yani kendini fazla seven, egosunu yücelten, "Önce ben, daha sonra diğerleri." diyen kişiler.
Sayın milletvekilleri, önceki gün yine AKP sözcüsü, Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu'yla ilgili, grup konuşması nedeniyle, mitomaniye tutulduğunu söyledi. Mitomani, yalan söyleme hastalığı olarak biliniyor.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Yalan mı?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Konuşacağız.
Bu hastalığa yakalanmış kişilere de "mitoman" adı veriliyor. Ben buradan o sözcüye, AKP milletvekillerine ve halkımıza sesleniyorum: Halkına kim yalan söylüyor? Bunu anlamanın, bunu 80 milyon yurttaşımızın anlamasının çok kolay yolu var. Birisi İktidar Partisinin Genel Başkanı, diğeri Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı, çıkarlar bir televizyon kanalına, 80 milyonun gözünün önünde tartışırlar. (CHP sıralarından alkışlar) Yani kim yalan söylüyor, kim söylemiyor, 80 milyon da buna karar verir. Ancak hepimiz, 80 milyon biliyor ki Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıkacak zerrece cesareti yok. Zira Kılıçdaroğlu defalarca bu çağrıda bulundu.
Ha, niye bir ülkenin iktidar partisinin genel başkanı, üstelik de cumhurbaşkanı -ki devletin tüm bilgileri elinde- o ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanıyla herhangi bir televizyon kanalına çıkmaya korkar, niye yüreği yetmez, niye kendine güvenmez? İtiraz ediyorsanız hodri meydan! Genel Başkanınıza söylersiniz, herhangi bir televizyonda çıkar, Kılıçdaroğlu'yla tartışırlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Millet görüyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor, halkımız buna karar verir.
BAŞKAN - Sayın Özdiş, ek süre istiyor musunuz efendim?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Söyledi söyleyeceğini.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Söyledi zaten.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - İstiyorum, tabii ki uygun görürseniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Buradan sesleniyorum: Bir ülkenin yarısıyla mücadele ederek o ülkeyi refaha, huzura kavuşturamazsınız. İşsizlikle, ekonominin kötü gidişatıyla, dövizin artışıyla, eğitimdeki sorunlarla, dış politikadaki tutarsızlıklarla mücadele edin.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Aç, istatistiklere bak, istatistiklere! 7,4 büyüme, rüyanızda bile göremezsiniz!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Şeker fabrikaları gibi bu ülkenin değerlerini peşkeş çekeceğinize NBŞ'yi ülkeye sokmamak için mücadele edin. "FETÖ'yü temizliyoruz." diyerek garibana zulmedeceğinize, FETÖ'yle ilişkileri ayan beyan ortada olan, FETÖ'nün bankasının yıllarca avukatlığını yapmış il başkanınızla, içinizdeki FETÖ'cülerle mücadele edin, FETÖ'cülerle. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu korku imparatorluğunu halkımızla birlikte, yapılacak ilk seçimde sandığa gömeceğimizden hiç kimsenin ama hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hayal etme, hayal etme!
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Kılıçdaroğlu aday olacak mı cumhurbaşkanlığına, onu söyle. Yani bizi sandığa gömerken aday olacak mı, olmayacak mı onu söyle.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - "Saraylar, saltanatlar çöker/ Kan susar bir gün/ Zulüm biter/ Menekşeler de açılır üstümüzde/ Leylaklar da güler/ Bugünlerden geriye/ Bir yarına gidenler kalır/ Bir de yarınlar için direnenler." (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Yeter ya, yeter! Kendine on dakikalık konuşma hazırlamış, yeter!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim. Divan üyesi olmam dolayısıyla bir pozitif ayrımcılık rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben bir dakikalık hakkımdan vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın İdare Amirim, Başkanlık Divanı Üyemiz, İç Tüzük'ü en az benim kadar biliyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Biliyorum efendim.
BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
"Saraylar, saltanatlar çöker/ Kan susar bir gün/ Zulüm biter/ Menekşeler de açılır üstümüzde/ Leylaklar da güler/ Bugünlerden geriye/ Bir yarına gidenler kalır/ Bir de yarınlar için direnenler/ Ey, her şey bitti diyenler/ Korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler/ Ne kırlarda direnen çiçekler/ Ne kentlerde devleşen öfkeler/ Henüz elveda demediler/ Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek/ Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!" (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arada, yarın 30 Mart. 30 Mart 1972'de Kızıldere'de katledilen devrimci yurtsever gençlerimizi de bu kürsüden saygıyla anıyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Daha hâlâ orada mısın ya? Sen orada mısın daha?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdiş.