GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/5, 2602, 2612 ve 2644) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Üretiminde ve Pazarlamasında Karşılaşılan Sorunlar ve Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:77
Tarih:27.03.2018

HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'de birçok tıbbi ve aromatik bitki doğadan toplanmakta ve bir kısmının da belirli ölçüde tarımı yapılmaktadır ancak bunlara ait düzenli istatistiksel bir veri bulunmamakta ve arz-talep ilişkisi dikkate alınarak üretimleri yapılamamaktadır. Türkiye'de gerek iç tüketimi gerekse dış satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin tahminen yüzde 20 kadarının tarımı yapılabilmektedir. Bununla beraber, ticaret ve dış satım amaçlı kök, yaprak ve çiçek doğal floradan toplanmaktadır.

Türkiye'de yetişen bitkiler yok olma tehlikesi altında olup bir kısmı neslini devam ettirebilmekte zorluklarla karşılaşmaktadır. Sanayileşme ve şehirleşme, baraj yapımı, erozyon, tarla açma, aşırı otlatma, çorak, tuzcul alanların ıslahı ve yangınlar bu bitkiler için büyük bir tehlike arz etmektedir.

Günümüzde tıbbi aromatik bitki tarımı yapmak isteyen üreticilerin en önemli sorunlarından biri de tohumluk materyal teminidir. Yetiştiricilerin ihtiyaç duyduğu tohumluğa her türlü çoğaltım materyali sağlayacak kurumsal altyapının mutlaka oluşturulması gerekmektedir.

Tıbbi ve aromatik bitkilerin çeşitli kısımları veya bunlardan elde edilen etkili maddeler yıllardan beri hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, bitkisel ilaç, bitki kimyasalları, gıda katkı maddeleri, kozmetik ve parfümeri sanayisinin girdisini teşkil eden bitkisel pek çok ürünün elde edildiği bu bitkilere talep artmaktadır. Değişen sağlıklı olma anlayışı çerçevesinde, tüm dünyada alternatif tedavi ya da destekleyici tedavi gibi farklı tedavi yöntemlerine ve bitkisel ürünlere olan ilgi ve bu doğal sağlık ürünlerinin kullanımları tüm dünyada giderek artmaktadır. Buna bağlı olarak da ürünlere bağlı advers ilaç etkileşimlerinin görülmesinde artış yaşanmaktadır. Bireye özgü değerlendirmeler yapılmaksızın bilimsel yetkinliğe sahip olmayan kişilerce, hiçbir denetime tabi olmayan mekânlardan veya internet üzerinden, hiçbir standardizasyona sahip olmayan bu ürünlerin sağlığı iyileştirmek amacıyla radyo, televizyon ve internet aracılığıyla tanıtımı gerçekleştirilmektedir.

Türkiye'de gerek iç tüketimde gerekse dış satımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerde üretimi artırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunması, floraya zarar vermeden sürdürülmesi ve değerlendirilmesi için gerekli her tür yasal düzenlemenin yapılarak hayata geçirilmesi, yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve ekolojik koşullara göre saptanması, tıbbi konsültasyon olmadan alınabilecek sağlığa ilişkin ürünlerle ilgili kanuni düzenlemelerin tasarlanması, tohumluk temini için kurumsal altyapının oluşturulması ve çeşit geliştirilmeye yönelik ıslah çalışmalarının desteklenmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, şu bir gerçek ki yurdumuz, sahip olduğu endemik bitki örtüsü ve tohum zenginliğiyle dünyadaki ender bölgelerden biridir. Geldiğimiz noktada ise hayvancılığın, tarımın bile bitme noktasına getirilmesi gibi, bitkisel örtü ve tohum zenginliğimiz de bitme noktasına getirilmiştir. Özellikle HES'ler ve basiretsiz politik uygulamalar ve müdahalelerle ülkemiz çoraklaşma noktasına getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, sizlere şimdi birkaç farklı konudan daha bahsedeceğim. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada Türkiye'yle ilgili bazı çok önemli, hepimizin de bildiği, hatta yaşadığı gerçekleri ifade etmiştir. Türkiye'nin insan hakları noktasındaki eksileri maalesef uluslararası kamuoyunda karşılığını buluyor ve bunlar tarihe, kayda geçiyor arkadaşlar.

Türkiye, İçişleri Bakanlığı verilerine göre -İçişleri Bakanlığının verileri bu raporda yer almaktadır- 20 Ocak-26 Şubat 2018 tarihleri arasında, Türkiye'nin Afrin Operasyonu'nu eleştiren sosyal medya paylaşımları yüzünden 648 kişinin gözaltına alındığı uluslararası raporlara da geçmiştir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü "Barış çağrısı yapan 'tweet'ler atan kişileri gözaltına almak ve haklarında kovuşturma başlatmak Türkiye Hükûmetinin bugüne kadar düştüğü en dip noktadır." demişlerdir. Türkiye yetkilileri, kişilerin askerî harekâtlar da dâhil her türlü Hükûmet politikasını barışçıl yollarla eleştirme haklarına saygı göstermeli ve bu saçma davalar düşürülmelidir.

Değerli arkadaşlar, yine bu raporda ismi geçenlerden bir tanesi, İnsan Hakları İzleme Örgütünün avukatlarla yaptığı görüşmeler, sosyal medyada eleştirel görüşlerini açıklayanlar hakkında iş birliği ya da propaganda suçları yerine, silahlı terör örgütüne üye olmak iddiasıyla açılan soruşturmalarda da bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Haklarında silahlı örgüte üye olmak suçlamasıyla soruşturma açılan şüpheliler suçun ağırlığı sebebiyle genellikle tutuklanıyorlar, suçlu bulunmaları hâlinde, daha uzun cezalara çarptırılıyor. Bu şahsiyetlerden bir tanesi de hepinizin tanıdığı Doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşlar. Kürt meselesiyle ve barış sürecinin 2015'te sona ermesiyle ilgili sosyal medyada yaptığı barışçıl bir paylaşım sebebiyle 21 Şubat günü Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı ve aynı zamanda, biliyorsunuz, KHK'yle de görevinden uzaklaştırıldı.

Gergerlioğlu soruşturma ve yargılaması sırasında Hükûmet yanlısı medyanın yoğun karalama kampanyasına hedef oldu ve aynı zamanda son günlerde de emeklilik ikramiyesi hakkı dâhi gasbedildi ve bu haktan mahrum edildi.

Değerli arkadaşlar, birkaç konu daha vardı ama vaktim kalmadığı için değinemeyeceğim. Biraz önce Grup Başkan Vekilimizin dile getirdiği ve Sayın Bakanın da cevapladığı Mardin ve ilçelerinde, özellikle Kızıltepe'deki elektrik kesintileriyle ilgili meseleyi ben bizzat biraz önce kendim, yerelden telefonla bilgi aldım. On iki gündür elektrikler kesik arkadaşlar. DEDAŞ yetkilileri jandarma eşliğinde elektrik trafolarını söküyorlar arkadaşlar köylü borcunu ödemedi diye. Köylüye çıkarılan borçta çok ciddi yolsuzluklar olduğu iddia ediliyor. Bir köylünün ödeyebilme gücünün üstünde çok aşırı meblağlarda borçlar gönderildiği ifade ediliyor. Köylülerin büyük bir kısmı ise kendi kullandıklarının hakkını vermek istiyorlar ama bu meblağları ödeme gücünden tamamen mahrumlar. Mardin ve ilçelerinde yaşanan bu probleme acilen muhakkak el atılmalı, köylüler bu mağduriyetten kurtarılmalıdır arkadaşlar. Şu noktaya dikkat çekiyorlar değerli arkadaşlar: Son iki gündür elektrik geceleri verilmeye başlanmış arkadaşlar, fakat tarımsal sulama için 3 faz elektrik verilmesi gerekirken 1 faz elektrik verildiği için tarımsal sulama gerçekleştirilemediği gibi evlerdeki elektrikli aletler de bozuluyor ve aileler mağdur duruma geliyor. Ve bir de şöyle bir iddia var değerli arkadaşlar: Bu borcun, DEDAŞ'a ödenmesi gereken borcun yüzde 65'inin devletin borcu olduğu iddia ediliyor. Bunun da araştırılması gerekiyor. Bu sebeplerle, ne olursa olsun, köylüler mağdur edilmemeli, imkânı olan köylüler hasat zamanına borçlarının yapılandırılmasını talep ediyorlar aynı zamanda arkadaşlar. On binlerce hektar arazi gübrelenmiş durumda ve sulanması gerekiyor. Bizim zaten 100 binlerce işsizimizin olduğu, binlerce esnafın kepenk kapattığı böyle bir dönemde 80 milyonun gıda ve yiyecek noktasında hani "Köylüler milletin efendisidir." sözünü sık sık kullanıyoruz, köylülerimizin bu mağduriyetlerinin muhakkak giderilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar.

Binlerce esnaf kepenk kapattı dedim, evet, son dört yılda 430 bin esnaf iflasını vermiş durumda değerli arkadaşlar, tarımda bittik, tohumda bittik, hayvancılıkta bittik. "Ekonomi iyi." diyorsunuz ama binlerce insan hâlâ dükkanını kapatmaya devam ediyor, binlercesi siftah etmeden hâlâ kepengini kapatmamaya direniyorlar değerli arkadaşlar ve ülkemizin geldiği son noktada, tahammülsüzlüğün, farklı düşünceyi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (Devamla) - Bir dakika daha rica edebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.

HÜDA KAYA (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bizler burada birbirimizin her sözüne müdahale edebilme gibi bir ortamı çok aşırı şekilde, haddini aşan bir şekilde kullanıyoruz ve ekranlardan, yöneticilerden, siyasetçilerden her gün insanımıza, toplumumuza nefret, şiddet söylemleriyle insanlarımızın, toplumumuzun bir cinnet toplumu hâline getirildiğini sizler de biliyorsunuz.

Bakın, sıradan, en masum... Vapurda müzik yapan gençlere bile "Bunlar misyoner." diye kalkıp, müzik yapan gençlere bile saldırılıyor. Yine, KHK çığlıkları artmaya devam ediyor. Bugün Başakşehir'de dokuzuncu kattaki evinden bir KHK'li eşi bunalım sonucu kendini aşağı atarak intihar etti. Ya KHK'liler kendileri intihar ediyor ya aileleri arkadaşlar. Dram büyük, toplumumuz umutsuzluğa kapılmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (Devamla) - Hepimizin vazifesi sürekli birbirimizin sözünü kesmek değil; birlikte ortak bir yaşamı barış içinde, huzur içinde gerçekleştirebilmenin yolunda olmamız lazım, bunun için mücadele etmemiz lazım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya.