GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/5, 2602, 2612 ve 2644) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Üretiminde ve Pazarlamasında Karşılaşılan Sorunlar ve Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:77
Tarih:27.03.2018

HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de gerek iç tüketimde kullanılan gerekse dış satımı yapılan tıbbi aromatik bitkilerde üretimi artırmak ve istenilen kalitede ürünü elde etmek için, tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunması, floraya zarar vermeden sürdürülmesi ve değerlendirilmesi için gerekli her türlü yasal düzenlemenin yapılarak hayata geçirilmesi, yetiştirme tekniklerinin her bitkiye ve ekolojik koşullara göre saptanması ve buna dair her türlü çalışmanın yapılması konusunda partimizin olumlu bir bildirimi vardır ve bizim de bunu desteklediğimizi belirterek konuşmama geçmek istiyorum.

Evet, biz hep bahsediyoruz "aromatik bitkiler" diye ama aromatik bitkilerin... Aslında Türkiye çok zengin bir ülke ve özellikle bizim o taraflarda çok daha zenginlik var. Gabar'a, Cudi'ye, Lice'ye bir baktığınızda çok fazla zenginlik var, yer altı, yer üstü zenginliği var ama bombardımandan kaynaklı, yoğun çatışmalardan kaynaklı, belki yüzyıllık birikim, yer altı, yer üstü zenginlikleri maalesef heba ediliyor, yok ediliyor ve insan eliyle.

Şimdi, burada, mesela öyledir ki bizim büyüklerimiz "..."(X) derdi Kürtçe, ebegümeci, bunları iyi biliriz. Yani buna benzer onlarca Kürtçe isim sayacağım ama literatürlere yansımayan, bilinmeyen ama yerelde bilinen birtakım aromatik bitkiler var. Tabii ki dilimizi, kültürümüzü yok saydığınız için, bunu da buna katmadığınızdan dolayı bunu da bir kenara koyarak söylemek istiyorum.

Şimdi -burada bizler konuşmamıza başlamadan önce- bu ülkenin çok önemli 2 tane sorunu var. Şu anda aktif, ağır ve can yakıcı olan problemlerinden bir tanesi Afrin. Afrin üzerinden hiçbir şekilde konuşmaya açık değilsiniz, tartışmaya açık değilsiniz, eleştiriye açık değilsiniz. Öyle ki insanların en ufak bir reddetme ya da itiraz etme noktasında hızlıca bir refleks geliştiriliyor ve hemen yargı mekanizması tek çalışan alan olarak savaş karşıtları üzerinden işlev görüyor.

Şimdi, sormak istiyorum, siz bu ÖSO'yu çok sahipleniyorsunuz ama özellikle CHP'ye de sormak istiyorum...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ÖSO'yu sahiplenen yok, onlara sor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - AKP'ye de sormak istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz Mehmetçik'e, biz Silahlı Kuvvetlere saygı duyarız, ÖSO'yu onlar tutuyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - ÖSO'nun sizin komşunuz olmasını ister miydiniz? ÖSO'ya hayatınızı teslim eder misiniz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ettik, ettik, merak etme.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - ÖSO'ya malınızı, mülkünüzü teslim eder misiniz, evinizi teslim eder misiniz, sokağınızı teslim eder misiniz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Şu anda Türk ordusuyla beraber omuz omuza savaşıyorlar.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ya da siz laik seküler bir bakış açısına sahip olup kendi yaşamınızın garantisi olarak ÖSO'yu görüyor musunuz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Türk ordusuyla omuz omuza savaşıyorlar. Bırak bunları.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bunların hepsi birer sorudur ve bunların hepsi de sizlerin yüzleşmesi gereken sorulardır ve yanıtlardır.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sen ÖSO'dan rahatsız olma, başka yerlerden rahatsız ol.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, sözünü tamamlasın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Şimdi, ÖSO'nun nasıl bir pratiğe sahip olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz, uluslararası arena da iyi biliyor, görseller de var, elimizde onlarca kanıt var ve neler yaptığına dair insanın söylemekten imtina ettiği, âdeta bir suç makinasından bahsediyoruz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Oradaki insanları kurtardık.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Kim kimi kurtardı ya? Kendinizi kurtarın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ama siz Afrin üzerinden konuşurken, oradaki yaşayan halkı görmezden gelip sadece ve sadece "Biz gittik..." Ne yaptınız gidip oraya? Kimse var mıydı? Halktan 1 tane insan yoktu. Ne oldu? Oraya giden güruh yağmalamaya başladı ve basına yansıdı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ya "güruh" dediğin Mehmetçik. Ayıp ya!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Güruhtur

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ne Mehmetçik'i, ÖSO'yu söylüyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Benim açımdan ÖSO bir güruhtur ve güruh olarak kalacaktır.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - "Mehmetçik" dedi, Mehmetçik'le beraber savaşıyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - ÖSO şöyle bir güruhtur: Alevi kadınlarını kafeslere koyup gezdirdiği için güruhtur, ÖSO kafa kestiği için güruhtur, ÖSO yağmacılık ve talancılık yaptığı için güruhtur.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Yalan söylüyorsun, bunların hiçbiri olmuyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yalan söylemiyor, doğru söylüyor

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Dinleyin, sonra isterseniz cevap verirsiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - ÖSO oralı olmadığı için, kendine ait bir toprakta bunu yürütmediği için bir çetedir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ne oldu? Sırtınızı yasladığınız PYD'ye galip geldi diye mi bunları söylüyorsun?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hırsızlarla iş birliği yaptınız.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Şimdi, ben bunları söyledikten sonra bu ülkenin en önemli 2'nci sorunundan da bahsetmek istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Katillere "Kuvayımilliye" dediniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - İki ay önce ÖSO konuşmuyordun burada.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bakın, bu ülkenin en önemli sorunlarından biri de cezaevleridir. Şu anda, cezaevleri, kapasitesinin yüzde 171 oranında doluluğa sahip bir yerden bahsediyoruz ve burada yüzde 167 oranında kapasitesinin çok üstünde bir kapasiteden bahsediyoruz. Burada neler var, cezaevinde kimler var biliyor musunuz? 69 bin öğrenci var. Bu 69 bin öğrenci herhâlde size yetmemiş ki Boğaziçi Üniversitesi veya bir başka üniversitenin öğrencilerini tutuklama gibi bir çabanız var, anlaşılan o ki bundan da size bir şey çıkmayacaktır.

Bakın, cezaevlerinden tekrar bahsetmek istiyorum. Avrupa Konseyinde 47 ülke içerisinde son on yılda en fazla artış gösteren ülke olarak tarihe geçtiniz. Yine, sizin düne kadar cemaatçilerle kol kola girdiğiniz, birlikte hareket ettiğiniz ve bizi de sürekli tutuklayan, bizi sürekli yargılayan o cemaatin yargı mensupları var ya, savcı ve hâkimleri, 5 bini şu anda cezaevinde. Şu anda şunu söylemek istiyorum: Bugün bu suça ortak olan bütün yargı mekanizmasını da ileride, üç yıl sonra ya da beş yıl sonra buradan başkaları gelip anlatacak, diyecek ki: Zamanında cemaate sahip çıkanları siz tutukladınız, bugünleri de yapanlar ileride tutuklanacak. Bunu da söyleyerek tekrar cezaevlerine dönmek istiyorum.

Evet, cezaevlerinde inanılmaz hak ihlalleri var ve bu, ülkenin en büyük sorunudur. Bu ülkenin hassasiyet göstermesi gereken ve bire bir sorumluluğu olan bir alanda maalesef her gün hak ihlallerinden, işkenceden, şiddetten, kaba dayaktan, tecritten bahsediyoruz. Burası kimin sorumluluğundadır? Adalet Bakanlığının sorumluluğundadır. Kim bakıyor oraya? Adalet Bakanlığı bakıyor ve Adalet Bakanlığının personelleri orada çalışıyor. Dolayısıyla, orada olacak her şeyden de sizler Adalet Bakanlığı olarak sorumlusunuz. Ben şimdi hak ihlallerini kısaca hemen hızlıca geçmek istiyorum.

Bakın, neler isteniyor biliyor musunuz? Telefon görüşmelerinde -ailelerinden önce- tekmil vermeleri isteniyor, tutuklulara tek tip saç tıraşı dayatılıyor, havalandırma yerlerinin tellerle üstü kapatılmış, kafa sistemine geçilmiş ve Avrupa'da... İdarenin denetiminden geçip tutuklulara teslim edilen kitaplara, cezaevinde yapılan aramalarla el konulmakta.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Konuya gelsene, aromatik bitkiyle bunun ne ilgisi var? Bir ıhlamur iç, ada çayı iç rahatla istiyorsan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - İmzamız var orada.

BAŞKAN - Sayın Kurt, rica ediyorum, lütfen...

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sayın Başkanım, konuya gelebilir mi? İç Tüzük'e davet edebilir miyim? Lütfen...

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bakınız, evet, yüzleşmek istemediğinizin farkındayım ama bu, ülkenin bir sorunudur, aromatikten daha önemli bir sorundur, aromatik kadar önemlidir, daha da önemli sorunudur.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Şu anda aromatik bitkileri konuşuyoruz, bunu konuşacaksan gel, yoksa dinlemek zorunda değiliz seni ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya müdahale etmeyin lütfen!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Burada 200 bin insandan bahsediyorum. 200 bin insan milyonlarca insana denk geliyor ve milyonlarca insanın sesi olmak zorundayız biz.

Ben şunu söyleyeceğim, devam edeceğim: Cezaevinde olan insanların sağlığa erişimi neredeyse hiç yok, çok fazla sayıda hasta tutsak var. Burada 1.021 hastadan bahsediyorum.

Ben şimdi size bir isim, bir örnek vereceğim: Sise Bingöl'den bahsediyorum, 78 yaşında, 6 çocuk annesi ve temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak düzeyde. Kendisine ne dayatılıyor, biliyor musunuz? Kendisine "Örgütle ilişiğini kesersen, imza atarsan biz seni tahliye ederiz." deniyor. 78 yaşında, torun torba sahibi olmuş bir kadını, siz nasıl böyle bir uygulamayla, böyle bir tehditle veya böyle bir şantajla cezaevinde tutabilirsiniz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Öyle bir şantaj yok. Ne alakası var?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Buna "adalet" mi diyorsunuz? "Adalet" dediğiniz, büyük, görkemli saraylar yapmak değildir ya da çok cezaevi yapmak değildir, bununla övündüğünüz an adaleti bitirmişsiniz demektir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hâlâ terör örgütü üyesiyse 78 değil, 98 yaşında olsa da yatar orada.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Nitekim, siz, adalet sarayları yapmakla, cezaevleri yapmakla övünüyorsunuz. Adaleti de ayaklar altına aldınız.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Terör örgütü üyesiyse 78 değil, 98'de de yatar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, 70 yaşında bir kadından söz ediyor, 80 yaşında ya.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ben tekrar Sise Bingöl'e dönmek istiyorum. Sise Bingöl de şu anda temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Hepinizin babaannesi, annesi ve yakınları vardır. 80 yaşındaki insanı bir düşünün, kendi yakınlarınız olarak düşünün ve cezaevinde böyle bir muameleye maruz kaldığını düşünün. Hanginiz bundan rahatsız olmazsınız, hanginiz? Ben kişi olarak herhâlde bütün insanların bundan rahatsız olduğunu düşünüyorum. Bir kalp taşıyorsa, bir beyin taşıyorsa bundan rahatsız olmalıdır ama eğer "Rahatsız değilim, devam etsin." diyorsanız o da sizin kendi hukuk anlayışınızdır, tırnak içinde söyleyeceğim.

Şu anda, Tarsus Cezaevinde 5 kişi süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde, Adana Ceyhan M Tipi Cezaevinde de 6 tutuklu süresiz açlık grevinde. Neden? Yine, hak ihlallerinden kaynaklı, kötü muameleye maruz kaldıkları için. Bu insanlar, orada, onurlu bir yaşam adına kendi bedenlerini ölüme yatırıyorlar. Bunların hepsinin bilincinde olmanız gerekir. Bunları söylüyoruz, evet, aromatikle ilişki kuramayabilirsiniz ama bu ülkenin sorunları bir bütündür. Aromatiğe gösterdiğiniz duyarlılığı cezaevlerine de gösterin, cezaevinde olanlar da sizin yurttaşınızdır ve Afrin'de ölen, yaşamlarını yitiren askerler de sizin yurttaşınızdır; hiçbirisi birbirinden bağımsız değildir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Süre bitti artık. İnşallah, bir şeyler konuşursunuz konuyla ilgili.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bu aromatik üzerinden konuşmak isterseniz...

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Önerge verirsin, bunlarla ilgili konuşursun.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Peki, soruyorum ben o zaman: Aromatiğin endüstrisini kim ele geçirecek? Kime faydası olacak? Kim para kazanacak? Oranın yerel halkına bir geliri olacak mı? Orada o çalışanlara bir geliri olacak mı? Yerel halk bundan faydalanabilecek mi? Bunlara da o zaman cevap verin. Bunların hiçbirine cevap veremezsiniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Veririz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Şimdi, bunların devamını getireceğim, ben yine cezaevlerine döneceğim ve şunu söyleyeceğim: 1980 döneminin cezaevleri hâlen tartışılıyor ve o, ülkenin utancı olarak tartışılıyor. Kenan Evren'den bahsedildiğinde 5 No.lu Cezaevi insanların aklına gelir, 80 döneminde yaşanan vahşet akla gelir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Onun hesabını biz sorduk, biz; kimse sormadı. 12 Eylülün hesabını da biz sorduk.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ama öyle bir döneme geldik ki kapasitesinde yüzde 161 oranında artış olduğu bir dönem ve her gün ve her gün ihlallerden bahsedildiği, ihlallerin yaşandığı, insanların hücrelere konulduğu, 100 binlerce insanın mağdur edildiği bir dönemi de hatırlatacak size.

SALİH CORA (Trabzon) - Bu başka bir konu ya, bu başka bir araştırma konusu.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bugün geçmişten, Kenan Evren'den bahsettiğimiz gibi, bugünlerden bahsedildiğinde, bu boş sıralarda sadece oylama anında olduğunuz, onun dışında biz konuşurken sadece itiraz ettiğiniz ama asla ve asla sorunlara karşı çözüm yönünde bir çaba göstermediğiniz de tartışılacak. Tarihe böyle geçtiniz siz, bu boş sıralarla ve sadece el kaldırıp oy vermeyle tarihe geçtiniz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Mutfak geniş, mutfak.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Oy verdiğiniz yasaların çoğunun ne olduğunu da bir gün oturup gerçekten tartışabilirsek ne mutlu bize.

Şimdi, bitirmeden önce son cümlelerimde şunu söyleyeceğim: Bu ülkede çocuklar, 700 bebek annesiyle birlikte cezaevinde. O bebekler parklarda oynaması gerekirken cezaevlerinde ve dört duvar arasında maalesef hâlâ ve anneleriyle birlikte büyüyorlar. O çocukların, cezaevlerinde büyüdükten sonra, çıktığında ne gibi bir duyguyla büyüyeceğini ve nasıl bir tercih yapacağını düşünüyorsunuz? Daha doğrusu, tercih değil de neye mecbur bırakılacak, hiç bunu düşündünüz mü? O çocuklar cezaevinden çıktığında nasıl bir duyguyla, nasıl bir davranış biçimiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Son bir cümle, toparlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yiğitalp.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - O çocukların, bu topluma nasıl bir bakış açısına sahip olacağını ve mevcut iktidara, Hükûmete ve bu sürecin sorumlularına karşı nasıl bir duyguyla yaklaşacağını hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz, değil mi? Ve bunu, yirmi yıl öncesindekiler de böyle yaptılar -bakın, nasıl bir kuşak çıktı- şimdikiler de böyle, bu şekilde olacak ve oluşan bu her türlü şiddetten de, her türlü çatışmadan da bire bir sorumlusunuz çünkü zeminini ve imkânını siz yaratıyorsunuz ve savaş hükûmeti olarak da anılacaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.