GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:12.03.2018

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin demokratik bir ülke mi, otoriter bir ülke mi olduğunu belirlemede seçimler önemli bir yer tutar. Yalnızca seçmenlerin sandıkta oy kullanabilmesi o seçimi demokratik kılmaz. Seçimde demokrasinin temel şartı, o ülkede her partinin eşit imkânlardan yararlanabilmesidir. İktidar partisi ile devlet arasındaki ayrımın iyice inceldiği, iktidar partisi ile devlet imkânlarını seçimlerde kendi lehine sınırsızca kullandığı, medya, yargı ve eğitimin iktidarın mutlak kontrolünde olduğu rejimlerde seçimler usulen özgürdür. Seçim kurallarına uyulur ama iktidar seçimden galip çıkmak için devletin tüm imkânlarını kullandığından seçimler adil değildir. Böyle rejimlere rekabetçi otoriter rejimler denir. Partiler arasında görünürde bir rekabet vardır ama şartlar eşitsizdir. Rekabetçi otoriter rejimlerin önünde ise 3 yol vardır: Bir, demokratikleşme; iki, istikrarsız otoriterlik; üç, istikrarlı otoriterlik.

Türkiye'de, bundan tam beş altı yıl önce biz demokratikleşmeyi tartışırken bugün demokrasinin nasıl hızla yere çakılacağını hesap ediyoruz. Artık ülke hızla istikrarlı hem de çok istikrarlı bir otoriter rejim hâline geliyor. Yani artık seçimlerin şaibeli olduğu, sandıktan sürekli bir devlet partisinin çıktığı bir rejime doğru gidiyoruz. Hükûmet seçimden galip çıkacak biçimde seçim yasasını kendi çıkarlarına göre değiştirmekle kalmıyor, seçimler artık tamamen şaibeli hâle geliyor. Üzerinde konuştuğum 8'inci madde örneğin; seçmenlere ihbarla sandık çevresine kolluk gücü çağırma yetkisi veriyor.

Hepimizin sandık çevresinde bulunduğuna eminim arkadaşlar. Seçimlerin şeffaf ve kuralına uygun gerçekleşmesinin tek yolu tarafsız bir sandık kurulu ve siyasi partilerin, yurttaşların denetim yetkisidir. Sandıkta sandık başkanının ve siyasi partilerin de üyelerinden oluşan bu kurul özellikle oylar sayılırken sandıklarda oluşan gerginlikleri tarafsız biçimde yatıştırır ancak zorunlu hâllerde, nadiren kolluk güçlerini çağırır. Bugüne kadar da seçim güvenliği böyle sağlanmıştır. Peki, şimdi neden bir de yurttaşa ihbar yetkisi tanınıyor? Yurttaşa aşırı güvenden mi? Hayır. Çünkü bir tarafta yurttaşa ihbar yetkisi tanınırken diğer yandan da seçmen listeleri yurttaşın gözünden, denetiminden kaçırılıyor. Daha öncesinde komşusunu, apartmanında kim olduğunu bilen yurttaşlar artık bilemeyecekler. Bu, sadece partilerin denetimine sunuluyor. Peki, acaba bunun nedeni, sakin geçen bir ortamda iktidarın çok da lehine olmayan sonuçlar, bununla karşılaşılması durumunda ortalığı gerginleştirecek bir muhbir vatandaş icat etmek mi ve güvenlik görevlilerini oraya çağırarak aslında güvenli olan seçimin güvenliğini sarsmak mı? İşte, bütün bunlar gerçekten bu tasarıyı iyice riskli hâle getiriyor.

OHAL sürecinde özellikle farklı siyasi görüşlere sahip kesimler arasında önemli fay hatları oluşmuşken ve toplumsal kutuplaşma son derece artmışken böyle pervasız bir uygulamanın önünü açmak son derece tehlikeli sonuçlar doğurur. Öyle ki bu uygulama muhalefet partilerine mensup müşahit veya seçmenlerin sandık başından uzaklaştırılmasıyla oy sayım ve döküm süreçlerinin şeffaf biçimde denetlenebilmesi ve gözlemlenmesini imkânsız kılar. Kolluk gücü gelir, rahatlıkla "İhbar var, ben müdahale etmek zorundayım." der ve işte, şaibe orada başlar.

Değerli milletvekilleri, seçimin meşruiyeti, tarafsız gözlem ve denetime dayanır. Bu kanun teklifiyle meşruiyeti ortadan kaldırıp polisin gözetiminde zapturapt seçimleri mi yapmak istiyorsunuz? Siz bu ülkede demokratik seçimler yapılsın istiyor musunuz, yoksa hayalinizdeki Türkiye seçimlerin sonucunun önceden belli olduğu istikrarlı otoriter bir ülke midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlamak istiyorum mümkünse.

BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bugün sorulacak tek soru budur. Nasıl bir ülke? Demokrasi mi, otoriterlik mi? Aslında bunun cevabı açıktır. Kürsüde mikrofon kapatan ya da söze karşı linç girişiminde bulunan bir iktidar partisinin ya da Mecliste yaptığı konuşmalar nedeniyle onlarcası cezaevinde olan insanların ki bunların başında milletvekillerimiz geliyor, bunların olduğu bir ülkede istenen demokrasi falan değildir, otoriterliktir açıkça. Ancak mesele sadece sizin ne istediğiniz değil, halkımızın ne istediği. Gerçekten, halkımız, sizlere, buna karşı gereken cevabı verecektir. Siz tek değilsiniz, bu ülkede gerçekten başka demokrasi güçleri var. Buna kalben, yürekten inanıyorum, bunun sonucunu göreceksiniz.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.