| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 07.03.2018 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerinde grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üretimin arttırılması, yatırımın teşvik edilmesi adı altında Meclise torba yasa tasarısı getiriyorsunuz, ancak ne hikmet ise o torba yasada, bir iki süs mahiyetinde madde dışında genelde yerel üreticiye, halka ve emekçiye darbe vuruyorsunuz. Bu durum, bugüne kadar gelen bütün teşvik yasalarında oldu. Sosyal devlet ilkesi, sosyal adalet ilkesini göz önünde bulundurmadığınız hususunu bir yana bırakarak şunu belirtmeliyim ki son bir iki yılda neredeyse teşvik etmediğiniz sermaye alanı kalmadı, vergi muafiyeti getirmediğiniz yatırım alanı kalmadı, vergi borcunu silmediğiniz iş adamı kalmadı, çevreyi tarumar ederek ranta ve talana açmadığınız nehir, dere, ırmak, taş, toprak kalmadı. Tek başınıza da iktidarsınız ama ne hikmetse ekonomi bir türlü rayına oturmadı, ekonomik bir düzelme görülmedi. Ekonomik düzelme görülmediği gibi sosyal, siyasal, kültürel hiçbir alanda vatandaşların kendini güvende hissettiği, gelecek planları yaptığı bir siyasal iklim yaratamadınız. Burada temel sorun "ekonomi" başlığı altında yapacağınız düzenlemelerle çözüme ulaşmanız mümkün değildir. Bu getirdiğiniz teşvik yasalarının altını demokrasi, adalet, barış gibi kavramlarla ve uygulamalarla doldurmazsanız, hukuk güvencesi gibi asıl yapı taşlarıyla öremezseniz hiçbir teşvik yasasının ekonomik, toplumsal ve siyasal anlamda çözüm üretmeyeceğini, sadece birkaç şirket veya girişimcinin rantına rant katacağını bilmelisiniz.
İktidar kulislerinin basındaki kalemleri her gün darbeden bahsederken, koskoca ülke OHAL'le yönetilmeye çalışılırken, kanun hükmünde kararnameyle ekonomik alan bile düzenlenmeye çalışılırken kanun hükmünde kararnamelerle insanları işinden aşından ederseniz, ülkede ister adına savaş deyin, ister çatışma deyin bu şiddet sarmalını her gün beslerseniz, bu ekonomik darboğaza bir çözüm geliştiremezsiniz. Ama siz bunu görmezden gelip ha bire teşvik yasalarıyla aynı yanlışı tekrar ede ede, aynı yanlışta ısrar ederek yolunuza devam etmeye çalışıyorsunuz.
Bütün savaşlarınızı, bütün ittifaklarınızı "yerli ve millî" söylemleri üzerinden kurgulayarak iktidarınızı sürdürmeye çalışıyor, söylemde millî ve yerli ancak iş pratiğe ve uygulamaya gelince gayrimillîsiniz. Yerli üretime düşmanca uygulamalarla örnek oluyorsunuz. Yerli ve millî olsaydınız şeker fabrikalarını özelleştirmeye çalışmazdınız. Yerli ve millî olsaydınız Adıyaman'da sarmalık kıyılmış tütün üreticisine yasak, ceza getirmezdiniz. Yerli ve millî olsaydınız HES'lerle dereleri ırmakları talana açmazdınız. Yerli ve millî olsaydınız zeytinlik alanlarını ranta açmaya çalışmazdınız, yerli ve millî ne kadar üretim alanı varsa bunu bitirmeye ve ne kadar fabrika, işletme varsa satmaya çalışmazdınız. Dikkat edin, hangi üretim alanı bir şekilde yok ediliyorsa orada mutlaka yabancı sermayenin rantı dönüyor.
Yabancı sigara firmalarının sarmalık kıyılmış tütün nedeniyle piyasası daralıyordu, sarmalık kıyılmış tütün üreticisi zor durumda bırakılarak yabancı sigara firmalarının önü açıldı.
Aynı şey şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hususunda da geçerlidir. Kendi üreticimiz, kendi çiftçimiz üretemeyecek, oluşan şeker açığı da yabancı şirketlerden ithalatla elde edilmeye çalışılacaktır.
Bir taraftan teşvik yasalarıyla istihdamı artırmaya çalıştığınızı iddia edeceksiniz, diğer taraftan yerli üretim modellerini yok ederek yabancı sermayeye pazar sunacaksınız. Bu mevcut düzenleme ve uygulamalar istihdamı ve üretimi bitiren, üreten değil, tüketen bir toplumsal yapıyı da beraberinde getirecektir.
Bu özelleştirmeler çözüm değildir ancak iktidar, özelleştirmelerle kamuya kaynak sağladığını düşünmektedir. Kısa vadede kamuya bir kaynak da sağlayabilir ancak uzun vadede satacak yer kalmadığında, aslında kamuya ait bir kaynağın da kalmadığı anlaşılacaktır.
Özü itibarıyla, kısa vadeli pansuman tedbirleri yerine, artık, kalıcı çözümlerin ciddi bir şekilde tartışılıp bir çözüm zeminin yaratılması gerekiyor. Bunun yolu da her hafta Meclise teşvik yasaları getirip sermayeye ülkenin kaynaklarının sunulması değildir. Bunun yolu, yatırımın ve teşvikin bir fayda sağlayacağı ana omurgayı düzeltmekten geçer. Devletin de toplumun da iş dünyasının da ana omurgası, hukuk güvencesinin olduğu barışçıl bir ortamdır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım.