GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:67
Tarih:07.03.2018

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu hafta Selâhaddîn Eyyubî'nin ölümünün 825'inci yılıydı. Tabii, 1187 yılında Kudüs'ü ve Filistin'i özgürleştiriyor ve adaletle Yemen, Hicaz, Libya, Kuzey Sudan'ı kontrol altında tutuyor. Bakın, meşhur bir sözü var, diyor ki: "Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar." Bunu Selâhaddîn Eyyubî söyledi. Ama bugünlerde, maalesef ve maalesef, Selâhaddîn Eyyubî'nin torunları şu anda hapiste tutuklu; hem de seçilmiş, milyonlardan oy almış milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, Selâhaddîn Eyyubî'nin çocukları yani dostlarımız, dostlarınız şu anda hapiste. Ne tevafuktur ki Selahattin Demirtaş'ın da atası olan, dedesi olan Selâhaddîn ismine izafeten ismi konmuş ve kendisi de şu anda maalesef haksız yere hapislerde tutukludur, rehin alınmıştır.

Geçen hafta Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım ve Milletvekilimiz İbrahim Ayhan'ın vekilliği düşürüldü. Yani gerçekten ben şunu merak ediyorum: İktidar sıralarının içi, kalbi, canı hiç cız etmiyor mu bu haksızlık, bu adaletsizlik karşısında?

Bakın, Ahmet Yıldırım bir eleştiri yapmıştır, belki yüksek dozda bir eleştiridir ama bir küfür değildir. Şimdi, diğer partilerin, ismini vermek istemiyorum ama başka partilerin başkanları Cumhurbaşkanına küfretmiştir -hakaret de etmemiştir- ama onlar hakkındaki fezlekeler düşmüştür, affedilmiştir ama bizim milletvekilleri hakkındaki fezlekeler geri çekilmemiştir, vazgeçilmemiştir. Burada bile bir adaletsizlik, bir kin, bir nefret, bir partiye karşı, bir kavme karşı bir nefret vardır. Ayetikerime "Bir kavme -kimi yerlerde bir topluluğa, bir gruba şeklinde tefsir edilmiş- olan kininiz sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin." diyor. Dolayısıyla bir cumhurbaşkanı olabilir, bir başbakan olabilir, herhangi bir temsiliyette, bir makamda olan bir insan olabilir. "Ben şu, şu partilerden olan insanların bana hakaretini, bana küfrünü affediyorum ama şu parti mensuplarınınkini affetmiyorum." demesi ne kadar adildir, ne kadar gerçekçidir; ben bunu sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.

Bakın, yine Selâhaddîn Eyyubî ne demiş? Hepimizin kulağına küpe olması gereken bir şey: "İşte, Sultan Selâhaddîn bu kadar üstün mevkilere sahip olup şan ve şerefe kavuşmuş olduğu hâlde dünyadan bu kefenle gidiyor." demiş, kefeni de yanında, gelen gidene gösteriyor. Vallahi, biz de kefen giyip gideceğiz. Bugünkü makam, mevki, şan, şeref, şöhret muvakkattır, geçicidir, bunun hesabını vereceğiz. Dünya tarihi ele alındığı zaman binlerce yıllık bir dünya tarihi var dünyanın, bizimki ele alındığı zaman birkaç günlüğe tekabül edecek kısalıktadır yani o kadar ebedi, o kadar uzun zannetmeyelim.

(Hatip tarafından Yusuf Suresi'nin 67'nci ve 40'ıncı ayetikerimelerinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Bunu da biliyoruz ve ona döneceğimizi de biliyoruz. Biz çok maddileştik galiba, bunun farkındayım, başta kendi nefsime söylüyorum. Biraz bu manevi iklimi de yaşamamız gerekir, bu dünyada da ahirette de hesap vereceğimizi bilmemiz gerekir, ona göre hâl, hareket, davranışlarımızı düzeltmemiz gerekiyor. Özellikle, yöneticilerden ilk sual olunacak şey adil davranmaktır, adalettir, hepimiz bunu çok da iyi biliyoruz.

Yine, Selâhaddîn Eyyubî şunu da söylemiştir: "Adalet düşmanın da hakkıdır." Bizi dost olarak, rakip olarak görmüyorsanız, düşman olarak görüyorsanız da bizim yine adalete ihtiyacımız vardır, adil davranmak zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitti mi sözünüz?

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Yok bitmedi.

BAŞKAN - Sözünüzü tamamlayın.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kısa bir hikâyesini anlatacağım, Selâhaddîn Eyyubî bu sözü ne üzerine söylüyor? Tam da bu şeker fabrikalarının kapatılması, işçilerin işten çıkarılması gündemdeyken... Bir Yahudi savaş alanında bağırıyor diyor ki: "Ben Selâhaddîn Sultan'dan şikâyetçiyim." Askerleri "Niye?" diyor. Yahudi diyor ki: "Askerler benim 20 yük şekerimi gemiden indirirken gasbetmişlerdir, 'Sen Yahudi'sin senin hayat hakkın yoktur, malına el koyuyoruz.' demiştir." Selâhaddîn Eyyubî bunu araştırır, evet, gerçekten 20 yüklük şekerine el konulmuş. Parasını ona iade etmiştir, özür dilemiştir. Ne tevafuktur ki bu şeker hadisesi şu anda gündemdedir. Lütfen, hani hep "millî, yerli" diyorsunuz ya, yerli, millî olan şeker fabrikalarına ilişmeyiniz, dokunmayınız.

Teşekkürler. (HDP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)