Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 66 |
Tarih: | 06.03.2018 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle, size yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Aynı zamanda, Grup Başkan Vekilimiz Meral Danış Beştaş'a da başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta Grup Başkan Vekilimiz sevgili Ahmet Yıldırım'ın ve Urfa Milletvekilimiz sevgili İbrahim Ayhan'ın vekillikleri burada düşürüldü. Ne oldu? Biz yeni arkadaşlarla devam ediyoruz görevlerimize, bırakmıyoruz, asla da bırakmayacağız, son arkadaşımıza kadar burada olmaya devam edeceğiz ve inanın, yaptığınız bütün haksızlıkların, arkadaşlarımıza yaptığınız bütün haksızlıkların bedelini siz ödeyeceksiniz. Biz halkımızın vicdanına güveniyoruz ve ilk seçimlerde, hiç merak etmeyin, buraya -bütün yaptığınız haksızlıkların diyetini ödeyerek- biz çok daha güçlü bir şekilde geleceğiz, bunu göreceksiniz.
Değerli arkadaşlar, bir torba yasayla daha karşı karşıyayız; Komisyonda görüştük, Sayın Bakana önerilerimizi söyledik, onlarca maddelik bir torba. Şimdi bana "Sen torbanın bütünü üzerine konuş, bu torbada pek çok sakıncalı madde var, bunlarla ilgili konuş." diyor arkadaşlarım. Şimdi ben kimi ikna edeceğim burada? AK PARTİ sıralarına bakalım; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 AK PARTİ'li erkek vekil var, 8. 8 arkadaşımıza konuşacağım, herhâlde onlar da diğer burada el kaldıracak arkadaşlarına benim konuşmamı anlatacaklar, onları ikna edeceğiz ve böylece bu sakıncalı maddelerden vazgeçecekler.
Sayın Başkan, herhâlde sizin de yönetmeyi hayal ettiğiniz Meclis böyle boş koltuklu bir Meclis değildi ama ne yapalım ki maalesef iktidar partisi burayı önemsizleştirmeye çalışıyor ama onlara inat biz Meclisin itibarını korumaya devam edeceğiz. O açıdan, ben burada bulunan milletvekillerine saygı gereğince konuşmamı yapacağım.
Değerli arkadaşlar, OHAL altında inleyen bir ülkemiz var, Anayasa Mahkemesi kararlarını yerine getirmeyen bir iktidar var ve bu şartlarda bize diyor ki Sayın Bakan iki buçuk yıldır "Biz yatırım ortamını iyileştireceğiz."
İki buçuk yıldır Sayın Bakan, iki buçuk yıldır onlarca torba çıkardık, yüzlerce madde çıkardık. Bakın, sermaye hâlâ fazlasını istiyor "Bu yetmez." diyor. Ne yapman lazım diyor Sayın Bakana: "Daha fazla teşvik vereceksin." Çünkü sizin ülkenizde güven yok, istikrar yok, OHAL var, hukuk yok, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Ne yapacaksın? Sen bana daha fazla diyet vereceksin, bana daha fazla güvence vereceksin, hazine garantisi vereceksin, vergilerimi düşüreceksin. İşçiler, onlar sesini çıkarmaz zaten, işçiye bir şey vermeye gerek yok. Ne yapacaksın? "Teşvikleri bana vereceksin." Nereden vereceksin teşvikleri? Maliyede para bitti. Sayın Bakan yüzde 1,5'a ayarlamış bütçe açığını, nereden alacak parayı? Şimdi işçinin parasına göz dikti Sayın Maliye Bakanı tekrar. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yapıyor arkadaşlar az sonra söyleyeceğim bütün teşvikleri Sayın Bakan, işçinin parasına göz dikerek İşsizlik Sigortası Fonu'ndan bütün bu teşvikleri karşılamaya kalkıyor. Ne olacak? Bütçe açığı açılmamış olacak, işçinin parasıyla istihdam artırmaya çalışacak.
Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Bakan diyor ki: "Ben yüzde 1'i rahatlatırsam, o en zengin yüzde 1'i, onlar da bir bölüm işçi çalıştırmak durumunda kalırlar." Hep böyle baktı. Biz de onu şöyle eleştirdik: Yüzde 1'i rahatlatarak yüzde 99'u rahatlatamazsın, yüzde 100'e refah veremezsin. Ne yapman lazım? Geniş toplumsal kesimleri desteklemen lazım. Borç altında inim inim inleyen işçilere, çiftçilere, emeklilere rahatlama getirmen lazım. Bunun için de ne olması lazım? Gerçekten yapısal reformlar, mesela vergiye el atmamız lazım. Diyoruz ki: Arkadaş, bütün vergileri fakirler ödüyor, yoksullar ödüyor çünkü sen yalnızca dolaylı vergi alıyorsun yani KDV'yle, ÖTV'yle hepimizin ortak yaptığı harcamalardan para topluyorsun. Ve bu paraları ne yapıyorsun? Sermayeye, patronlara teşvik olarak geri döndürüyorsun, bunu yapma diyoruz. Geniş kesimleri rahatlatacak vergi indirimleri yap, bunun karşısında en zenginleri, servet bakımından sizin zenginleştirdiğiniz kesimleri vergilendir ve geniş toplumsal kesimleri rahatlat diyoruz. Bununla ilgili bir gelir vergisi reformu getir diyoruz ama yıllardır "Gelir vergisi reformu geliyor, yolda." dedi Sayın Maliye Bakanı; hâlâ herhâlde yolda, yasama dönemi bitecek, daha gelir vergisi reformu ortada yok.
Değerli arkadaşlar, böyle rahatlama olmaz. Rahatlama istiyorsanız öncelikle demokratik bir ülke olduğumuzu bir şekilde herkese göstermemiz lazım, yatırımcı da rahatlasın, işçi de rahatlasın, çiftçi de rahatlasın, bu iklimi yaratmamız lazım. Daha sonra da "yapısal tedbir" dediğimiz gerçekten gelir vergisi reformu gibi yapısal tedbirlerle herkesi rahatlatmamız lazım.
Şimdi torbaya bakalım. Torbada yine ne var? Şimdi, geçen yıl ne vardı, Sayın Bakan şapkadan ne çıkardı? KGF, Kredi Garanti Fonu. Piyasaya sürdüler Kredi Garanti Fonunu, ne yaptılar? Bir hormon etkisiyle, bir kortizon etkisiyle piyasa geçici bir rahatlama yaşadı. En azından günü kurtardık, 2017'yi kurtardık, böyle bakıyor Maliye Bakanı ama sonuçları ne oldu? Piyasaya parayı sürünce bak, enflasyon yükseldi, yüzde 10'un altına düşmüyor. Piyasaya parayı sürünce, hani mevduatların yüzde 150'si kadar krediyi piyasaya sürünce ne oldu? Faizler yükseldi. Faizler yükseldiğinde döngüsü ne oldu? Arkadaşlar, bakın, döviz kuru düşmüyor, hatta sepet kur artıyor; yalnızca dolara bakmayın, euro kuru 4,7 bugün. Bütün bunlar ülkeyi bir sarmala soktu ve o sarmaldan çıkamıyoruz. Ne oldu? Kredi Garanti Fonu'nun etkisi bitti. Şimdi ne lazım? Yeni teşvikler lazım. Ve teşvikler de -dediğim gibi- İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanıyor.
Değerli arkadaşlar, mesela, Sayın Bakan âlâyıvalayla anlatıyor: "Asgari ücret yıl boyunca sabit ücret olacak." Çok büyük şey lütfettiniz Sayın Bakan. 1.600 lira, açlık sınırının altındaki bir asgari ücretin sabit kalacağını müjdeleyebiliyor yalnızca Sayın Bakan. Peki, bunun karşılığında 11 milyar lira maliyet var, nereden karşılıyor bunu? İşçinin cebinden karşılıyor. Yani ekim, kasım, aralık ayında gelecek ilave yükleri İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılıyor. Yani işçinin parasını işçinin cebinden veriyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (Devamla) - Bu hak mıdır arkadaşlar?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (Devamla) - Bu hak mıdır?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hatibe müdahale etmeyin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Parasını bütçeden karşılıyoruz; bak, yanlış bilgi veriyorsun.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değil efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hangisi yanlış yahu? Kime inanacağımızı şaşırdık ya.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın "1 işçi alana 1 işçi bedava." diyor Sayın Bakan. Nereden karşılıyor parasını? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - İşsizlik Fonu'ndan karşılıyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değil ama.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ne diyor? "İlave istihdam yaratan herkesin sigorta primlerini ben karşılayacağım." diyor. Nereden karşılıyor? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Genel Kurulu doğru bilgilendirin.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - "Bütçeden karşılıyorum." diyor Bakan.
GARO PAYLAN (Devamla) - Hayır efendim, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılıyor, Sayın Bakan çıksın açıklasın.
Bakın, işçinin parasıyla işçinin istihdamını sağlamaya çalışıyoruz, bu hak değil. Oysa, ne yapmamız lazım? İşsizlik Sigortası'nı amacına uygun, yasasına uygun bir şekilde kullanmalıyız. İşsizlere daha uzun süre bu fondan yararlanma hakkı vermeliyiz ve yararlanma haklarını genişletmeliyiz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, diğer 2 madde var ki çok tehlikeli. Şimdi, biliyorsunuz, ocak ayında cari açık rakamları açıklandı, 51 milyar dolar. Yani bu ne demek? Ülkemiz bütün döviz hesaplarında bir yılda 51 milyar dolar açık verdi demek. Değerli arkadaşlar, bizim gibi bir ekonomi, 800 milyar dolarlık bir gayrisafi yurt içi hasılası olan bir ekonomi 50 küsur milyar dolar cari açık verirse orada tehlike çanları çalıyor demektir. Ne yapmak lazım? Cari açığı sınırlayıcı, hatta hatta fazlaya dönüştürücü tedbirler almamız lazım, yapısal tedbirler. Ama ne yapıyor Sayın Maliye Bakanı? Seçim ekonomisi için düğmeye basıldı ya, diyor ki: "Makine teçhizatlarda KDV benden." İki yıl boyunca, niyeyse. Tam da seçim tarihine denk geliyor ve ne diyor: "Hurda indirimlerini ben yapacağım ve 10 bin liraya kadar hurda indirimi vereceğim."
Değerli arkadaşlar, bu ne yapar, biliyor musunuz? Otomobillerin yüzde 65'ini ithal eden bir ülkeyiz. Makine teçhizatın yüzde 70'ini ithal eden bir ülkeyiz. Bu, cari açığa birkaç milyar dolar artı bir ilave demektir arkadaşlar. 50 küsur milyar dolar cari açık veren bir ülkenin her yıl 5 milyar, 10 milyar dolar daha cari açık vermesi, özellikle Amerika'nın faizleri yükselttiği bir ortamda, bizi ciddi anlamda sıkıntıya sokar arkadaşlar. Bu anlamda, iktidarı uyaralım çünkü eninde sonunda bu cari açık bir kriz üretecektir ve o krizin maliyetini en elbette siz siyasi olarak ödeyeceksiniz ama geniş kesimler işsizlik olarak bunun maliyetini ödeyecektir. O açıdan, iktisadi anlamda ivedi tedbirlere ihtiyaç var. Bu da yapısal tedbirlerle, demokrasimizin rahatlamasıyla, ülkemizin normalleşmesiyle mümkün.
Değerli arkadaşlar, torbada çok tehlikeli bir madde var. Biliyorsunuz, partimiz ilkesel olarak nükleer santrallere karşı, Halkların Demokratik Partisi nükleer santrallere ihtiyacımız olmadığını iddia ediyor ta 2010 yılında, ilk gündeme geldiği günden beri. Çünkü "Nükleer santral, nükleer öldürür." diyoruz. "Nükleer hepimizi hasta eder, ülkemizi hasta eder." diyoruz. Mersin'de, Sinop'ta yapacağınız nükleer santralleri Mersin halkı da Sinop halkı da istemiyor diyoruz. Ama ısrar ettiniz, anlaşmaları Rusya'yla 2010 yılında, Japonya'yla 2013 yılında imzaladınız.
Bakın, torbada bir madde var, bu madde ne getiriyor? Diyor ki: "Ben bu iki yapılmış anlaşmanın üzerine -daha yatırımlar başlamadı- ne yapacağım, yeni teşviklerden yararlandıracağım, Rusya şirketini ve Japonya'nın şirketini yararlandıracağım." İki devletle yapılmış uluslararası anlaşmaya yeni ilave bir teşvik koyuyor. Bakın arkadaşlar, kabataslak toplam 40 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz ve vereceği ilave teşvikin ne olduğunu Bakan söylemedi ama ben tahmini olarak söyleyeyim, ilave 4 milyar dolarlık bir teşvik getiriyor. Yanlışsa doğru rakamı kendisi söylesin.
Bakın, 4 milyar dolarlık bir teşvik getiriyor ve biz ne diyoruz: "On beş yıl, yirmi yıl, yirmi beş yıl 12,5 centten bu elektriği alacağız." Allah Allah, biz anlaşmayı yapmışız, teşviksiz olarak, onlar imzayı atmışlar, biz diyoruz ki: "Hayır, yetmez, sana ilave bir teşvik vereceğiz 4 milyar dolar." Ee, diyoruz ki Sayın Bakana: Sayın Bakan, ne verecek Ruslar bunun karşılığında? Ne verecek Japonlar bunun karşılığında? 12,5 centi 9 cente, 8 cente düşürüyorlar mı?" diyoruz, yok, bilmiyor, herhangi bir şey söyleyemiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, bari konuşulanları saptırmayın ya.
GARO PAYLAN (Devamla) - Hayır, efendim, saptırma yok.
Bilgi vermiyor.
Şimdi, diyoruz ki: Bakın, uluslararası anlaşmalarda siz bir şey veriyorsanız karşılığında 80 milyonun çıkarları açısından bir şey de almalısınız. "İlla nükleer santral yapacağız." diyorsanız -biz karşıyız ama- 12,5 cente alacağınız elektriği, fiyatını düşürme garantisi almadan karşı Parlamentodan...
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa çıkarıyor. Bak, biz yasa çıkarıyoruz; Duma, Rus Parlamentosu çıkarıyor mu? Yok, hayır. Japon Parlamentosu yasa çıkarıyor mu karşılığında? Hayır. Ama bakın, bize yasa çıkarttırıyorlar arkadaşlar, gelin, uyanalım. Uluslararası anlaşmalar, iki devlet karşılıklı paraf ederler, şartlarını değiştirirler, gelir Mecliste bir daha görüşülür, işimize geliyorsa onaylarız, öyle değiştirilebilir. Ama biz ilave bir teşvik veriyoruz, Rusların, Japonların ne vereceğini bilmiyoruz.
Sayın Bakan, ben ne aldığımızı, ne verdiğimizi öğrenmek istiyorum ve "Bu şekilde de yasa çıkarmayalım." diyorum arkadaşlar. Bir sefer irade koyalım. Hükûmetin her getirdiğini geçirmek zorunda değiliz. Getirsin buraya anlaşmayı, nasıl paraf edeceğini söylesin, ona göre yeniden değerlendirelim arkadaşlar.
Ve bir konu daha var: Cengiz İnşaat Rus şirketiyle ortak edilmeye çalışılıyor, biliyorsunuz, manşetlere yansıdı. Ben bir kez daha Sayın Bakana soruyorum: Bu iyileşmenin, bu ilave teşvikin Cengiz İnşaatın bu projeye ortak edilmesiyle ilgisi var mı, yok mu? Bir kez daha soruyorum çünkü ciddi bir çaba var. Cengiz İnşaatla görüşüldü, çabalandı ve tekrar ortak... Herhâlde işine gelmedi, "Ben daha fazla teşvik isterim." dedi herhâlde. Bu anlamda, "Bunun ilgisi var mı?" diye bir kez daha soruyorum.
RTÜK'le ilgili çok önemli bir madde var, internet yasaklarıyla ilgili; bununla ilgili sevgili vekilim konuşacak biraz sonra, buna şimdi girmiyorum, çok kritik bir madde.
Değerli arkadaşlar, çok önemli bir madde daha var. Biliyorsunuz eskiden, 2000 yılı öncesinde, sizin iktidarınızdan önce sigorta bildirimleri işçinin işe girmesinden itibaren bir ay içinde bildirilirdi ve bu da kayıt dışılığın yüzde 50'lerin üzerinde olmasının sebeplerinden biriydi çünkü çalışan işçiye patron şunu söylerdi: "Bak, sigorta müfettişi gelirse de ki: 'Ben bu hafta işe girdim.'" Sigorta müfettişi de gelir, işçileri yazar, patron nasıl olsa "Bu hafta girdi." der, gidip sigortaya bildirimini yapıp bir ay sonra da çıkışını verirdi. Diyelim ki iş kazası mı oldu iş yerinde, patron giderdi "Bu işçi on beş gün önce girmişti." derdi ve gidip bildirimini yapardı. Değerli arkadaşlar, bu yüzden kayıt dışılığımız yüzde 50'nin üzerindeydi. Buna tedbiren ne yaptık? "Artık işe girişten sonra bildirim yasaktır." dedik, bu sayede kayıt dışılığımız yüzde 33'e düştü. Bakın, hâlâ OECD ülkeleri içinde en sondayız, yüzde 33'le en sonda olan ülkeyiz, kayıt dışılığı en yüksek ülkeyiz. Şimdi, iktidar ne getiriyor? 18-25 yaş arasındaki işçiler ne olacakmış? Aynı günde bildirilirse kabul edilecekmiş. Arkadaşlar, niye 18-25 arası; bir? İkincisi: Niye aynı gün bildirimi kabul ediyoruz? Eğer bu madde geçerse ne olacağını size söyleyeyim: Patronlar 18-25 yaş arası işçileri kayıt dışı çalıştıracaklar, onlara tembihleyecekler "Sigorta müfettişi gelirse 'Bugün işe girdim.' de." diyecekler, iş kazası olursa da hemen koşup sigortaya "Bugün girmişti." diye bildirecekler ve kayıt dışılık yükselecek. 18-25 yaş arasında bir şekilde istihdam edilebilir gençlerimiz ama 25 yaşın üzerindeki gençlerimiz ise işsiz kalacaklar çünkü bu, kayıt dışılığı teşvik eden bir maddedir. Aynı gün bildirim ne demektir arkadaşlar? Bu açıdan bu maddeye de karşı çıkmanızı hassaten bekliyorum.
Kreşlerle ilgili çok önemli bir madde var arkadaşlar. Bakın, 150 ve üzeri kadın çalıştıran, istihdam eden işletmelerde diyor ki: Bunların vergileriyle ilgili teşvik vereceğim, 200 lira, 300 lira bir avantajı olacak işçimizin ve böylece çocuğunu kreşe gönderebilecek.
Sayın Bakan, 150 ve üstü kadın çalışanı olan işletme sayısı belli. Ya, çalışanların çok sınırlı bir kesimini ilgilendiren bir düzenleme. Bir de, değerli arkadaşlar, kreş bir haktır. Yani çalışan çalışmayan ayırt etmeden her mahallede bir kreş olması gerekir. Sosyal devlet anlayışı bunu gerektirir. Çalışmayan kadınlara niye bu hakkı vermiyoruz? Niye yalnızca 150 ve üzeri işçi çalıştıran işletmelerde bu teşviki veriyoruz? Bir de 200 lirayla kreşe kimse gönderemez ki. Gidin, en yoksul mahallelerde bile 500 liranın altında kreş yok. Daha orta hâlli mahallelerde aylığı 1.000 liranın altında kreş yok. Bu açıdan kreşin bir hak olduğunu bilip her mahallede ücretsiz kreşleri teşvik etmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlar, sözleşmeli ücretli öğretmenlerle ilgili "5 bin öğretmene kadar sözleşmeli ücretli yapacağız." diye bir madde var.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bakın, Maliye Bakanımız açıkladı, "100 bin öğretmen açığım var." diyor ve atanmayı bekleyen yüz binlerce öğretmenimiz var. Ne diyor Sayın Bakan? "5 bin kişi alacağım." diyor. Ya, bu yaraya merhem mi arkadaşlar? 5 bin kişiyle nasıl yaraya merhem bulacağız? Bir de sözleşmeli değil, kadrolu öğretmen olmaları gerekiyor. Bu anlamda bu düzenlemenin genişletilmesini, sayının büyütülmesini ve kadrolu öğretmen olmalarını istiyoruz ve aynı zamanda da sözlü sınavlarda yandaşlığa değil, liyakate bakılmasını istiyoruz.
Bakın, sözlü sınavlarla ilgili çok ciddi eleştiriler var. Bu anlamda bir matematik öğretmeninin, bir fen öğretmeninin liyakatine bakalım, kimliğine değil, onun ideolojik duruşuna değil, liyakatine bakalım. Ama maalesef sözlü sınavlarda liyakate değil, yandaşlığa bakılan bir dönemden geçiyoruz.
Bir önemli madde daha, Süryani cemaatinin Mardin'deki bazı kilise, manastır, mezarlıkları iade ediliyor. Önemli bir madde. Tasarıda daha dar bir kapsamı vardı. Onu genişlettik Sayın Bakanla beraber ama eksiklikleri var.
Bakın, ülkemizde metruk durumda olan binlerce kilise, mezarlık, manastır var. Ermeni, Süryani, Rum topluluklarının zamanından, metruk kalmış binlerce kilise, manastır, mezarlıkları var ve bunlar ihya edilmeyi bekliyor ve bu ilgili topluluklara iade edilmeyi bekliyor. Bu anlamda master bir plana ihtiyaç var arkadaşlar. Hep beraber, yalnızca böyle küçük adımlarla değil, bütün bu binlerce ortak kültürel varlığımızın ihyası anlamında gerçekten master planlar yapmamıza ihtiyaç var ve aynı zamanda da yalnızca kilise, manastır, mezarlık değil, bu vakıfların akarlarıyla ilgili de talepleri vardı Sayın Bakan. Akarlarla ilgili talepler karşılanmadı. Bu anlamda da adımlar atılmasını bekliyoruz.
Son olarak "Yurt dışından sermaye getirenler iki yıl boyunca kur farkından dolayı vergi vermeyecekler." diye bir madde var arkadaşlar. Onunla ilgili, ilgili maddede açıklama yapacağım. Bakın, diyor ki ilgili madde: "Yurt dışından parayı getirirsen diyelim ki dolar bugün 3,80, iki yıl sonra 5 lira oldu; bu kur farkından dolayı vergi vermeyeceksin."
Sayın Başkan, bir dakika ilave alabilir miyim?
BAŞKAN - Tabii, buyurun Sayın Paylan, sözlerinizi tamamlayın.
GARO PAYLAN (Devamla) - "Diyelim ki bugün 3,8 dolar. Yurt dışından parayı getirirsen, iki yıl sonra 5 lira bile olsa vergi vermeyeceksin." diyor. Değerli arkadaşlar, bu neyi getirir biliyor musunuz? Bir zamanlar borsa tabiriyle "bıyıklı yabancılar" diye bir unsur vardı. Burada da "bıyıklı yatırımcılar" unsurunu getirir. Parayı buradan alır, yurt dışından dolaştırır bazı yatırımcılarımız ve hatta orada parayı koyar yurt dışına, oradan kredi alıyormuş gibi yapıp bu kur farkı avantajından yararlanmasını getirir ve Türkiye'nin bankalarının da dezavantaj yaşamasını ortaya çıkarır. Sayın Bakanı Komisyonda uyardık bu konuda, oralı olmadı. Belki siz olursunuz. İlgili maddede de konuşacağım.
Bu anlamda, bu maddelerin ülkemizin hayrına olmadığını düşünüyorum. Hepinizi, gerçek anlamda, bu tip maddelerle değil, bu tip palyatif tedbirlerle değil, ülkemizi rahatlatacak demokratik adımları atmaya çağırıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)