| Konu: | 28 Şubat postmodern darbesinin 21'inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 28.02.2018 |
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Şubat postmodern darbenin seneidevriyesinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi hasret ve muhabbetle selamlıyorum.
Bundan tam yedi yıl önce, 27 Şubat 2011'de Rahmetirahman'a kavuşan, Anadolu'nun kurak topraklarında filiz veren, her türlü engellemelere ve baskılara rağmen "İman varsa imkân da vardır." diyerek milletine hizmet etmekten geri durmayan 54'üncü Hükûmetin efsane Başbakanı, millî görüş hareketinin lideri ve savunan adam Profesör Doktor Necmettin Erbakan'ı rahmet ve minnetle yâd ediyorum, mekânı cennet olsun.
Şöyle yirmi yıl geriye doğru gittiğimde, hafızamı yokladığımda aklıma neler geliyor onları sizinle paylaşmak istiyorum; aslında hepsi de tazece sıcaklığını muhafaza etmektedir.
Kaos ve krizin hüküm sürdüğü yıllar, ekonomik ve sosyal bunalımların yaşandığı yıllar, karamsarlığın kol gezdiği, faiz oranlarının ve işsizliğin arttığı, yatırımların tükendiği, umutların ve hayallerin bittiği, enflasyonların üç haneli rakamlara doğru evrildiği yıllar. Kemer sıkma politikalarının vatandaştan istendiği yıllar. İşte tam bu yıllarda Refah Partisi yazılı ve görsel medyada bahsedilmese de kendine özgü yöntem ve taktiklerle milletimizle irtibat kurmaya başlıyor, "Gecenin sonu sabah, geliyor artık Refah." "Bir beş yıl daha etme ah, bas mührü gelsin Refah." "Düğümü çözmek için, oyunu bozmak için, destanlar yazmak için Refahın vakti geldi." diye slogan ve şarkılarla milletimizle gönül bağı kuruyordu.
İşte o yıllarda yapılan seçimlerde Refah Partisi, 158 milletvekiliyle, halkımızın muazzam desteğiyle birinci parti olmuş ve iktidarı kurma yetkisi verilmişti.
Refahyol Hükûmetinin kurulmasıyla birlikte devletin ve milletin cebine sülük gibi yapışanların rantı kesilmiş, milletin sırtına binip gününü gün edenlerin düzenleri bozulmaya başlamış, ekonomide havuz sistemine geçilmesiyle birlikte bir avuç rantiyecinin paradan para kazanma devri bitmiş; çiftçimiz, esnafımız, hülasa toplumun tüm kesimleri kazanmaya başlamıştı.
Refah iktidarının ilk icraatı -bence en önemli icraatı- tüyü bitmemiş yetimden haksız yere hortumladıkları sermayelerle gücüne güç katan baronların hortumlarını kesmek oldu. Böylece vesayetin sermaye ayağına neşter vurdu. 28 Şubatın özetini "Vesayetçilere giden hortumların kesilmesi." olarak özetlemek mümkündür. Hortumların kesilmesiyle beraber, işçi, emekli, memur, köylü, çiftçi ve her sınıftan mütedeyyin Anadolu insanına hak edilen değer verilince kıyametler koptu. İşte tam o anda bir el düğmeye bastı ve maalesef, yargı mensubundan medya patronuna, patronlar kulübünden cuntacılara kadar hepsi birleşerek kesilen hortumlar için balans ayarı yapmaya kalktılar.
Bu yönüyle aslında 28 Şubat cumhuriyet tarihi boyunca siyasetin ve dolayısıyla milletin üzerinde bulunan vesayetin, bir başka ifadeyle, kendisini milletin üzerinde gören hâkim gücün bütün çıplaklığıyla, bütün yönleriyle pervasızca kendini göstermesidir. Bu yönüyle de 28 Şubat, darbeler tarihimizde bir ilk olma özelliğini taşır. Sürecin mimarları ve uygulayıcıları, süreci vasi olmanın tabii bir uzantısı olarak yürütmüşler, bunu da açıkça söylemişlerdir. "Durumdan vazife çıkartma." deyiminin hakikati de budur. Durumu tanımlama hakkının kime ait olduğunu, olması gerektiğini hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde apaçık ifade etmişlerdir.
28 Şubata kadar gizli-açık gerçekleştirilen bütün darbeler doğrudan görevde bulunan hükûmeti hedef almıştır, 28 Şubat süreci ise doğrudan milleti hedef almıştır. Darbe yalnızca hükûmete değil, millete karşı yapılmıştır, doğrudan hedef tahtasına oturtulan millettir, karartılan ve kanatılan da milletin vicdanıdır. Milletin inançları hedef alınmış, alay konusu yapılmış, millete "Anadolu İslamı" terkibiyle başka bir din, paganizm dayatılmış, bu coğrafyada önüne geçemedikleri her şeyin zorla mecrasını değiştirmeye çalışmışlar, hangi inancın doğru, muteber ve saygıdeğer olduğunu ideolojik bir üslupla dikte ettirmişlerdir.
Özetle, manevi kültür dinamiklerine karşı açıkça savaş açılmış ve milletin bu coğrafyada bin yıldır biriktirdiğini bu süreçte yakıp kül etmeye hamle etmişlerdir. Onun içindir ki 28 Şubatla ortaya konulanın bin yıl süreceği iddia edilmiştir, "İrticayla mücadele" adı altında kafalarındaki din tasavvurunu zorla kabul ettirmeye çalışmışlar ve bütün bunları da kamu gücüyle icra etmişlerdir.
Daha önceki darbelerde meşru siyasi iktidara yöneltilen namlu, 28 Şubatta direkt millete yöneltilmiştir. Nihai amaç, cehalet üzerinden kurgulanmış bir toplum manzarasıdır yani gök gürleyince yere kapanan vahşiler gibi, efendilerine kayıtsız şartsız itaat eden mankurtlardan mürekkep bir toplum inşasıydı. Vesayetçi kurumlar aracılığıyla millet vicdanına kasteden oligarşik yapı bu süreçte sadece...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika...
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - ...milletle ordunun değil, milletle devletin arasına çok büyük uçurumlar koymuştur. Aslında bu yönüyle baktığımızda 15 Temmuz bu anlamda 28 Şubatın rahminde döllenmiştir. Millî vicdanı inşa eden inanç dinamikleri baskıyla örselenirken muharrif dinlerle diyalog kuran, Cebrail (AS)'a parti kurdurtan, akla esasa sığmayacak uydurma rüyalar üzerinden İslam inşa eden merdiven altı din imalatçısı FETÖ yapılanması hem zihniyet hem kadro noktasında 28 Şubat sürecinde tahkim edilmiştir. "Silahı olan raconu koyar." anlayışıyla milletin silahını millete doğrultup kural koymaya çalışan 28 Şubat zihniyeti ve bu zihniyetin rahminde büyüyen 15 Temmuzun maskeli haydutları, şiarı hürriyet, ideali şehadet olan bir milletin racon yemeyeceğini ya düşünememişler ya da akıl edememişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 15 Temmuzda bütün çıplaklığıyla sinesine çevrilmiş tank namlularının karşısında ölümüne duran bu millet, egemenlik imtiyazını ve kanun koyma iradesini kanıyla hak etmiştir ve tarihe şu notu düşmüştür: "Kuralı, elinde silahı olan haydutlar değil, silahın karşısında ölümüne duran yiğitler koyar." (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Artık, bu millet, aziz milletimiz millî iradeye operasyon yapmaya kalkışanların her zaman karşısında bulunmuştur, bulunmaya da devam edecektir; bu da böyle biline.
Bir kez daha yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.