GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:63
Tarih:22.02.2018

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de son dönemlerde bir söylem pazarı kuruldu, Hükûmet tarafından tezgâha her gün yerlilik ve millîlik söylemi seriliyor. Yerli ve millî olduğunu söylenen Hükûmet iç siyaset malzemelerini bile aslında dışarıdan temin ediyor.

Biz bu ülkede yerlilik ve millîlik söyleminin hayırlı bir şey için söylendiğini hiç duymadık, tanıklık etmedik. Öyle ki, bu söylemin artık bir savaş ve sömürü alanına da dönüştüğünü ifade etmek isterim. Ne zaman savaşa insan kaynağı gerekse Hükûmet yerli ve millîliği hatırlatıyor.

Bu ülkede yerli ve millî bir şey varsa o da istismar, yolsuzluk ve sömürüdür. Bizim parti binalarımız durmaksızın saldırıya uğrarken, Hükûmet bir gün çıkıp da "Yerlilik bu değildir." demedi. Başbakanın oğlunun gemiciklerinde Hollanda bayrakları sallanırken yerlilik ve millîlik söylemi kimsenin aklına gelmedi. Hükûmet için yolsuzluk ve kâr enternasyonel, Türkiye halklarına sömürü ve ölüm yerli ve millî, öyle mi?

Başkanlarınızın, başbakanlarınızın, onların çocuklarının paracıklarını topladığı Avrupa bankaları ne kadar yerli ve millî, bir kez daha buradan sormak istiyoruz.

2018 bütçe gerekçesinde yer alan tabloya göre 2012'de 3 milyar 21 milyon dolarlık özelleştirme yapılırken, 2013'te tam 12 milyar 486 milyon dolarlık özelleştirme yapılmış. Özelleştirme birden 4 katına çıkmış. Savaşa, yıkıma kaynak için halkın mülkünün neredeyse tamamı satılmış. AKP'nin ne kadar yerli ve millî olduğunu görmek isteyen lütfen 2013 yılını aklında tutsun.

Bilgi edinme başvurumuza gelen yanıta göre, Kamu İhale Kanunu 2003 yılından bu yana tam 18 kez değiştirilmiş. Soruyoruz: Kim için? Ne için? Sadece 2017 yılında kamudan davet usulü 3 milyarlık ihale alan Mehmet Cengiz için mi, kendini Meclisin önünde yakan işçi için mi?

Asgari ücrete yapılan zamla bile, bir asgari ücretlinin enflasyon karşısında aylık 500 TL kaybı var. Emekçiler sırf emekçi olduğu için sömürülüyor, millî millî sömürülüyor hem de AKP iktidarı tarafından.

Geçenlerde Çalışma Bakanı, altını çiziyorum Çalışma Bakanı vatandaşlara şöyle sesleniyordu: "Afrin'de kendi silahlarımız olmasaydı başarı elde etmemiz mümkün değildi. Kamuda çalışma gibi hedef belirlemiş genç kardeşlerimize de buradan sesleniyorum: Herkes kamuda çalışmak istiyor olabilir, bizim çok daha fazla yerli ve millî üretim alanlarımızı, özellikle savunma sanayimizi artırmamız lazım." Türkiye'de en az 6,5 milyon insan işsiz ama Çalışma Bakanı savaş malzemesi üretecek işçi bulmakla meşgul.

Bakın, çok değerli iktisatçılarımızdan Özcan Kadıoğlu Türkiye'deki servet bölüşümüne ilişkin önemli bir tablo hazırladı. Tabloya göre, ülke nüfusunun yüzde 10'unun serveti, toplam ülke servetinin yüzde 77'sini oluşturuyor. 2014 yılı rakamlarına göre servet bölüşümündeki en çok bozulma, sırasıyla, Rusya, Türkiye ve Hong Kong'da gerçekleşmiş.

Türkiye'de hâlâ bir servet bölüşümü verisi yok. TÜİK'in yayınladığı millî gelir serileri de güvenilir değil. TÜİK, yatırım ve yurt içi tasarruf oranlarını da kabaca 10'ar puan yukarı çekti. Türkiye'de neden servet eşitsizliğinin verisi yok? Gelir eşitsizliği verileri neden güvenilir değil? Veriler ortaya çıksın da Türkiye, AKP'nin yerli ve millî söyleminin ardındaki gizli tabloyu da görsün.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre, en az 2.016 insan hayatını kazanırken can verdi, en az 12 bin kişi de meslek hastalıklarından hayatını kaybetti. Son sekiz yıl içinde 1.900'den fazla kadın katledildi. Sadece ablukalarda 1.689 sivil yaşamını yitirdi. Toplamda pisi pisine ölen tam 17.065 insandan bahsediyoruz. Hükûmetin yerlilik ve millîlik söylemiyle hesap vermekten kaçtığı, sorumlu olduğu; yerli ve millî olmadığı için değil, kadın, Kürt, emekçi olduğu için ölen tam 17.065 insan. Biz "yerlilik ve millîlik" dediğiniz her an, önce bu 17.065 insanın ölümünü hatırlayacağız.

Başbakan Yıldırım geçenlerde Türkiye'nin Avrupa güvenliğine sağladığı katkıyı ifade ederken "Türkiye AB'nin güvenliğini sağlıyor. Nasıl mı sağlıyor? Bakın, iki yıl önce bölgeden Avrupa'ya günlük ortalama 2.500 mülteci geçişi varken bugün sayı 70'in altına inmiştir. Bu ne demektir? Biz, mültecileri o bölgede tutuyoruz, onların arasına karışan teröristlerin de bu bölgeye gelip buradaki toplumsal huzuru bozmasının önüne geçiyoruz demektir." dedi.

"Bu ne demektir?" sorusunu biz yeniden soralım. Yani Sayın Yıldırım diyor ki: Avrupa'nın güvenliği için IŞİD'lileri biz Türkiye'de tutuyoruz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitirin lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Burada düğünde bomba patlatıyorlar, Ankara'da, Suruç'ta insanları katlediyorlar ama biz bunlara Avrupa'ya olan yerli ve millî sevgimiz gereği katlanıyoruz!

Artık, ölüm insanların boynunda nabız gibi atıyor. "Yerlilik ve millîlik" söylemiyle üzeri örtülen gerçekler Türkiye halklarına hiç hak etmediği bir tarihi yaşatıyor.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)