| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 21.02.2018 |
MUSTAFA MİT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 519 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversiteler, evrensel bilginin ve bilimin üretilip paylaşılarak insanlığın hizmetine sunulduğu kurumlardır. Genel Kurul gündemine gelen kanun teklifi, akademik unvanlara yönelik yeni tanımlama getirmekte olup üniversite sorunlarını çözmekten uzak palyatif gayret olarak anılacaktır. Yükseköğretim, daha doğrusu üniversite, Türkiye'nin en önemli hatta birinci meselesidir. Nurettin Topçu Hocamız "Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı kültür ve maarif sahasında aranmalıdır." demektedir. "Mektepler açıldı ancak ilim sevgisi aşılanmadı ve ilme inanılmadı." demek suretiyle Türkiye'nin öncelikli sorununun maarif olduğunu ifade etmektedir. Keza, elli yıl önce Hilmi Ziya Ülken Hoca başımıza gelecekleri çok açık bir şekilde şöyle ifade etmektedir: "Az gelişmiş ülkeleri bekleyen büyük tehlikelerden biri de aydın işsizliği kaçınılmaz sonuç olacaktır." Yükseköğretimin amacı her ne pahasına olursa olsun mezun sayısını artırmak demek değildir. Her şeyden evvel, tarihî tecrübe ve sosyal yapımıza uygun, ilmin zatî amaçları doğrultusunda, siyaset üstü bir eğitim felsefesinin olması gerekmektedir. Bu manada eğitim ve öğretim kişilerin dinamik gelişmesini sağlayan, insan ile âlem arasındaki diyalektik bir faaliyete dayanan, tarih ve verasetin tecrübe içindeki devamlı gelişmesini esas almalıdır. Eğitim ve öğretim, gerçeğin çeşitliliğine uygun olarak, iş ve düşünce hayatının farklılaşmasına cevap verecek çok tipte insan yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Bu konuda temel problem, talebe ve hoca yanında devlet mekanizmasında bulunan karar vericilerin de ilmî zihniyete sahip olması gerekmektedir.
Rahmetle andığımız Başbuğumuz Alparslan Türkeş, 70'li yılların başında "Her çeşit peşin hükmü bir kenara bırakacağız. Her olayı incelerken ilim mantalitesini esas alarak ilim metodunu takip edeceğiz." demek suretiyle bilgi felsefesini eğitim ve öğretimde politik hedef hâline getirmiştir.
Bütün eksiklik ve kusurlarına rağmen ilim ve ilim kuruluşlarını üniversiteler temsil etmektedir. Bunun için "ilim" ve "ilmî kuruluşlar" denilince akla üniversiteler gelir. "Bugünkü medeniyeti fabrikalar değil, üniversiteler temsil ediyor, üniversiteler ayakta tutuyor. İşte hakiki geri kalmışlık bu idrake erişememektir." diyen Mümtaz Turhan Hoca ise 60'lı yıllarda üniversitenin önemine ve bugün de aynen devam eden üniversite sorunlarına dikkat çekmektedir.
Bir diğer önemli düşünürümüz Necmettin Hacıeminoğlu ise 70'li yılların başında "Üniversite meselesi bir yönden değil, toptan ele alınmalıdır. Hem kuruluş felsefesi hem millî hedeflere hizmeti hem de işleyiş bakımından ele alınarak yurt ihtiyaçlarına en uygun şekilde düzenlenmelidir." diyerek üniversite sorununu ve çözüm yollarını ifade etmektedir.
Daha birçok ilim adamı, düşünür bu konuda bunlara benzer tespitlerde bulunmuş, çözüm önerileri üretmiştir. Bu konuda kalem ve söz sahibi her kim varsa ülkenin kalkınmasında yüksek öğretim kurumlarına ve yüksek öğretim yapmış aydınlarına borçlu olduğunda hemfikirdir. Bugün üniversitelerimizin içinde bulunduğu durum itibarıyla bundan elli yıl önce sayılan sorunlarla aynen uğraşmaktayız. Yıllardır tartışılan bu konuda gerçekten bir reform yapılması artık kaçınılmaz hâle gelmiştir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)