GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:21.02.2018

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına 519 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, herkesin 21 Şubat Dünya Anadil Günü'nü kutlar, ana dilin temel bir hak ve özgürlük olduğunu, yasakçı ve inkârcı bütün anlayışlara hatırlatmak isterim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki eğitim sorunlarının temel nedenleri arasında iktidar partisinin merkeziyetçi, yandaş kadrolaşmayı önceleyen ve "Ben yaptım oldu." diyerek hayata geçirdiği uygulamalar ve eğitimin giderek daha fazla piyasalaşması yer almaktadır. Özellikle üniversiteyi üniversite yapan değerlere YÖK eliyle yapılan müdahaleler, siyasi iktidar tarafından OHAL bahanesiyle tüm üniversitelerin dizayn edilmeye çalışılması, AKP çizgisi dışında kalan neredeyse her akademisyenin kendini büyük baskı altında ve güvensiz hissetmesine yol açmaktadır. Üniversiteleri dünya standartlarına taşıma gayesiyle daha nitelikli bir eğitimin yollarını araması gereken iktidar, üniversitelerde kontrolü daha fazla artırabilmenin, biat kültürünü yerleştirebilmenin yollarını aramaya koyulmuştur. Özgür ve özerk olması gereken üniversiteler ne yazık ki merkezî yönetimin birer şubesi hâline gelmiştir. Üniversiteler de dâhil olmak üzere eğitim alanının tamamı, popülist siyasi söylemlerin ve buna bağlı pratiklerin eylem sahası olmaktan çıkarılmalıdır. Eğitimin en nihaisinde siyasetüstü bir alan olması, bunun için de eğitimin asıl birleşenlerinin söz sahibi olabileceği bir mecraya dönüştürülmesi bu ülkenin geleceğine yapılacak en büyük yatırım olacaktır. Aksi durumda, kendi ideolojinizi zorla ve baskı kurarak empoze etmeye çalıştığınızda gelecek nesillerin tüm yaşamını ve istikbalini karartmış olacaksınız. Dünya milletleriyle rekabet içinde olabilecek bir nesil, teknoloji, bilim ve sanatta dünyayla entegre olabilmenin tek yolu baskıcı zihniyetten kurtulmuş, özgür ve demokratik bir ortamın yaratılmasıyla elde edilebilir.

Değerli milletvekilleri, 4'üncü madde de yardımcı doçentliğin yerine doktor öğretim üyeliğinin ikame edilmesiyle ilgilidir. Teklifin gerekçe kısmında her ne kadar yardımcı doçentliğin kaldırıldığı ifade edilse de özünde yardımcı doçentliğe denk geldiği, statünün kaldırılmadığı ve sadece bir isim değişikliğine gidildiği ortadadır. Öğretim üyeliğine ilişkin diğer ülke örnekleri incelendiği zaman, ikili sistemde, professor, associate professor veya associate lecturer veya üçlü sistemde professor, associate professor veya associate lecturer, assistant professor hiyerarşik yapısıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Türkiye'deki profesör, doçent, yardımcı doçent, eğitim görevlisi ve araştırma görevlisi şeklindeki akademik yapılanma Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Hollanda ve Almanya'yla benzerlik göstermektedir. Türkiye'de öğretim üyeliğinde üçlü kariyer basamağı sistemi olmakla birlikte mevzuat doktora sonrası doğrudan doçentlik unvanı almaya imkân sağlamaktadır. Bu anlamda, esnek bir yapı söz konusudur fakat pratikte ise üçlü yapı işlemektedir. Yardımcı doçentlik sözleşmeli ve güvencesiz bir istihdam statüsüne sahip olup bir geçiş adımı olarak sistemde yer alırken doçentlik ve profesörlük daimî kadrolu ve güvenceli istihdam statülerine sahiptir. Öğretim üyeliğinde daimî kadrolu ve güvenceli istihdam statülü daha az hiyerarşik bir yapı içerisinde ikili sisteme geçiş yapılabilir. Fakat bu teklifte yardımcı doçentliğin kaldırılmadığı ve ilk basamağında güvencesiz sözleşmeli istihdamın yer aldığı üçlü hiyerarşik yapının korunduğu görülmektedir. Öğretim üyeliğinin akademik yapılanmasında herhangi bir değişikliğe gidilmeyecekse neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur? Düzenlemenin nedeni, teklifin gerekçesinde açıklandığı üzere sadece bir algı sorununu düzeltmekten mi ibarettir?

YÖK'ün etkisini artıran her düzenleme üniversitelerde kurumsal özerkliğe yönelik bir tehdittir. Kadro ilanlarının YÖK tarafından belirlenmesi, kadrolaşma ve adam kayırmanın önüne geçemeyecektir; aksine, bu sürecin siyasi nüfuz etkisi de düşünülerek daha merkezî bir yerden yönetilmesine zemin hazırlayacaktır. Mühim olan kantiteyi değil, kaliteyi artırmamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Otuz yıl önce -mezun olduğumdan çok gurur duyduğum- dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına giren Orta Doğu Teknik Üniversitesi son yıllarda ne yazık ki ilk 500 üniversite arasına ancak girebiliyor. Benden önceki konuşmacı Sayın Kürkcü'nün bahsettiğine göre, ne yazık ki son açıklamada artık ilk 500 içine bile giremiyoruz. Bu da eğitimin kalitesinin nasıl düştüğünü bariz olarak bize göstermektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)