Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 58 |
Tarih: | 13.02.2018 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, biliyorsunuz pazar günü Türkiye'nin en görkemli kongrelerinden birisini yaptı partimiz, Halkların Demokratik Partisi. 30 binin üzerinde insan, Türkiye'nin her yerinden, bütün engellemelere rağmen Ankara'ya ulaştı ve kongremizden barış, demokrasi, adalet ve eşitlik taleplerimizi bir kez daha haykırdık, dedik ki: "İhtiyacımız olan savaş değil, ihtiyacımız olan ekmek kadar, su kadar, hava kadar barış." Bu talebi bir kez daha bütün halklar bir arada haykırdık. Ama, maalesef kalpler mühürlü, vicdanlar taşlaşmış. Bizim bu taleplerimizi duymak yerine muktedir, maalesef Eş Genel Başkanımız Sevgili Serpil Kemalbay'ı bugün gözaltına alarak kongremizden yükselen adalet ve eşitlik çığlına cevap vermeyi istedi. Biz arkadaşlar, bu yolun yol olmadığını bir kez daha haykırıyoruz ve hepimizi bu yoldan, hepimizi karanlığa ve felakete sürükleyen bu yoldan behemehâl dönmemiz gerektiği konusunda hepinize bir kez daha çağrı yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, torba yasanın tümü üzerine konuşacağım. Bir torba yasayla daha karşı karşıyayız. Plan ve Bütçe Komisyonumuz biliyorsunuz torba yasaların adresi. Bakın, geçen hafta bu torbayı geçirdik, bugün de 85 maddelik bir torba yasayla karşı karşıyayız. Yalnızca, bakın, 8-9 maddesini bugün görüşebildik, tamamında önergeler verilerek, tamamı değiştirilerek. Hiçbir yasama kalitesinin olmadığı yasama faaliyetini yürütüyoruz. Bu torbada da, geçmiş torbada da herhangi bir yasama kalitesi yok ve burada bu torbayla ilgili eleştirilerimi sunacağım.
Sayın Başbakan Yardımcımız Recep Akdağ diyor ki. "Ben yatırım ortamını iyileştireceğim ve küresel rekabet endeksi var, biz 60 küsuruncu sıradayız, bu sıra bize yakışmaz, ben ülkemizi ilk 20'ye sokacağım." Evet, iyi bir hedef olabilir ama bakın "Yatırım Ortamının İyileştirilmesi" başlığında, eğer ki bu torbada olduğu gibi arkadaşlar, yalnızca teknik maddelere bakarsanız ve ülkemizin içinde bulunduğu karanlığa bakmazsanız yatırım ortamı iyileşmez Sayın Bakan.
Bakın, tamamen teknik maddeler, diyor ki işte: Şirket kuruluşunda 20 imza varmış, ben 10'a düşürüyorum. İşte 10 kapıya başvuruyormuşsun, 5'e düşürüyorum. Böyle teknik maddeler.
Değerli arkadaşlar, bakın, dünyada iki şey hareket hâlinde, iki şey. Bu neoliberal kapitalist düzen içinde iki şey özellikle son yirmi otuz yıldır hareket hâlinde; biri, para sahipleri, hep hareket hâlindeler, bütün dünyaya bakıyorlar. Artık yalnızca "Ben yerelde para sahibiyim, ben paramı burada tutayım." demiyor para sahipleri. Diyor ki: "Ben dünyaya da bir bakayım. Dünyada 180 küsur ülke var, paramı nereye götürürsem güvende olur param? Paramı nereye götürürsem o para üzerinden para kazanırım?"
Şimdi, orada belli ligler var, Sayın Bakan "İlk 20'ye sokacağım. rekabet endeksinde." diyor ama belli ligler var orada. Hukukun üstün olduğu demokratik ülkeler ligi var, bakın hukukun üstün olduğu. Parlamentoların işlediği, basının görevini yaptığı, denetleme faaliyetini yaptığı demokratik ülkeler var; bu lige bakıyor. Şimdi o ligde getiriler düşük çünkü risk düşük, paranın kaybetme riski düşük. Bir de başka bir lig var; otoriter, demokratik olmayan, tek adam veya tek bir rejim düzenine bağlı bir lig var. Para sahipleri oraya doğru baktığında diyor ki: "Arkadaş, burada hukuk devleti yok benim paramın bir güvencesi yok demek ki. Ne yapmam lazım? Kişisel ilişkiler üzerinden ve bu Hükûmetin çıkaracağı yasalar üzerinden paramla ilgili teşvikler almam lazım." Hükûmetin kapısını aşındırır. Ne isterim Hükûmetten? "Arkadaş senin ülken hukuk devleti değil, sende demokrasi yok, benim param nasıl güvencede olacak?" "Sen gel arkadaş, gel." Ne yaptık iki yıldır arkadaşlar? Butik teşvikler çıkardık. Ne yapıyoruz? "Vergileri az alacağız ya da uzun süre almayacağız." diyoruz. Başka ne diyoruz? "Bak, benim ülkemde işçi iki yıl önceye kadar 500 euroya çalışıyordu, şu anda 340 euroya asgari ücretle çalıştırabilirsin ve merak etme, öyle bir düzen yarattık ki o işçi sesini çıkarmaz, itiraz etmez, grev yapmaz, yapamaz çünkü grev yapmaya kalkarsa ben o grevi yasaklarım ve sen rahat rahat işçiyi sömürürsün." diyoruz. Başka ne diyoruz? "Sen gel yeter ki bedava arsa, arazi." diyoruz ve başka ne istiyor yatırımcı biliyor musunuz? Diyor ki: "Arkadaş, benim param ne olacak, nasıl geri götüreceğim?" "Merak etme, sana devlet güvenceleri vereceğiz." diyoruz. "Şehir hastaneleri ihalesine girersen yirmi yıl boyunca oradan sana garanti gelir vadedeceğiz, köprü, otoyol, yol yaparsan da yirmi yıl boyunca, yirmi beş yıl boyunca sana gelir güvenceleri vereceğiz, hazine güvencesi vereceğiz." diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar bizim demokrasi yolundan çıkmamızdan dolayı oldu. Bakın, iki-iki buçuk yıl öncesine kadar ülkemize yine yatırımcılar geliyordu, ülkemiz genç bir ülke olduğu için ciddi büyüme potansiyelleri vardı ve ülkemiz demokrasi yolunda, Avrupa Birliği standartları yolunda yürüdüğü için o yatırımcılar çok daha azına razı oluyorlardı, bugün olmuyorlar, çok daha fazlasını istiyorlar ve inanın bu yolda yürüdüğünüz sürece çok daha fazlasını isteyecekler, talep edecekler.
Değerli arkadaşlar, dedim ya -torba yasada- Sayın Bakan "Rekabet liginde ülkemizi ilk 20 ülke içine sokacağım." dedi. Peki, Sayın Bakan, ben de diyorum ki ben bazı rakamlardan size bahsedeyim. Hani ilk 20'ye sokmaktan bahsediyor ya ve orada da hâlâ yatırımcı gelmiyor ya. Niye gelmediğini ben de size bazı rakamları söyleyerek, ülkemizin sırasını göstererek söyleyeceğim. Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksi vardır. Dünya Adalet Projesi bunu belirler, saygın bir kuruluştur. Biz 80'inci sıralardaydık, bir önceki sene 113 ülke içinde 99'unculuğa düştük, geçen seneki rapor da yakın zamanda açıklandı ve 113 ülke içinde, Sayın Bakan, 101'inci sıradayız. Sayın Bakan şimdi diyecek ki: "Amerika'da kurulmuş o kuruluş, zaten bize hasım onlar."
Değerli arkadaşlar, böyle bağımsız kuruluşlar vardır ve bunlar objektif kriterlere göre, saygın kurullar tarafından bu sıralamayı belirlerler. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmadığı bir ülke olarak biz kaçıncı sırada olmayı bekliyoruz? 113 ülke içinde 101'inci sıradayız. Bununla utanç duymalıyız. Bu, şunu gösterir: Hiçbirimizin bir hukuk güvencesi yok ve yatırım ortamını iyileştireceksiniz ya, yatırımcının da bir hukuk güvencesi yok arkadaşlar. Hukuk güvencesinin olmadığı bir yere yatırımcı gelmez, gelen de fazlasını ister; faiz olarak fazlasını ister, kâr olarak fazlasını ister, sömürü olarak fazlasını ister, "İşçiyi daha fazla sömürmem gerekir." der, "Çevre Denetim Raporlarına boş verin." der, doğayı sömürmek için gelir yatırımcı. Bütün bunlarla ülkemizi karşı karşıya bırakıyorsunuz. Sırf hukukun üstünlüğünde 101'inci sıraya gerilememiz bunun için yeterlidir.
Değerli arkadaşlar, Basın Özgürlüğü Endeksi'ne de bakar yatırımcı. Neden? Çünkü gadre uğrarsa o yatırımcı basına da gider, der ki: "Arkadaş bu hükûmet bana bir haksızlık yaptı. Ben yatırım yapacaktım burada, bir anda bana engel koydu." Yani; bir basına gidersem acaba benim haberimi yapar mı?" diye düşünür yatırımcı. Bakın sıralamayı söyleyeyim. Arkadaşlar, basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 155'inci sıradayız. Utanç verici bir rakam ve düşüyoruz, 180'inciliğe doğru yürüyoruz. Hani rekabet üstünlüğünde 20'nciliğe doğru yürüyecektik ya, 155'inci ülkeyiz ve düşüyoruz.
Diğer bir endeks, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde 71'inci sıradayız. Biz bunlara bakalım arkadaşlar.
Arkadaşlar bir başka endeks, Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'nda 144 ülke içinde cinsiyet eşitsizliğinde 131'inci sıradayız. Yani sonunculuğa yakınız ve aşağı doğru gidiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bütün bu endekslere bakan yatırımcı, inanın, bize hayırlı bir yatırımcı olarak gelemez ancak bizi sömürmeye gelen yatırımcılar olur. Bu açıdan biz bu endeksleri iyileştirmeye bakalım derim.
Diğer bir boyutu arkadaşlar, bütün bu torba yasaların ruhuna yansıyan; Hükûmet bir panik hâlinde ve seçime doğru giderken, seçim anlamında ekonomiyi canlandırmak için şöyle bakıyor: Ya, arkadaş, ben bütün torbaları eğer ki yüzde 1'i iyi hissettirecek yani para sahiplerini iyi hissettirecek noktada çıkarırsam, onların talepleri doğrultusunda, ekonomim canlı gider. Ee, geri kalan yüzde 99 ne olacak? İnim inim inleyen, borç harç altında inim inim inleyen yüzde 99 ne olacak? Onlarla ilgili herhangi bir madde var mı bu torbada? Yok arkadaşlar. Hepsi para sahibi o yüzde 1'i iyi hissettirmek üzerine kurgulu ve Hükûmet şöyle diyor: "Ben o yüzde 1'i iyi hissettirirsem onlar da yüzde 99'a biraz iyi bakmaya çalışırlar; maaşlarını, asgari ücretlerini ödeyebilirler." Oysa arkadaşlar, bakın, biz sosyal bir hukuk devletiyiz. Sosyal devlet olmanın gereği, geniş kesimleri iyi hissettirmektir. "Ülkemiz büyüdü, büyüdü." diyorsunuz, yüzde 7 büyüdük, 8 büyüdük.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Yüzde 11!
GARO PAYLAN (Devamla) - Arkadaşlar, gerçekten bakın, gidin geniş kesimlere, çiftçiye, işçiye, esnafa "Benim ekonomim büyümedi." diyor. Çünkü gerçekten büyümüyor. Büyüyen bir kesim finans sektörü, yandaş müteahhitler, onların cepleri, kârları büyüyor yani yüzde 1'in kesesi büyüyor, yüzde 99'a -99 demeyeyim- geniş kesimlere düşen yalnızca borç harç oluyor ve uzun vadede asla sürdürülemeyecek bir sistemdir bu ama iktidar şöyle bakıyor: Ben Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu meseleyi götürebilirsem götürürüm ondan sonrası Allah kerim. Ama arkadaşlar, bakın eğer ki duvara çarparsak o yüzde 1'e dokunmayacak duvara çarpmamız geniş kesimlere dokunacak, o borç altında inleyen, borç harçla bir ev almış, on yıllık "mortgage"e girmiş, borç harçla bir arabaya girmiş, bir traktöre girmiş, borç harçla dükkânına yatırım yapmaya çalışan esnafa patlayacak o duvara çarpmamız. O açıdan hepinizi uyarıyorum, behemehâl ülkemizi tekrar demokratik standartlarda yükseltecek düzenlemeleri yapalım ki herkes geleceğe güvenle baksın ve refah da huzur da geniş kesimlere yansıyabilsin.
Değerli arkadaşlar, şimdi biraz da maddelere geçmek istiyorum, sürem azalıyor. Maddelerde mesela şöyle bir madde var, belediyelerle ilgili bir ferman salmış Hükûmet, diyor ki: "Ey belediyeler -sanıyorum bin küsur belediyemiz var- siz harç belirleme yetkisine sahip değilsiniz. Belediye meclisleri bir işe yaramaz. Ben size merkezden ferman salıyorum: Kazı harçları için en fazla şu kadar harç alabileceksin." Arkadaşlar, olur mu böyle bir şey? Velev ki İstanbul Büyükşehir Belediyesinin devlet bütçesi kadar bütçesi var ama küçük belediyeler için -değil mi- bütçesinde belirli rakamlar oluşturur bunlar ve kendi gerçeklikleri doğrultusunda bu harçları belirleyebilmeliler. Ya, yerel demokrasiden bahsediyoruz. Evet, eğer ki uçurum varsa, yüksek rakamlar belirleniyorsa bir tavan belirlenir ama bu kadar düşürüldüğü takdirde belediye bütçelerini sarsar arkadaşlar; merkezden böyle fermanlar salmayalım derim.
Diğer bir konu, meralarla ilgili. Değerli arkadaşlar, her torbada meralarla ilgili bir madde var ya, her torbada meralarla ilgili bir madde ve ne için? Meraları korumak için değil, meralara saldırmak için var her torbada. Şimdi de "Efendim, orada baz istasyonları kurmak istiyoruz." Ya, arkadaşlar, orada yerleşim yerleri, köyler varsa oraya zaten baz istasyonu kurulmasının önünde bir engel yok ki. Ama siz bir meraya, yerleşim olmayan bir meraya baz istasyonu kurarsanız... Mesela Kanal İstanbul'u yapmaya niyetlisiniz ya; orada mera alanları var, büyük rant peşinde koşanlar da oralardalar. Baz istasyonu kurmak demek yol, su, elektrik getirmek demek, meraları o rant iştahçılarına açmak demektir; bunları yapmayalım derim. Köylülerin ihtiyacı varsa oraya baz istasyonu kurun ama meraların böyle bir şeye ihtiyacı yok.
Değerli arkadaşlar, bir diğer konu çok önemli: Yapı denetimle ilgili. Bakın, yapı denetimi ülkemizde etkin bir şekilde yapılamıyor ve bu torbayla bir imza daha eksiltilecek. Ruhsat alacaklara diyor ki: "Yapı denetimcisinin imza atmasına gerek yok arkadaş." Peki, yapı denetimcisini kim belirliyor? Bir inşaat yapacaksınız ya, bir müteahhitsiniz; müteahhit yapı denetçisini belirliyor. Bakın, binayı yapacak kişi denetçisini kendi belirliyor. Yani, maça çıkıyorsunuz, maçın hakemini kendiniz belirliyorsunuz.
Bakın, bir manşet var, Yapı Denetim Derneği başkanları "Denetim firmalarının yüzde 99'u bir daha iş alamam korkusuyla hataları görmezden geliyor." diyor. Neden? "Çünkü zorluk çıkarırsam o müteahhit bana bir daha iş vermiyor arkadaş." diyor. O yüzden denetimler de göstermelik kalıyor. Arkadaşlar, fay hatlarının üzerinde oturuyoruz. Milyonlarca insanımızın vebali üzerimizde. Yapı denetçisini müteahhit belirlerse nasıl denetim yapacak? Bir de diyorsunuz ki: "Ruhsat aşamasında bir imza eksilttim." Ya, arkadaş, ruhsatını görmeden imzalayan bir kişi, yapı denetçisi nasıl denetleyecek? Ruhsatını görmediğin bir şeyi denetleyebilir misin? Bunu imza atmadan denetleyebilir misin? Yapı denetimi bir bütündür. Bütün bunları göze almalıyız diyorum arkadaşlar.
Diğer bir konu, çok kritik ve kendi mesleğimle ilgili, ben ayakkabıcılık yaptım, baba mesleği. Diyor ki bu torbada "Arkadaş, sen, rehin konusunda, teminat, kredi alacaksın -ayakkabıcılıktan örnek vereyim-derini gösterdin, kredi aldın, rehine bıraktın derini ve deri olarak..." Deri altındır her zaman bakın arkadaşlar. Ya, ham madde altındır. Mesela konfeksiyonda pamuk altındır. Ama diyor ki torba: "Sen deriden ayakkabı yaparsan onu da rehin gösterebilirsin." veya "Pamuktan gömlek yaptın, gömleği de rehin gösterebilirsin." Arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir maddedir. Bakın, ben size bir örnek vereyim. Deri altındır diyorum ya, ayakkabı ya altındır ya çöptür. Yani bir model tutturursunuz, o ciddi anlamda size kâr ettirebilir ama model tutmazsa, rengi tutmazsa o çöptür. Düşünün ki burada kötü niyetler nasıl oluşabilir? Diyelim ki siz zora girdiniz, 1 milyon liralık derinizi rehin gösterdiniz. Zora girersiniz, o piyasadan çer çöp, tapon ayakkabıları toplarsınız, deponuza koyarsınız, gelir banka "Arkadaş, nerede deri?" "Deri yok." "Nerede?" "Aha, burada ayakkabılar." Tapon ayakkabıları gösterirsiniz, bankalar da o ayakkabıları almak zorunda kalır ve ciddi anlamda kamu zararı yazar. Bu kadar kredi garanti fonlarının verildiği, bu kadar kredilerin pompalandığı bir dönemde... İyi günlerdeyiz bakın ama ters rüzgârlar yaklaşıyor, Amerika faizleri yükseltiyor, para muslukları kısılıyor. Bakın, bunların olduğu günde, kötü günde, dar günde bunlar bankalarımıza ve dolayısıyla toplumumuza, halkımıza ciddi bedeller ödetir. Bakın, özellikle kamu bankalarıyla ilgili, Halk Bankasının Genel Müdürü Süleyman Aslan'la ilgili Amerika'daki davada ne denildi biliyorsunuz. Bakın, bizim tuttuğumuz avukat, Rocco'yu biz tuttuk, parasını biz verdik. Davada, bizim tuttuğumuz Avukat Rocco diyor ki: "Süleyman Aslan'ı satın almışlar." Namuslu bütün kamu bankası görevlilerini tenzih ederek söylüyorum. Bu tip şeyler olabiliyor. Bunların yollarını açmamamız lazım. "Deriyi ayakkabı yaptım, onu rehin gösteririm." demememiz lazım.
Diğer bir konu, arkadaşlar, bakın, tapu müdürlükleri Türkiye'nin en güvenilir kurumlarıdır ve oraya gidersiniz tapu memuru size izahat verir. "Amca bey, nineciğim, bak, evini 100 bin liraya satıyorsun, parasını aldın mı almadın mı?" diye sorar. Veya bankadan kredi aldınız, bankadan kredi alıp tapuya işletirken "Bak amcacığım, yaşadığın evini teminat gösteriyorsun. Yarın senin evladın bunu ödeyemezse evin gider ha." diyebiliyor, izahat verir. Ama ne yapıyor Başbakan Yardımcısı? "Bankada attığın imza yeterli, tapuya gitmene gerek yok." diyebiliyor. Arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir madde. İnanın kötüye de kullanılır, örneklerini size verebilirim. Risk almak isteyen evlatlar, çocuklar veya dara girmiş geniş kesimler babasını, amcasını, eşini "Hadi gel seni bankaya götüreyim, bir imza atacaksın." diye götürebilir ve kâr hırsıyla dolmuş bankacılar da bunun yolunu açabilir çünkü okumuyorlar maddeleri. "Gel amca buraya bir imza at." der. Ne oldu sonra, bir yıl sonra işler bozulduğunda? Ev gitti. Böyle bir şeyi kabul edebilir miyiz arkadaşlar? Tapuda bir kez daha izahat veren devlet görevlisinin, kamu görevlisinin vatandaşı bu noktada korumasının önüne geçiyor bu Hükûmet. Bu madde kabul edilemez, buna asla rıza göstermeyelim diyorum arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, son olarak söyleyeceğim, yatırım ortamının iyileştirilmesi böyle teknik maddelerle olmaz, hukukun üstünlüğüyle olur, toplumsal barışla olur, adaletle olur. Böyle teknik maddelerle bizi oyalamayın sayın Hükûmet ve iktidar partisi. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)