GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:08.02.2018

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütün devletlerin muktedirleri tarihlerinin belli dönemlerinde vatandaşlarına yalanlar söylerler. Bütün devletlerin muktedirleri tarihlerinin belli dönemlerinde suçlar, günahlar, cinayetler işlemiştir. Bütün devletlerin muktedirleri yine tarihlerinin belli dönemlerinde hırsızlıklar yapmışlardır. Eğer ki bu muktedirleri denetleyen kurumlar, kuruluşlar varsa bu suçlar, günahlar, hırsızlıklar, yalanlar ortaya çıkarılır. Yoksa o muktedirler suç işlemeye devam ederler.

Arkadaşlar, bu muktedirlerin suçunu, günahını ortaya çıkaracak birinci kurum parlamentolardır. Eğer ki parlamentolar muktedirin dediğini yalnızca dinliyorsa ve ona karşı herhangi bir şüphe duymuyorsa o muktedir sorgulanmaz, denetlenemez. Bizim görevimiz onu denetlemek.

İkinci güç medyadır, basındır denetleyecek. Eğer bugünlerde olduğu gibi yalnızca medya, basın savaş tamtamları çalıyorsa o muktedir denetlenemez. Ve tabii ki, sivil toplumdur, vatandaşlardır denetleyecek.

Bakın, hakikati hepimiz aramamız lazım arkadaşlar, devam etmemiz lazım. Afrin'le ilgili bir operasyon kararı alındı. Afrin, Suriye'deki iç savaşın yangınından kendini vareste tutan ender bölgelerden birisi ve iç savaş günleri başlarken 300 bin olan nüfusu sonra, çoğulcu bir yapı da korunduğu için pek çok göç alarak 700-800 bine kadar çıkmış bir bölge. Ve Afrin'den Türkiye'ye, bakın, tek bir çakıl taşı dahi atılmadı. Daha iki buçuk yıl önceye kadar da bölgeden PYD eş başkanları Salih Müslim ve Asya Abdullah, Türkiye'ye gelip birlikte pek çok noktada istişareler yapıp operasyonlar yaptılar, Süleyman Şah Türbesi operasyonları yapıldı.

Değerli arkadaşlar, bakın, yakın zamana kadar şöyle bir şey oluşturuldu, muktedir bunu söyledi, saray bunu söyledi, dedi ki: "Afrin, bizim için büyük bir tehdit ve oradan bazı provokasyonlar söz konusu." Ve dedikten sonra bir anda bir baktık füzeler gelmeye başladı tam operasyon hazırlıkları yapılırken.

Değerli arkadaşlar, o füzelerle ilgili, o provokasyonlarla ilgili dedik ki: "Gelin bunları araştıralım, kim atmış, ne yapmış." PYD oradan açıklama yapıyor "Benim, yerleşim yerlerine karşı herhangi bir saldırım olmadı." diye ve bugünlerde bakın, bazı videolar çıkıyor -hani hakikati bulalım diye söylüyorum- Türkiye'nin sınırlarının içinden atıldığına dair videolar çıkıyor, Türkiye vatandaşları çekmiş bunu, diyor ki: "Arkadaş, bak bu köyden atılıyor, bu köy Türkiye'nin içinde, bak Reyhanlı'yı vuruyor o füzeler." PYD diyor ki: "Benim elimdeki füzelerin menzili 10 kilometre." Bakın, Kilis, Afrin sınırına 50 kilometre mesafede ve ne hikmetse tam da Kilis'teki camiyi vuruyor o füzeler ve Türkiye toplumu, Afrin Operasyonu'na yol veriyor. Değerli arkadaşlar, bütün bunları sorgulamamız gerektiği için söylüyorum, hakikati bulmamız gerektiği için söylüyorum.

Bakın, hani dedim ya pek çok devlet, tarihinde yalanlar söylemiştir, bizim devletimiz de tarihinde yalanlar söyledi bazı operasyonları meşru göstermek için. Devlet içinde pek çok güç vardır, bakın, yakın dönemdeki darbe dinamiğinde mesela. O Ceylânpınar'da iki polisimiz öldürüldü ya o gün istihbarat, eski Başbakana "PKK yaptı." diye söyledi ya ve barış süreci berhava edildi ya; o operasyonun, iki polisimizi öldürmenin bütün faillerinin darbeci olduğu ortaya çıktı. Sur ve diğer yerleşim yerlerindeki bütün operasyonları yapan komutanların darbeci olduğu ortaya çıktı. Ankara Gar ve Suruçların bütün yolunu verenlerin darbeci olduğu ortaya çıktı ama biz tarihimizden ders çıkaramadık, bütün bu hatalarımızla yüzleşemedik, bir darbe dinamiği tetiklendi, darbeyle karşılaştığımız hâlde bununla yüzleşemedik.

Bakın, yalnızca yakın tarihimizden değil, geçmişten de örnekler verebilirim. Birkaç örnek vereyim size: 6-7 Eylül 1955'te bir pogrom oldu biliyorsunuz, Ermenilerin, Rumların iş yerleri yağmalandı ve bunu tetiklemek için de... Bakın, o dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ne diyor? Dikkatle dinleyin lütfen, aynen şöyle diyor Sabri Yirmibeşoğlu: "6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı. Muhteşem bir örgütlenme değil miydi?" Bakın, "Atatürk'ün evini bombaladık ve sonra bindirilmiş kıtalarla gereken operasyonu yaptık." diyor, 6-7 Eylül 1955'i tetiklemek için.

O günlerde çıkan manşetler neydi? İşte, "Atatürk'ün evi bombalandı ve Rumlar, Ermeniler bunu hak etmişti." Devletimiz, maalesef, Özel Harp Dairesi bunu yaptı, bir operasyonu meşru göstermek için yaptı.

Bakın, emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu devam ediyor röportajında, 1964'te Kıbrıs'ta Bayraktar Camisi'ni aynı ekibin yaktırdığını söylüyor, Özel Harp Dairesi Başkanı. Kıbrıs'ta operasyonu meşru göstermek için, Kıbrıs'ta halkları birbirine düşürmek için bir camiyi yaktırdığını söylüyor Özel Harp Dairesi Başkanı. Ve bakın, aynen şöyle söylüyor: "Eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini istiyorsanız, bir mukavemet hareketi göstermesini arzu ederseniz, siz, sizin saygın değerlerinize düşmanın saldırdığını gösterirsiniz."

Hatırlıyor musunuz Kilis'teki camiyi? "Özel Harpte kuraldır, halkın desteğini almak için düşman yapmış gibi kutsallarınıza sabotajlar yapılır. Bir cami yakılır." diyor. "Kıbrıs'ta camiyi yaktık biz." diyor. "Cami yakılır mesela." diyebiliyor Özel Harp Dairesi Başkanı, bakın.

Değerli arkadaşlar, Mart 2014'te bir güvenlik toplantısı yapıldı, müstafi Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı ve oradaki tutanaklar basına yansıdı ve yalanlanmadı.

Bakın, aynen şöyledir Mart 2014'teki güvenlik toplantısı: MİT Müsteşarı Hakan Fidan söz alıyor. Yani bir operasyon yapılması lazım. Aynen şunu söylüyor: "Gerekirse Suriye'ye 4 adam gönderirim, Türkiye'ye 8 tane füze attırırım, savaş gerekçesi üretirim, hatta gerekirse Süleyman Şah Türbesi'ne saldırtırım." Bakın, Hakan Fidan. Bu ifade yalanlanmadı arkadaşlar.

Şimdi, biz, Parlamento olarak, ülkenin gazetecileri olarak, sivil toplumu, vatandaşları olarak bütün bunları sorgulamayacak mıyız? Bir müktesebatımız var, böyle suçlarla, günahlarla bezenmiş bir müktesebatımız var. Ve biz, bakın, defalarca birbirimize düşürüldük ama bundan kimler nemalandı? Birinci Dünya Savaşı günlerine dönelim. Alman, Fransız ve İngiliz emperyalizmi nemalandı arkadaşlar Birinci Dünya Savaşı yıllarında. O günlerde 2 adam vardı: Talat Paşa ve Enver Paşa. Kendi ulvi hedefleri doğrultusunda her yolu mübah gördüler, hukuk dışına çıktılar, Alman emperyalizmiyle birlikte yürüdüler ve yürürken de pek çok suça, günaha bulaştılar ve ülkemizi, Osmanlı'yı paramparça ettiler. Başta Ermeni halkı olmak üzere bütün halkların felaketini hazırladılar, arkadaşlar ve Sykes-Picot gerçekleşti, İngiliz ve Fransız emperyalizmi hedeflerine ulaştı ve bizler felaketi yaşadık.

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye, Afrin'e operasyon yapıyor. Kim var orada? Ruslar var, Amerikalılar var ve o iki emperyal gücün büyük hesapları dâhilinde Türkler, Kürtler, Araplar birbirleriyle boğazlaşıyorlar arkadaşlar ve bizler demokratik bir ülkenin Parlamentosu olarak bunları sorgulamıyoruz; Afrin'deki gerçekliği sorgulamıyoruz, devletimizin geçmişte yaptığı, onlarca kez yaptığı provokasyonları sorgulamıyoruz. Ama şunu unutmayın: Cezasız kalan bütün suçlar tekrarlar arkadaşlar ve eğer ki biz de yaptığımız hatalarla yüzleşemezsek aynı hataları yapmaya devam ederiz.

Bu açıdan ben hepimizi Afrin Operasyonu'nu sorgulamaya, başımıza emperyal güçlerin örmeye çalıştığı çoraplara karşı uyanık olmaya çağırıyorum arkadaşlar. Hepimiz sorumluyuz, tarihe karşı sorumluyuz, insanlarımıza karşı sorumluyuz. Bir daha yıkım yaşamamak içi hepimiz sorumluluk almalıyız. Aksi takdirde, hiç unutmayın, İran, Rusya ve Esad sistemiyle hemhâl olan bir düzen mutlaka duvara çarpar. Bizler halklar olarak birbirimize sarılmalıyız ve bu girdaptan çıkmalıyız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.