GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 690 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:01.02.2018

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 20 Temmuz 2016'da yayımlanan OHAL ilanı ve ardından çıkartılan çok sayıda kanun hükmünde kararnameyle Parlamento devre dışı bırakılmıştır. OHAL'in amacı dışında kullanıldığının en somut kanıtı, hiç kuşkusuz şu an üzerinde görüşmeler yürüttüğümüz kanun hükmünde kararnamelerdir. Kanun hükmünde kararnameler incelendiği zaman darbe ve darbe girişimiyle ilişkisi olmayan çok sayıda düzenlemenin anayasal hükümler hiçe sayılarak hayata geçirildiği görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, OHAL KHK'leriyle yargı alanında yapılan, cezaevinde avukatla görüşme hakkının sınırlandırılmasının, savcılara yakalama kararı verme yetkisinin tanınmasının, avukatın dosya içeriğini inceleme ve örnek alma hakkının kısıtlanmasının, sanığın duruşmada hazır bulunma hakkının sınırlanmasının, hükmün müdafi yokluğunda açıklanabilmesinin, mahpusların ziyaret ve haberleşme hakkına yönelik kısıtlamalar getirilmesinin, mahpuslara tek tip kıyafet uygulamasının; ekonomi alanında yapılan işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelerin, Varlık Fonu'na ilişkin düzenlemelerin, Kamu İhale Kanunu kapsamında yapılan değişikliklerin darbe ve darbe girişimiyle ne ilişkisi vardır? Benzer şekilde, eğitim alanında, rektörlük seçimlerinin kaldırılmasının, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı dâhil, bütün araştırma görevlilerinin güvencesiz ve esnek istihdam olan 50/D kadrosuna geçirilmesinin, mülakatla sözleşmeli öğretmen alınmasının, din kültürü öğretmenlerinin mezun olduğu fakülteye bakılmaksızın atamalarının geçerli sayılmasının; sosyal güvenlik alanında, sağlık haklarının kısıtlanmasının, sendikal hakların kısıtlanmasının; idari yapılanmada, belediyelere kayyum atanmasının, bu kapsamda DBP'li belediyelerin 94'üne kayyum atanmasının darbe ve darbe girişimiyle ne alakası var?

Değerli milletvekilleri, zaman kısıtlamasından dolayı sadece birkaç başlığını sayabildiğim, kış lastiğine varıncaya kadar sayısız darbe ve darbe girişimiyle ilgili yakından uzaktan ilişkisi olmayan düzenlemelerin kanun hükmünde kararnamelerle hayata geçirilmesinin tek bir açıklaması olabilir, o da iktidarın artık bunu bir yönetim biçimi hâline getirmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarı 15 Temmuz sonrası ilan ettiği olağanüstü hâli altıncı kez uzatarak normal şartlar ve demokratik koşullar altında ülkeyi yönetme kabiliyetini yitirdiğini bir kez daha göstermiştir. OHAL kaldırılırsa toplumu dizayn edebilecekleri tek etkin silahtan da yoksun kalacaklarının farkındalar. Kafalarına göre kanun hükmünde kararnamelerle insanları işten çıkaramayacaklarının, dernek kapatamayacaklarının farkındalar. On binlerce insanı ekmeğinden, aşından eden bu kanun hükmünde kararnameler torba yasalara rahmet okutacak şekilde oluşturulmuştur. Hani bu kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılma sebebi millî güvenlikti? Hani bu OHAL sadece bir buçuk ay sürecekti? "OHAL'i kaldırdık." diye övünenler bugün bir bardak su içmek için bile KHK çıkaracak durumdadırlar. KHK'ler hukuku hızlandırmak için değil, hukuku ortadan kaldırmak için uygulanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 690 sayılı OHAL KHK'siyle bir de birbirinden farklı birçok alanda değişiklik yapılmıştır. 690 sayılı OHAL KHK'sinde muhtarların sigorta primleriyle ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Sormak istiyorum: İktidar OHAL'i neden ilan etti? Fetullahçı yapılanmayla ne ilgisi var bunun? Ya da ağzınızdan düşürmediğiniz millî güvenlikle ilgisi nedir? Bu tarz maddeler başta saray olmak üzere komple Hükûmetin OHAL rejimindeki keyfiyetini göstermektedir. 690 sayılı KHK'de Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuyla ilgili düzenlemeler de bulunmaktadır. 52'nci maddeye göre OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunda görev yapan üyeler aldıkları kararlar ve fiiller açısından hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluktan arındırılmışlardır. Aldıkları kararlar ne olursa olsun hukuk üstü bir alana yerleştirilmiştir. Hukuk devletinde yasalar kişi, konum, makam gözetilmeksizin yerine getirilirken AKP'nin oluşturduğu OHAL Türkiyesinde hukuktan arındırılmış bölgeler ve meslekler icat edilmiştir. Bir yandan hâkimi, savcıyı çıkarılan KHK'lerle hizaya çekeceksin, diğer yandan kendin oluşturduğun komisyonu hukuki açıdan dokunulmaz kılacaksın. Buna hukuk devleti demek mümkün değildir. 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname sadece bununla yetinmiyor, aynı zamanda önceki kanun hükmünde kararnamelerle işten çıkarılıp tekrar mesleğe iadesi yapılan kişiler sadece uzaklaştırıldıkları sürenin mali ve sosyal haklarını alabiliyor. Herhangi bir tazminat davası açmak hakkı yok. Göreve iade etmek ne demek biliyor musunuz? O kişileri haksız yere işinden ettiğinizi kabul etmek anlamına gelmektedir ama bugüne kadar yapılan her iyi şeye kendi adına "Ben yaptım." diyerek övünen, kötü olan her şeye "O yaptı." demeyi huy hâline getirenlerin sorumluluk alması da beklenemez.

Değerli milletvekilleri, çıkarılan KHK'lerin içine "millî güvenliğe karşı faaliyette bulunan" "mensubu veya iltisakı yahut irtibatı" gibi hukuki açıdan hiçbir karşılığı olmayan cümleler yazarak haksızlıklar yapma hakkını kendinizde göremezsiniz. Bu hakkı sizler kendinizde görürseniz Nuriye ve Semih hocalarımızın mahkemelerinde "Gitar çalıp şarkı söylediğin bir video paylaşmışsın." "Sen de beğenmişsin, paylaşanların örgüt üyesi olabileceğini düşündün mü?" gibi anlamsız bir şekilde iltisak veyahut irtibatı kurmaya çalışırlar.

KHK'ler bizleri hukuk açısından geleceğin Türkiyesine değil, Orta Çağ'ın karanlığına sürüklüyor. İnanıyorum ki birçok AKP'li seçmen de bu durumdan memnun değildir, zaten olmamalıdır da. Sırf insanlar sizin savaşınıza muhalif diye, tepkisini sosyal ortamda gösteriyor diye gözaltına alıp tutukluyorsunuz. Burada bir akıl tutulması var. Sizin politikanızın herkes tarafından sessizce izlenmesini bekleyemezsiniz. İfade özgürlüğünü bu kadar basit bir şekilde yok edemezsiniz. Bakın, Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House Türkiye'yi ilk kez özgür olmayan ülkeler kategorisine düşürdü. Daha dün "Savaşa hayır." diyen Türk Tabipleri Birliği yöneticilerine operasyon düzenlendi ve gözaltına alındılar. Herkes sizin söylediklerinizi doğru kabul etmek zorunda değil, herkes savaşı alkışlamak durumunda değil. İnsanları bu kadar baskı altına alarak herkesin ne söyleyeceğine, ne giyeceğine, ne yiyeceğine, ne izleyeceğine karar veremezsiniz. Bu ülkede uygulanan her türlü baskı ve haksızlıklara karşı barış umudu besleyen, "Savaşa hayır." diyen, "Bunun bir parçası olmayacağız." diyen güzel insanlar var. İnanın, ne gözaltılarınız ne de cezaevleriniz bu umudu yok edemez -sizlerin arzu ettiği- savaşın herkes tarafından ayakta alkışlanmasını bekliyorsanız daha çok beklersiniz. AKP iktidarı bu savaş anlayışından bir an önce vazgeçmelidir. Demokrasi, hukuk ve insan hakları yeniden etkin kılınmak zorundadır. Demokrasiden, adaletten, hukuk sisteminden, demokratik toplum düzeninden uzaklaşan, kapalı bir rejim olma yolunda ilerleyen bir ülke yönetiminde vatandaşların yaşayacağı gerçekler ne yazık ki darbelerdir, çatışmalardır, savaşlardır, kan ve gözyaşıdır.

Bizler, AKP iktidarının, ne iç siyasette uyguladığı OHAL rejiminin ne de dış siyasette sergilediği savaş politikasının asla yanında durmayacağız. Millet bekası denilerek kendine iktidar bekası oluşturanlara, savaşı siyasi bir politika olarak sürdürenlere karşı her zaman muhalefetimizi yapacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)