GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 685 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/811) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:53
Tarih:31.01.2018

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerine söz aldığım 685 sayılı KHK'yle bir Olağanüstü Hal Komisyonu kuruldu. İhraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken hukuki süreci yavaşlatan bir komisyon öne sürüldü.

Bakın, bugün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ resmî rakamları açıkladı. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna 105.151 kişi müracaatta bulunmuş. Komisyon yalnızca 1.562 kişi hakkında karar vermiş, yalnızca 41 kişi için göreve iade kararı çıkmış. Haklı mücadeleleri için, sadece işlerine geri dönebilmek için canlarından vazgeçerek bir yıla yakın bir süre açlık grevinde kalan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın talebini de reddettiği gün zaten bu Komisyon vicdanlarda işlevini tamamen yitirdi. Komisyona başvuran ihraç edilmiş ya da açığa alınmış kişilerin suçları sabit olmamasına rağmen kimisi bir yılı aşkın süredir işsiz, tüm sosyal haklarından mahrum ve parasız, aç. Hükûmet ve bu Komisyon yüz binlerce suçsuz, günahsız insanın vebalini üzerinde taşıyor. Ege Denizi'nde can veren 3 çocuklu Maden ailesinin vebali Hükûmette ve Komisyondadır. Yine, ihraç edilen ve yaşamını yitiren EĞİTİM SEN Yöneticisi Kazım Ünlü'nün vebali üzerlerindedir. Üstelik, Türkiye'de doğrudan yüz binden fazla kişiyi ve bu kişilerin ailelerini etkileyen OHAL Komisyonu aldığı kararları kamuoyuna açıklama gereği bile duymuyor, şeffaf olması gereken komisyon kararları kamuoyundan gizleniyor. Başvuruları reddeden kişilerin hangi yolla hakkını arayabileceği de bir KHK'yle belirlendi. Yalnızca HSK'nin belirleyeceği idare mahkemelerine başvurabilecekler yani doğal hukuk yolları izlenmiyor. Hükûmet bu ihraçlar üzerinde kontrolü kaybetmemek için sadece belirli mahkemeleri görevlendiriyor. Tabii yargıç ilkesi tamamen ihlal ediliyor, "Aman ha, yoksa başka bir idare mahkemesi bağımsız karar alabilir." korkusuyla.

İdare mahkemesinden bölge idare mahkemelerine, Danıştaya, Anayasa Mahkemesine sırayla başvuracaklar ve ancak iç hukuk yolları tüketildiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilecek yurttaşlar. Bunun için öngörülen yaklaşık süre ne biliyor musunuz? Sekiz yıl. Şimdi, hukukun temel prensibi makul sürede adalete erişmektir. Peki, sekiz yıl bir insanın işsiz kalması ve adalete erişememesi makul bir süre olabilir mi? Herhâlde Hükûmet için öyle sayılıyor.

Yalnızca kişiler değil sivil toplum kuruluşları da bu Komisyona başvuru yapıyor, örneğin Ankara merkezli Gündem Çocuk Derneği. Çocuk hakları konusunda parmakla gösterilen bir kurum. Neden kapatıldıklarına ilişkin hiçbir fikrimiz yok. Ha, tabii ki tahminler var; taraf gözetmeden yalnızca bireylerin değil, kolluk güçlerinin, kamu kurumlarının çocuk hakları ihlallerini de tespit ettiği ve bu tahammülsüz ortamda Hükûmetin hedefi oldukları için.

Ne yazıktır ki Hükûmet, Avrupa Konseyiyle anlaşarak bu Komisyonun kurulmasına karar verdi. Bizi, evrensel insan hakları değerlerini savunduğumuz zaman hainlikle suçlayanlar Avrupa'da sürekli görüşme hâlindeler. Türkiye'yle yaptıkları ticaret anlaşmaları, silah satış anlaşmalarını tehlikeye atmak istemeyen Avrupa'nın sağ hükûmetleriyle anlaşarak kuruldu bu Komisyon. Ne yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye'den yağacak başvuruları önlemek için kuruldu aslında bu Komisyon. Hem yargı bağımsızlığından bahsedilip hem nasıl yargılama yetkisi yargının elinden alınıp yürütme gücü tarafından oluşturulan tarafsız ve bağımsız olmayan bir komisyona devredilebilir? Bunu o zaman da Hükûmet gibi kapalı kapılar ardında değil, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine genel kurulda bizzat sormuştuk, demiştik ki: "Bu Komisyon AİHM'e başvurular gelmesin diye kuruldu. Bu Komisyon Türkiye'de tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi bir işlev görecek ve aslında uzun, daha uzun bir yargılama süreci yaratacak ve adalete erişimi zorlaştıracak." Ama o zaman Avrupa Konseyinde de aynı şekilde "Hayır, nasıl böyle düşünüyorsunuz?" dediler ve aradan neredeyse bir yıl geçti, daha ilk kararlarını alıyor bu Komisyon ve insanların önüne nasıl bir bariyer kurulduğu, insanların hak aramasının nasıl güçleştirildiği, imkânsız hâle getirildiği apaçık bir şekilde ortaya çıktı ama dediğimiz gibi, Avrupa'nın içinde bulunduğu kriz ve yükselen sağ, AİHM'i de krize sokmamak için insan haklarını feda etmek uğruna AKP Hükûmetiyle anlaştı.

AİHM, aşırı sağ tarafından defalarca eleştirilmiş, hükûmetler aleyhine aldığı kararlar nedeniyle yabancı düşmanı politikacılar tarafından kullanılmıştır fakat bir mahkemeyi meşru kılan, politikacıların polemiklerine ve ülkeler arası çıkar çatışmalarına rağmen bağımsız karar verebilmesidir. Ne yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de son zamanlarda yaşanan insan hakları ihlalleri karşısında bu ihlalleri önlemek için gereken tedbirleri almıyor. Venedik Komisyonu, Avrupa'nın en önemli hukuki denetim yapısıdır. Venedik Komisyonu, OHAL Komisyonunun bireysel başvuruları almaya yetkin görmediğini açıkça ifade etti. Buna rağmen AİHM ve Avrupa Konseyi sessiz kaldı.

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de Avrupa Konseyinin de ya da hangi kurum olursa olsun hepsinin aslında reorganizasyonu ve gözden geçirilmesi gerekiyor. Hiçbir kurum, hiçbir kuruluş mükemmel ve eleştirilmez değildir. Aynı şekilde, nasıl Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi dünyaya yetmemişse, nasıl bulunduğu çağa uygunsa ama sonrasında yeterli olamamışsa, nasıl kadın hakları için yetersiz kalmışsa ve Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi kabul edilmişse ya da Siyasal ve Medeni Haklar Sözleşmesi kabul edilmişse, başka sözleşmeler kabul edilmişse, aynı şekilde, bu kurumların da kendini gözden geçirmesi ve kendi prensiplerine sadık kalıp kalmadıklarını da bir şekilde kendi iç denetimleriyle denetlemeleri gerekiyor.

Evet, bizi hep Avrupa'ya şikâyet etmekle suçladınız ama sizler neden Avrupa'ya şikâyet ediyorsunuz Hükûmet yetkilileri? Neden yurttaşlarınızı Avrupa'da suçlayıp itibarsızlaştırmaya çalışarak OHAL Komisyonunu kurmak için anlaşmalar yapıyorsunuz? Neden insan haklarını yerle bir etmek için, insan hakları kurumlarının altındaki taşları bir bir çekmek için lobiler yapıyorsunuz? Kimi Avrupalı siyasetçiler iş yükünden, sizlerle, akıttığınız paralar nedeniyle arayı bozmaktan çekiniyor, korkuyor, anladık. Siz neden yurttaşların AİHM'e başvurmasından, hukuki olarak hakkını aramasından korkup yıllarca insanları komisyonlarda oyalıyorsunuz?

Evet, bu 685 sayılı KHK, işte, vatandaşlarına bunu layık görüyor: Yıllarca adaletin peşinde koş ama ona erişeme. Layık gördüğü şey, adalete erişimi zorlaştırmaktır aslında ve insanları işsiz, parasız, aç, hayatlarına devam etmeye zorlamaktır. Eğer buna gönlünüz el veriyorsa, bu KHK'ye de onay verirsiniz ama gönlünüz el vermiyorsa, gerçekten içeriğini biliyorsanız, anlattıklarımız sizin için bir lokma da olsa, bir nebze de olsa bir şey ifade ediyorsa, buna "hayır" dersiniz. İnsanların artık canını kaybetmesine engel olursunuz.

Aynı şekilde, aslında OHAL'in kadınlara etkisini de biraz ifade etmek isterdim ancak sürem kalmadı. Bilmiyorum Sayın Başkan bir dakika ekler misiniz?

BAŞKAN - Tabii ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ihraç edilen 107.174 kamu görevlisinin en az yüzde 20'sini kadınlar oluşturuyor. Örneğin KESK üyeleri, onların hiçbir darbe girişimiyle alakaları olmadığı hâlde, bunun Hükûmet tarafından da çok net biliniyor olmasına rağmen onlar muhalif kimlikleri nedeniyle ihraç edildiler ve KESK'e bağlı 11 sendikadan ihraç edilen 2.514 çalışandan 574'ü kadın.

Kadınlar, işlerini kolay elde etmiyorlar ve işlerini kaybettikleri zaman aileleri eğer şiddet üretiyorsa, o ortama tekrar dönmek zorunda kalıyorlar ve kadınların bağımsız bir hayat kurmaları, belli bir yaştan sonra iş sahibi olmaları çok zor. OHAL'in kadınlara çok ciddi olumsuz etkileri var ve özellikle, aslında DBP'li belediye başkanlarının, 35 kadın belediye başkanının da tutuklandığını ve bu belediyelerin kayyumlarla idare edildiğini ifade etmek isterim.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.