| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 11.11.2012 |
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, Arap Baharı'yla ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle dün sabah vermiş olduğumuz helikopter şehitlerine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve yüce milletimize başsağlığı diliyorum. Terörle mücadelemiz kararlılıkla sürmektedir. Hakkâri Valisinin üç günlük neticeyi açıkladığı, üç günde 42 teröristin öldürüldüğünü açıkladığı bir günde veya arifesinde böyle bir olayın olması millet olarak hepimizi üzmüştür. Ancak Hükûmetimiz kararlılıkla, hiçbir zaman olmadığı kadar koordinasyon içerisinde terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve terörün belini kıracağız. Bunu, bu kürsüden açıklamaktan dolayı da ayrıca onur duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, Arap toplumuna baktığımızda şunu görüyoruz: Arap toplumu İslam'dan önce kendisinden çok bahsedilen, tarihe kayıt düşmüş bir millet değil. Ancak İslam'la birlikte, Hazreti Peygamber'in bu toplum içerisinden çıkmasıyla birlikte Arap toplumunda bir devrim yaşanmış ve ondan sonra İslam'ı üç kıtaya yaymışlar, öncü olmuşlardır, önder olmuşlardır, Endülüs devletini kurmuşlardır. Hicri 8'inci yüzyıldan sonra da Arap toplumları maalesef tarih sahnesinde özne olarak yer almamışlar, nesne olmuşlardır.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra da Araplar daha zor duruma düşmüş, emperyalistlerin sömürgesi olmuştur pek çok ülke. Emperyalistlerin sömürgesinden kurtulduktan sonra da maalesef emperyalistlerin atamış olduğu despotların, diktatörlerin yönetiminde geri kalmış, fakir kalmış, yoksul kalmış, eğitim seviyesi düşmüş, okuma yazma bilmeyenlerin oranlarının çok yüksek olduğu bir toplum hâlinde 20'nci yüzyılda hayatını sürdürmüş ve 21'inci yüzyıla gelmiştir.
Arap toplumlarında gerçekten Körfez ülkeleri dışında baktığımız zaman ciddi manada yoksulluk var, fakirlik var. Örnek vereyim, Mısır'daki okuma yazma bilmeyenlerin oranı günümüzde yüzde 40'tır, fakirlik oranı da aynı şekilde yüzde 40'tır. Dolayısıyla, Arap toplumlarının bu devriminin arka planına baktığımız zaman, işte, bu geri kalmışlığa, bu ezilmişliğe, bu diktatörlere bir başkaldırı vardır.
Zaman zaman bu kürsüde Büyük Orta Doğu Projesi'nden bahsedilmektedir. Evet, 90'lı yıllarda konuşulmaya başlayan ve 2003 yılında Amerika'nın tekrar Irak'ı işgalinden sonra gündeme getirdiği Büyük Orta Doğu Projesi nedir ne değildir bir bakalım. Bir akademisyenin çalışmasından Büyük Orta Doğu Projesi'yle ilgili amacı ve hedefleri konusunda şunları okumak istiyorum: "ABD, 2003 yılında Irak'a saldırmasının ardından 1990'lı yılların başından itibaren tartışılmaya başlanan projeyi kamuoyunda tartışmaya açmıştır. Proje, bölge ülkelerinin geri kalmışlığının giderilmesi amacıyla ekonomik, sosyolojik ve siyasi bağlamda yeniden yapılanma hamlesinin başlatılmasını öngörmektedir. Projenin öncelikli hedefi I. Dünya Savaşı sonrasında Batılı devletler tarafından sınırları cetvelle çizilen, anti demokratik yönetimlerin bugüne kadar desteklendiği Ortadoğu'da demokratikleşmeyi gerçekleştirmektir. Bu hedefe ulaşmak için siyasi alt yapının hazırlanması, serbest ve özgür seçimlerin yapılması ve teknik yardımların verilmesi öngörülmektedir. Bu süreçte kamuoyu desteğinin sağlanabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi, projeyi destekleyen kamuoyu önderi niteliğindeki kişilerle işbirliğinin yapılması, medya bağımsızlığının gerçekleştirilmesi, din ile devlet işlerinin ayrılması hedeflenmektedir. Projede kadınlara da özel bir yer verilmektedir. Bu çerçevede kadınların siyasette aktif olarak yer almasının teşvik edilmesi, bu bağlamda gerekli eğitim atağının alt yapısının oluşturulması planlanmaktadır."
Büyük Orta Doğu Projesi, kısacası, bu bölgeye, sözde -diyorum tırnak içerisinde- birileri tarafından demokrasiyi getirmek için ortaya atılan bir proje. Ancak bu Proje maalesef akamete uğramıştır. Neden uğramıştır? Çünkü o despot yönetimlerin yöneticileri ve diktatörler, neticede belli ülkeleri, egemen güçleri çıkarlarının zarar göreceğini kendilerine anlattıklarında geri adım atmışlar ve maalesef 2011 yılına kadar da bu bölgede demokratikleşme adına bir adım atılmamıştır.
Sayın milletvekilleri, 2011 yılı başında Tunuslu bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan Arap Baharı, aslında bu ezilmişliğin, bu geri kalmışlığın, bu fakirliğin ve başkaldırının bir sembolü olmuştur. Ve Tunus'ta kısa zamanda neticeye ulaşmıştır. Ardından Mısır'a sıçramıştır.
Mısır'a baktığımızda: Arap dünyasının lider ülkesi, en büyük ülkesi olan Mısır'da milyonlar sokaklara dökülmüş ve âdeta "Nasıl olur da Tunus halkı, küçük bir Tunus bizden önce bu devrimi başarır?" dercesine, milyonlar sokaklara dökülerek, Mısır'da da çok az kan dökülerek bu süreç başarıya ulaşmıştır. Libya'da bildiğiniz gibi, maalesef, çatışmalar olmuş, kan dökülmüştür. Yemen'de, Fas'ta, Ürdün'de de reformlar devam etmektedir; bu süreç devam etmektedir. Ta ki Suriye'ye geldiğimizde, Suriye'de maalesef çok kan dökülmüştür. Biz bu kan dökülmesin diye Türkiye olarak, Türkiye Hükûmeti olarak çok çaba sarf ettik. Bu süreçte, Suriye'de olayların başlamasından önce de çabamızı sürdürdük, başladıktan sonra da yine çabalarımızı sürdürdük. Maalesef bütün muhataplarımız âdeta kapıları kapattılar ve maalesef gerekli adımları atmadılar, reformları yapmadılar ve Suriye'de kötü senaryo maalesef hayata geçti ve bugün bir iç çatışma sürmektedir.
Ancak Suriye'de gelinen son noktaya baktığımızda şunu görüyoruz: Artık son günlerde Suriye askerinden, Suriye ordusundan büyük üst rütbeli subaylar veya subaylar, astsubaylar son günlerde yine ülkemize çok sayıda sığınmacı gelmektedir. Dolayısıyla bir çözülme söz konusudur. Dün bana gelen haberlere, Suriye içerisinden gelen haberlere baktığımızda şunu görüyorum: Şam'daki Alevi, Nusayri vatandaşlar Şam'ı terk etmeye başladılar. Bu şunun göstergesi: Artık bundan sonra çatışmalar Şam'da yoğunlaşacak demektir. Tabii, biz bunu arzu etmiyoruz ama maalesef sona gelindiği için artık bir şekilde bu çatışmalar yapılacak.
Değerli arkadaşlar, burada zaman zaman, biraz önceki konuşmacı da onu ifade etti, bizim taşeronluk yaptığımız konusunda ifadeler kullanıyorlar. Ben şunun altını tekrar çizerek söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir dönemde bizim kadar şahsiyetli dış politika yöneten, yürüten bir hükûmet olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizden önceki hükûmete baktığımız zaman?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başbakan "Bu projenin eş başkanı benim." dedi ya, daha ne olsun yani.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Onu söyledim, eğer dinlediyseniz.
Şimdi, bakın, biz demokrasiyi getirdiği için o projeye sahip çıktık ama maalesef egemen güçler orada geri adım attılar, demokrasiyi bölge halklarına çok gördüler Sayın Milletvekilim.
Ama taşeronluk konusuna geldiğimiz zaman, bizden önceki hükûmete baktığımız zaman; buyurun: "MHP'li Bakanın İsyanı" Neye isyan ediyor? "Bütçeyi gelsin Cottarelli yapsın." diyor, IMF'nin müdahalesine? Taşeronluk nedir arkadaşlar? Buyurun. Sayın Tanrıkulu şu anda da vekiliniz, isyan ediyor bulunduğu Hükûmete "Yeter artık, bu baskılara." diyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Emsal teşkil etmez ki! Sizin ne yaptığınız önemli.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Gazete haberi sizin için ders olmuyor, bizim için ders oluyor, değil mi?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bir başka bakanınız Enis Öksüz müdahalelere sabredemediği için, taşeronluğa "Hayır." dediği için Hükûmetten istifa ediyor. Buyurun belgesi.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Yalan? Yalan? Yalan?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Niye yalan? Belgesi burada Sayın Milletvekili.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Gazete haberi sizin için yalan oluyor, bizim için doğru oluyor, değil mi?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Biraz önce sayın konuşmacı burada dedi ki bize: "Yazıklar olsun bu Meclise." Bu ifadeyi Cumhuriyet Halk Partisinden de bir milletvekili kullandı, Milliyetçi Hareket Partisinden de kullanıyor. Öncelikle, tırnak içerisinde söylüyorum, böyle bir ifadeyi bu kürsüden sarf etmeyi ben saygısızlık olarak görüyorum.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Arkadaşınızın söylediklerini saygısızlık kabul etmediniz, kınama cezası vermediniz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Buraya çıkıp o konuşmayı yapan arkadaşımız, bizim onurumuza, bizim haysiyetimize, bizim şerefimize dil uzattı. Ondan sonra, bu kışkırtma sonucunda da o arkadaşlarımız o ifadeleri kullandılar.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Peki, niçin kınamadınız? Buradaki arkadaşınızı kınadınız da onu niçin kınamadınız?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Asıl saygısızlık o değil mi yani?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ama kışkırtıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz. Bu üslubunuzu gözden geçirmeniz gerekir arkadaşlar.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Kınama cezası verirken onu niye akladınız? Onu niye akladığınızı ifade edin.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bakın, biz burada konuşuyoruz. Size karşı herhangi bir saygısız ifadede bulunuyor muyuz? Lütfen, muhalefete sesleniyorum buradan: Bu kürsü kutsal bir kürsü, bu çatı kutsal bir çatı.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Arkadaşınızı aklarken hiç mi bunları düşünmediniz?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bu çatının altında birbirimize saygısızlık yapacak ifadeler kullanmayalım ve bunlar kayda geçiyor. Yarın torunlarınızın, çocuklarınızın utanacağı ifadeleri bu çatı altında kullanmayalım diyorum.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Evet, aynı oylamada yaptığınız gibi?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyor?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Oylamada gösterdiniz saygınızı.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - ?MHP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu ifade ederek saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.