| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı ödeneğe ilişkin 4'üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun "Ödeneklerin kullanılması" başlıklı 20'nci maddesi, genel veya kısmi seferberlik, savaş ilanı veya zorunlu askerî hazırlıkların yapıldığı olağanüstü hâllerde ve Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleriyle sınırlı olmak üzere getirilen istisna dışında, ödenek üstü giderlere cevaz vermemektedir. Buna rağmen, 2016 bütçe yılında 21 milyardan fazla ödenek üstü harcama yapılmıştır. Bu durum, yürütmenin yasamanın verdiği yetkiyi aştığını ve bütçe süreçlerinde ilgili mevzuata uygun davranılmadığını göstermektedir. Nitekim, Sayıştayın 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi'nde kurumların ödenekleri ve giderleri arasındaki farkın sebeplerinin açıklanması gerektiği hâlde idareler arasında bu yönde bir uygulama birliğinin bulunmadığı belirtilerek yıl içinde yapılan bazı yanlışlıklara dikkat çekilmiştir.
Bütçe denetiminin amacı, yasamanın yürütmeye verdiği yetkilerin yasal sınırlar içinde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı olmadan gerçekleştirilen ödenek üstü harcamalar, bütçe hakkının tam anlamıyla kullanılmadığı bir durumu ifade etmektedir. İlave ödenek verilmesinin olağan bir durum hâline getirilmesi şüphesiz ki bütçenin ve kamu yönetiminin ciddiyetiyle de bağdaşmamaktadır. Kuşkusuz bütçe ve ekonomik program hedeflerinin ekonominin tüm aktörlerine yol gösterici olması ve yatırımcıya güven vermesi gerekir. Ancak orta vadeli ve yıllık programlar uzun süredir piyasalara yön göstermekten uzaktır. Ekonominin öngörülebilirliğinin azalması da yatırımcıların uzun vadeli yatırım planlarını olumsuz etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmeleri, devletin bekası, milletin refahı, terörle mücadele, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi öncelikler doğrultusunda değerlendirmekteyiz. Bu çerçevede, defaatle gündeme taşıdığımız bazı sorun alanlarını bir kez daha gündeminize getirmek istiyorum.
Öncelikle, kamu politikalarının birbiriyle uyumuna özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çekmek isterim. Türkiye'nin terörle mücadele ettiği, ciddi siyasi ve jeopolitik risklerle karşı karşıya olduğu, siyasi ve ekonomik olarak köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı bir gerçektir. Şüphesiz, bunlar, sosyoekonomik sorunların ikinci plana atılmasını gerektirmemekte, bu sorunların çözümsüz kalmasını meşrulaştırmamaktadır.
Bugün hâlen sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri kurularak yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının daha adil hâle getirilmesi ihtiyacı devam etmektedir. Sağlıklı bileşenlere sahip istikrarlı bir büyüme için, katma değerli ürünler üreten yüksek teknolojili yatırımların önünün açılması kaçınılmazdır; aksi hâlde, Türkiye'nin dış ticaret açığını kapatabilmesi ve rekabetçi hedeflere ulaşabilmesi mümkün olamayacaktır. Bu nedenle, sektörün yapısal sorunlarını çözerek sanayinin gelişmesine ve rekabet gücünün artırılmasına katkı sağlayacak, sonuç alıcı politikaların hayata geçirilmesi zorunludur.
Torba kanunlarla yapılan birçok düzenleme kısa sürede tüketilmekte ve yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır. Bunun yerine, konunun paydaşlarıyla birlikte, kalıcı, gerçekten yaraya merhem olacak düzenlemelerin yapılması suretiyle kaynaklarımızın israf edilmemesini, daha etkin ve verimli kullanılmasını gerekli görüyoruz.
Üretimsizlik tarım alanında da ciddi bir sorun hâline gelmiştir. Yanlış üretim, fiyat ve ithalat politikaları yüzünden üretim maliyetlerini karşılayamayan çiftçimiz mağdur durumdadır. Girdi maliyetlerindeki yükseklik ekim dikim alanlarını daraltmakta, üretimi azaltmaktadır. Tarımsal desteklerin hem yetersiz hem de üretimi desteklemeyen bir yapıda olması sebebiyle tarım üretimi beklenen kalite ve miktara ulaşamamaktadır. O sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tarımdaki girdi maliyetlerinin mutlaka düşürülmesini, stratejik ürünlerimiz olan fındık, pamuk, zeytin ve buğday gibi ürünlerde üreticiyi koruyacak, kaliteli üretimi destekleyecek fiyat garantisi sisteminin uygulanmasını istiyoruz.
Hâlen yaklaşık 5,5 milyon işsizin bulunduğu ülkemizde nüfusun yüzde 15'i sürekli yoksulluk riskiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilememekte, artan enflasyon dar gelirli vatandaşlarımızın geçimini zorlaştırmaktadır. Kıt kanaat hayatını idame ettiren emekli, engelli, şehit yakınları ve gazilerimizin hayat şartlarının kolaylaştırılması ve refah seviyelerinin artırılması sosyal devlet ilkesinin ihmal edilemeyecek bir gereğidir. Ağır bir vergi yüküyle de karşı karşıya bırakılan dar ve sabit gelirli kesim geçimini ancak borçlanarak temin edebilmekte, hane halkının borçluluğu giderek artmaktadır. 2002 yılında hane halkı borcunun harcanabilir gelire oranı sadece yüzde 4 iken bugün neredeyse yüzde 50'dir yani vatandaşlarımızın harcanabilir gelirinin yarısı kadar borcu vardır.
Diğer önemli bir sorun ise kamu yönetimindedir. Bürokrasinin hantallaşması, liyakat yerine siyasi ya da belirli bir grubun önceliklerinin esas olması, devletin hangi işi hangi teşkilatlar eliyle ve hangi nitelikli insan gücüyle yapacağına dair sağlıklı bir yapının oluşturulamaması, kamu personelinin atama ve yükselmelerinde objektiflikten uzaklaşılması, mobbing, hukuki ve mali statülerdeki karmaşa bunlardan bir kısmıdır. Daha önce defalarca dile getirdiğimiz üzere, kamudaki taşeron, sözleşmeli, 4/B'li, 4/C'li, geçici ve vekil olarak çalışanların kadroya geçirilmeleri sağlanmalıdır. Taşeronların kadroya geçirilmesiyle ilgili olarak yapılan açıklamalardan sonra ortaya çıkan eksiklik ve belirsizlikler giderilmeli, kimseye mağduriyet yaşatılmamalı, düzenlemede hakkaniyete uygunluk sağlanmalıdır. Terörle mücadelede destan yazan kahraman asker, polis ve uzman erbaşlarımızın mali ve özlük haklarının onlara layık hâle getirilmesini, terörle mücadelede yaralanıp gazi sayılmayanların gazi sayılmasını istiyoruz. Uzman erbaşlarımızın tamamının kadrolu hâle getirilmesini, devlet tarafından kendilerine zatî silah verilmesini ve uygulamadan kaynaklı bazı mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyoruz. AFAD Kanunu'nda unutulan sivil savunma uzmanlarının mağduriyetlerinin giderilmesini, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan mübaşirler dâhil yaklaşık 110 bin kişinin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilerek görevde yükselme ve mali haklarına ilişkin sıkıntılarının aşılmasını bekliyoruz.
Türkiye'nin sorunlarıyla başa çıkabilmesinin nitelikli insan gücü gerektirdiği, bunun ise ancak çağdaş gelişmelere uygun bir millî eğitim sistemiyle mümkün olacağı tartışmasızdır. Eğitim politikaları, Türkiye merkezli bir medeniyet inşa etme ülküsüne dayanmalı; müfredattan öğretmene, öğrenciden veliye, derslikten teknolojiye uzanan eğitim unsurlarının da bunu destekleyecek kalitede tanzimi gerekmektedir. Eğitim sisteminin temel aktörlerinden olan öğretmenlerimizin 3600 ek gösterge sorunu çözülmeli, atanamayan öğretmen kalmamalıdır.
Sağlıklı bir eğitim-istihdam ilişkisi kurulmalı, eğitim planlaması ve yükseköğretim programları buna göre yapılmalıdır. Önümüzdeki yirmi yılda bugünkü birçok mesleğin yerini yenileri alacaktır. Acaba bu manada bir eğitim-istihdam ilişkisi kurulabilmekte midir? Standart fakülte ve bölümlerden oluşan bir yükseköğretim sistemi, geleceğin mesleklerine uygun insan gücünü nasıl yetiştirecek, piyasanın taleplerine nasıl cevap verecektir?
Son verilere göre genç işsizlik yüzde 20'yi aşmıştır. On binlerce üniversite mezunu mühendis, öğretmen, iktisadi ve idari bilimler mezunu, sağlık personeli, tekniker, teknisyen iş imkânı bulamamıştır. Türkiye'nin uzun vadede sosyal problemler yaşamaması, genç işsizlik sorununun çözümüyle doğru orantılıdır. Bunun yolu ise -başta ifade ettiğim gibi- yatırımın ve üretimin anlamlı ve sonuç alıcı şekilde desteklenmesi; kamu yönetimi, adalet ve eğitim sistemindeki belirsizliklerin giderilmesidir. Kuşkusuz bu takdirde Türkiye ekonomisi daha öngörülebilir ve güvenilir hâle gelecektir.
Bu düşüncelerle, bütçenin sadece rakamlardan ibaret olmayıp tüm vatandaşlarımızın huzur, refah ve mutluluğunu yakından ilgilendiren bir planlama olduğunu hatırlatarak uygulamanın bu amaca hizmet etmesini umuyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)