Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 44 |
Tarih: | 21.12.2017 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de en son konuşmacı olan Sayın Zeynep Altıok'un faili meçhullerin aydınlatılmasıyla ilgili görüşlerine aynen katılıyor, altına imzamı atıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, eğer sükûneti sağlarsanız...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim; bakın, sayın hatip kürsüde.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Hayır, bitsin ben öyle başlayayım. Süremi tekrar başlatırsınız.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın Altıoklar... Sayın Muş...
Lütfen sayın milletvekilleri...
Bir saniye sayın milletvekili, bakın, hatip kürsüde.
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Özür diliyorum, hatipten özür diliyorum efendim.
BAŞKAN - Yeniden başlatıyorum.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cümlemi başa alarak başlayayım o zaman. Ben de Zeynep Altıok'un en son söylediğine, bu iktidarın faili meçhullerin aydınlatılması konusunda sorumlu olduğu yönündeki görüşlerine aynen katılıyor, altına imza atıyorum. Bugüne kadar aydınlatılmamış olabilir ama on beş, on altı, on yedi yıldır iktidarda olan da AKP iktidarıdır ve bu dönem içerisinde de birçok faili meçhulün gerçekleştiğini ve takipsiz kaldığını aynen gördük.
Değerli arkadaşlar, bu ikinci bütçedir, aslında çok büyük eksikliklerle devam ediyor. Artık bütçenin son günlerine geldik ama bu Mecliste 10 milletvekilinin tutuklu olduğunu ve burada olmadığını galiba bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Bu tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak bugün bir karar verildi, Anayasa Mahkemesi bir karar verdi; mahkeme olarak değil aslında, bir siyasi irade olarak. Bir siyasi metin olarak bir karar var şu anda karşımızda. Ben Anayasa Mahkemesinin verdiği bu kararın ileride, gerçekten, kitaplarda hukuki bir metin olarak okutulacağını zannetmiyorum, bir politik metindir dediğim gibi. Bu politik metin, Türkiye'nin HDP'siz olmasının adımları, o mihenk taşlarından biri olarak karşımızda duruyor. Bunu bir ara sizin AKP Genel Başkanınız söylemişti: "Anayasa Mahkemesinin kararına saygı duymuyorum." Biz de buradan söylüyoruz: Bu mahkeme, mahkeme olduğunu hatırlamadığı müddetçe Anayasa Mahkemesinin verdiği bu kararı tanımayacağız ve saygı duymayacağız, duymuyoruz da.
Değerli arkadaşlar, aslında ben bambaşka bir konuyla ilgili konuşacaktım, bugün içerisinde arkadaşlarımız çokça dile getirdi. Bakın, biz günlerdir bütçeyi konuşuyoruz, İçişleri Bakanlığının bütçesini konuştuk, Diyanete ayrılan bütçeyi konuştuk, Sağlık Bakanlığına ayrılan bütçeyi konuştuk ama bu bütçelerin gerçekten toplumdaki bütün herkese eşit olarak paylaştırılmadığı, aslında eşit dağıtılmadığı konusunda ciddi şüphelerimiz ve elimizde de ciddi emareler var.
Bugün gün içerisinde arkadaşlarımız Murat Araç'tan söz etti, Antalya'da Emniyette intihar süsü verilerek katledilen Murat Araç. Onun şüpheli ölümüyle ilgili burada çokça konuşmalar yapıldı ama ben olayın bir başka boyutunu anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, aramızda din adamları da var; tarihten, hukuktan anlayanlar da var. Herhâlde Türkiye ve dünya tarihinde görülmemiş bir şeyi siz keşfetmişsiniz bu süreç içerisinde ve onu defaatle uyguluyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Murat Araç hayatını kaybetti, ailesi Emniyete gitti, morga yönlendirildi cenazenin orada olduğuna dair, cenazeyi aldı ama cenazeyi camiye götürdüğünde cenazenin yıkanmasına izin verilmedi, cenazenin Ceylânpınar'a götürülmesi için bir ambulans verilmedi. Cenaze Ceylânpınar'a götürüldü, yoğun güvenlik önlemleri altında, defnedilene kadar her türlü tacize maruz kaldı. Aile taziye yeri istedi, kayyum atanan Ceylânpınar Belediyesi taziye yeri vermedi; aile çadır açtı taziyesini kabul etmek için, çadıra saldırıldı, çadır ortadan kaldırıldı.
Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, gerçekten, tarihte olmayan bir şeyi siz keşfetmiş oldunuz. İnsanların cenazesini defnetmesine, dinî vecibelerini yerine getirmesine bile engel oluyorsunuz.
Şunu bir kez daha buradaki din adamlarından sormak gerekiyor: Bizim dinimizde ya da İslam dininde aforoz var mı? Siz bir insanın kendi dinî vecibelerini yerine getirmesi için camiye girmesini engelleyebilir misiniz? Bir kişi gitti, talep etti diyelim; siz camide sela okunmasını engelleyebilir misiniz? Dinen, dinen soruyorum, artık hukuku geçtim; en büyük referansınız İslam dini olduğu için soruyorum. Engelleyebilir misiniz? Engelleyemezsiniz ama sizin iktidarınız bunu engelledi. Diyarbakır'da, Batman'da, Türkiye'nin dört bir yanında insanların cenazelerini yıkamaları için yer tahsis etmediniz. İnsanların cenazelerini yıkamamaları için imamları tehdit ettiğiniz, imamlar gelip cenazeleri yıkamadı. Cenaze arabası vermediniz, taziye yeri vermediniz. Peki, bunun bir açıklaması var mı?
Bakın, hukukta gömülme hakkı diye bir şey yok, onu söyleyeyim çünkü hiç kimsenin aklına gelmemiş bu. Bir cenazenin defnedilmesinin engellenmesini, bir cenazenin yıkanmasının engellenmesini, bir cenazenin duasının edilmesinin engellenmesini hiç kimse düşünememiş, düşünemediği için de ihtiyaçlara göre oluşan hukuk kuralları düzenlenmemiş, böyle bir ihtiyaç duyulmamış bugüne kadar. Ama anladığımız o ki biz bir gün iktidara gelirsek sırf siz ve sizin gibilerin bir gün iktidara gelme olasılığı üzerinden bir kanun maddesi yapmamız gerekiyor insanların cenazesinin defnedilmesini engellememeniz için.
Birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi bir karar verdi, "İmamlar siyaset yapamaz." dedi ama siz, imamlara siyaset yaptırıyorsunuz. "Cenazeyi yıkamıyorum." demek siyaset yapmaktır. O kişi öldükten sonra artık üzerinde hiçbir suç olmadığı kabul edilir dinen, değil mi sayın müftüm? Böyledir. Hiçbir imam dinen "Yıkamıyorum." diyemez, derse siyaset yapar ve siz, o imamlara siyaset yaptırıyorsunuz. Hani, Anayasa Mahkemesinin kararı?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - İmam yıkamak zorunda mı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Yıkar, yıkar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Yıkar da zorunda değil. Yıkar da zorunlu mu?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Yıkamak zorunda değil, tehdit edildiği için yıkamıyor. Size cevap vermek zorunda da değilim.
SALİH CORA (Trabzon) - İmam, gassal değildir; gassal ayrıdır, imam ayrıdır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir şey daha var. Siz yine tarihe mezar taşı kıranlar olarak geçtiniz ve mezar taşları için soruşturma açanlar olarak geçtiniz. Bakın, Batman'dan bugün bir örnek, bugün elime ulaştığı için söylüyorum. 10 Ekimde gar patlamasından sonra 100'den fazla insan hayatını kaybetti IŞİD saldırısı nedeniyle. Bunlardan bir tanesi Aycan Kaya, Batmanlıydı. Bir mezar taşı yaptırdı ailesi, mezar taşı önce değiştirildi, sonra bir soruşturma açılmış kendisine yönelik "Terör örgütü propagandası yapmak." PKK/KCK'ye bağlamış, oradan PYD'ye bağlamış, bütün harfleri yan yana koymuş ve bu aileyle ilgili bir soruşturma başlatmış. Bir mezar taşının neresi propaganda? Bir cenazenin neresinden propaganda çıkarıyorsunuz? Bakın hem yerel mahkemelerin hem uluslararası ve Anayasa Mahkemesinin verdiği bu yönde kararlar var. Siz, bir mezar taşından propaganda çıkarıyorsunuz. Bu da tarihte bir ilktir ve siz bu başarının altına imza atmış oldunuz, kendinizi tebrik edin ve bununla övünün. Daha kaç tanesini saymamız gerekiyor bunun için?
Bakın, yine bir tane daha altına imza attığınız, cenazeler günlerce bekletiliyor. Aileler gidip cenazelerini istiyorlar, "Gidin, kurda kuşa yem oluyor." diyorlar. Bu sadece sizin iktidarınız döneminde var. Savaş olur, çatışma olur, çatışmada ve savaşta hayatını kaybedenler olabilir ama onlar üzerinden siz ailelere ceza veremezsiniz. Siz şu anda onların yanında ayrıca aileleri cezalandırıyorsunuz ve buraya her geldiğinizde de eşit yurttaşlıktan söz ediyorsunuz. Ve her buraya geldiğinizde de Kürtlerin ve Türklerin eşitliğinden söz ediyorsunuz, halkların. Nasıl bir eşitlik anlayışı bu? İnsanlar kendilerini nasıl eşit hissedecekler? İnsanlar cenazelerini alamazken, insanlar cenazelerini gömemezken, insanlar cenazeleri için sela bile okutamazken, insanlar cenazeleri için taziye çadırı bile kuramazken, her gün hedef gösterilirken, kendi cenazesine gittiği için gözaltına alınıp tutuklanırken, kendi mezar taşı için, çocuğunun mezar taşı için soruşturmaya maruz kalırken nasıl kendini eşit bir yurttaş olarak hissedecek bu ülkede? Nasıl bu Hükûmet, bu iktidar benim yanımda diyecek? Bu kadar gündür konuştuğunuz bütçe nasıl benim diyecek? Nasıl böyle hissedecek? Hissedemiyor işte.
SALİH CORA (Trabzon) - Şehit ailelerinin çocuklarından da bahset.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Ondan sonra insanların tercihlerini sorguluyorsunuz. Daha kötüsü olur, daha da kötüsü olur, siz bunu yaptıkça insanlar arasındaki kalan küçücük bağlar da, kalan o duygusal bağlar da her geçen gün biraz daha kopuyor; her geçen gün biraz daha kopuyor. Bütün bunların sonucu olarak Ankara'da, birkaç metre ötemizde, çok yakınımızda bir cenaze mezardan çıkartıldı, işte bu politikaların sonucu. Eğer siz cenazeleri ayrıştırırsanız, eğer siz mezarları ayrıştırırsanız birileri de gelir, cenazeleri çıkartır; birileri de gelir, bunun üzerinden bir linç politikası uygular. Bu yol, yol değildir. Bence işte tarihinize sürdüğünüz bu kara lekeyi bir an önce temizleyin. Bunun ne size ne bize ne Türkiye halklarına faydası yoktur. Bu yanlıştan, bu kafa karışıklığından, bu çıldırmışlık hâlinden bir an önce vazgeçmeye davet ediyorum sizi.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)