GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:20.12.2017

HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dokuz güne yakındır aslında Mecliste bütçe sürecini konuşuyoruz ama Hükûmet adına söz alan hatipler öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki biz Türkiye'de yaşamıyoruz, Alice Harikalar Diyarı'nda yaşıyoruz. Bu tablonun böyle olmadığını da ifade eden bizler bu kürsüden genelde bir müdahaleyle karşılaşıyoruz, sizin sıralarınızdan hemen sesler yükselmeye başlıyor, aslında tablonun böyle olmadığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Yani sanki bu ülkede OHAL ilan edilmemiş, binlerce kişi şu an cezaevlerinde değil, bir gecede kanun hükmünde kararnamelerle binlerce insan açlığa mahkûm edilmemiş gibi, bir de zaten bu ülkenin hiç yolsuzlukla ilgili bir gündemi de yokmuş gibi her şey mükemmel, biz mükemmel, bütçe tartışmaları mükemmel gidiyor. Ama biz bunun mükemmel olmadığını çok iyi biliyoruz; biz aslında halkın neler yaşadığını, halkın gerçek gündeminin ne olduğunu da bu kürsüye çıkan hatiplerimiz sıkça ifade etmeye çalıştı. Bizler de bu kürsüye her çıktığımızda bu gerçekliği size hatırlatmaya devam edeceğiz.

Yine bütçe görüşmeleri süresince yani dokuz gündür biz açıkçası çokça dinledik. Bu bütçenin kimlere peşkeş çekildiğini, nasıl çarçur edildiğini de biliyoruz ama buna karşı verdiğiniz cevap neydi: "İtibarımızdan biz tasarruf etmeyiz." Tamam, biliyoruz, itibarınızdan tasarruf etmiyorsunuz ama bari zulmünüzden, bari zorbalığınızdan tasarruf edin ki halkın geri kalanı da mesut, mutlu olsun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ayıp! Ayıp!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dün Ağrı'da bir bürokrat Ağrı halkını teker teker fişlemiş. Bu fişleme olayı nasıl açığa çıktı? Basına yansıdı, belki sizlerle de takip etmişsinizdir. 600'e yakın kişiyi fişlemiş ama kendi bilgisayarında yapmıyor bu işlemi, başka bir bilgisayardan mail atarken bunu kapatmayı unutuyor ve bu bilgiler, dolayısıyla basına yansıyor, bizler de böylelikle öğrenmiş olduk. Kimleri fişliyor? Ağrılı esnafları, siyasetçileri, emekçileri... Ve fişleme notunun karşısında da ne diyor biliyor musunuz? "Bu HDP'li, bu HDP'ye yakın, bunun HDP'ye oy verme ihtimali var." şeklinde bir fişleme görüyoruz. Ama şunu unutmayın, bir kez daha burada hatırlatmak isteriz sizlere: Bu fişlemeyi yapanlar sanmayın ki size sadakatinden dolayı bunları yapıyor ya da millet, vatan sevgisinden dolayı yapıyor. Yani bu ihbarcılık, bu fişlemeyi yapanlar aslında bu durumu siyasal bir ranta dönüştürmüş durumda. Dolayısıyla ya yaranmacılık yapmak için ya da kendisiyle ilgili bir meselesi vardı bunu örtbas etmek için sağında, solunda olan herkesi eline kalemi alır almaz ihbarcılığa soyunuyor. Bazen de bütün bu durumun kendisinin de aslında toplumun çürümüşlüğü olarak ortaya çıktığını da sizlere hatırlatmak isteriz. Gerçekten bu bir siyasal ranta dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, insanlar suçlu olduğu için değil, suç bu şekilde icat edildiği için insanlar cezaevlerinde bugün ve dolayısıyla sizler aslında bir anlamda suç icat ediyorsunuz. Ama unutmayın ki bütün faşizan örneklerinde görüldüğü gibi bu durumun adı siyasal kötülüktür ve bu siyasal kötülüğe de siz halkı dâhil etmeye çalışıyorsunuz. Yani sizin fişlediğiniz Ağrılı esnaf, Ağrılı bakkal HDP'li olmaktan vazgeçmedi, vazgeçmeyecektir. Cezaevlerinde rehin de alsanız, tutsak da alsanız, fişleseniz de bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sokakta, Parlamentoda ya da mahkeme salonlarında da biz HDP'nin sahip olduğu bu değerleri savunacağız bedeli ne olursa olsun çünkü biz biliyoruz aslında burada savunulan şey HDP değil, toplumun kendisidir. Bizler toplumu, toplumun değerlerini savunmaya devam edeceğiz.

Bir de şunu bir kez daha sizlere hatırlatmak isterim ki: HDP'ye uygulanan zulmün binde 1'i size yapılmış olsaydı, AKP diye bir parti ortada kalmazdı. Bundan emin olun çünkü bakın, bütün bu soykırım operasyonlarına, bu baskı politikalarına, bu yıldırma politikalarına karşı HDP dimdik ayaktadır. (HDP sıralarından alkışlar) Çünkü HDP'yi bir arada tutan şey özgürlüğe, barışa, adalete olan inançtır; yoksa çıkarların birliği değildir HDP'yi bir arada tutan. Onun için de öyle bütün bu baskılarla sonuç alamayacaksınız, onu da bilin. Boşu boşuna da insanları fişlemekten de vazgeçin.

Yine bizler bu kürsüde bunları yani hukuksuzlukları dile getirdiğimizde, siz her söz hakkı aldığınızda şunu söylüyorsunuz, bizi kimlik siyaseti yapmakla suçluyorsunuz. Yani gerçekten bu politikaları yapan sizler, dolayısıyla bu politikalarınızla siz her gün halka, HDP'lilere, Kürtlere, Kürt olduğunu hatırlatıyorsunuz; HDP'liye HDP'li olduğunu hatırlatıyorsunuz. Dolayısıyla, bizim burada bunu ifade etmemiz kimlik siyaseti yaptığımız anlamına gelmiyor. Aslında sizin politikalarınız bizi bu noktada bu yaptığınız politikayı teşhir etmeye zorunlu hâle getiriyor. Yani açıkçası Türkiye'de bir dönem Kürt olmanın imkânsızlığı vardı, bugün de Kürt olmanın zorunluluğu açığa çıktı sizin bu siyasetinizden kaynaklı dolayısıyla bizler de burada bunları anlatmaya devam edeceğiz.

Bakın, sadece bir iki örnek vermek istiyorum: Kemal Korkut Diyarbakır'da "Nevroz"da katledildi. İki gün önce de onun mahkemesi vardı -bilmiyorum, siz duymamışsınızdır mutlaka- Kemal'in katledildiği yerde, oğlu, yerine toprağı okşamak zorunda kaldı. Kemal'i vuran polise ne oldu?

Gülüyorsunuz, bence bu durumda hiç gülünecek bir şey yok, bence utanç duyulacak, üzülecek, vicdan azabı çekilecek bir durum.

SALİH CORA (Trabzon) - Başka bir konuya gülüyoruz, aman yanlış anlamayın.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Tutuksuz yargılanıyor. O fotoğrafı, o manşet olabilecek, vicdanları sızlatacak fotoğrafı çeken gazetecinin evi basıldı. Neden? O fotoğrafı çekti diye. Yine, Yüksekova'da benzer bir durumda sivil infazları ifşa ettiği için Nedim Türfent cezaevinde ve yedi yıl ceza aldı. Yine, benzer bir gazetecilik örneğini sergileyen Zehra Doğan bugün cezaevinde tutuklu. Ben de bir kez daha onlar şahsında hakikati dile getiren, hakikat mücadelesi veren tüm gazetecileri saygıyla selamlıyorum.

Yine, arkadaşlar, bir örnek -bu zırhlı araçları arkadaşlar çokça burada ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum- bu zırhlı araçlardan kaynaklı kazalarda 9'u çocuk, 30'a yakın sivil katledildi. Bu 9 çocuk sadece -çocuk olmaktan kaynaklı- sokakta oynadığı için, karşıdan karşıya geçtiği için veya evinin içerisinde uyuduğu için katledildi. Şimdi biz bunlara kaza mı diyeceğiz? Elbette ki bunların kaza olmadığını bizler çok iyi biliyoruz, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu cezasızlık politikası bunun nedenidir. Çünkü, o panzeri süren kişi, görevli hiçbir şekilde yaptığından sorumlu tutulmayacağını, cezalandırılmayacağını biliyor, onun için de bu kadar rahat bir şekilde bütün bunları gerçekleştiriyor. Siz kürsüye çıktığınızda ne kadar büyük bir iktidar olduğunuzu, ne kadar kudretli olduğunuzu anlatıyorsunuz ama ülkede yaşanan hiçbir sorundan da her ne hikmetse sorumlu değilsiniz. Bu nasıl oluyor, onu da açıkçısı biz çözemedik. Yani çünkü dolar yükseliyor, altının fiyatı yükseliyor. Bunun nedeni kötü ekonomi değildir, aslında küresel piyasalardaki etkilerdir. Polis birini gözaltına alıyor ki bizler biliyoruz, gözaltında bir sandalyeden öbür sandalyeye bile izinsiz geçemezsiniz ama gözaltındaki birisi için "Pencereden atladı, intihar etti." deniliyor. Bunda sizin sorumluluğunuz yok ve buna da inanmamızı bekliyorsunuz.

Açıkçası, sizin döneminizde, yaşanan şeyin adını koymak, o şeyi yapmaktan daha büyük bir suç hâline geldi. Yani Roboskililerin ölmesi suç değil ama bizler burada Roboski katliamı olduğunu söylediğimizde bu suç sayılıyor. Bunu da açıkçası, sizin büyük bir başarınız olarak da söyleyebiliriz.

Sürekli istikrardan söz ediyorsunuz. Evet, bir istikrar var. "Neyin istikrarı?" diye sorarsanız, o da zulmünüzün istikrarıdır, bu zorbalığı sürdürmekteki kararlılığınız ve istikrarınızdır.

Benim söyleyeceğim bir iki şey daha vardı ama zamanım yetmediği için Ağrı'ya değinmek istiyorum. Ben biliyorum, Ağrılılar geç saatlere kadar bütçe görüşmelerini takip ediyorlar. Önceki hatip söylemişti "Belki bize de bir şey düşer." diye. Gerçekten, Ağrılılar da dört gözle bu bütçe çalışmalarını dinliyorlar. Sanırsam bir dakikam kaldı ama bir dakikada bunları ifade etmek çok zor. Biz daha önce bir saate yakın, Ağrı'nın sorunlarını Meclis basın odasında ifade etmiştik. Gerçekten, Ağrı il olmuş ama hizmet olarak il olmanın vasıflarını taşıyan hiçbir şeyden yararlanmıyor, on beş yıldır da bu devam ediyor. En basitinden, Ağrı'ya bir hizmet yapılacağında kent toto, loto gibi; işte, AKP'li bir vekil geliyor, diyor ki: "Bu ay yapılacak." Sonra başka bir çalışma için, kongre için ya da toplu açılışa geldiklerinde -ama neyi açtıklarını biz bilmiyoruz Ağrılılar olarak- diyorlar ki: "Hayır, bu ay değil, sonraki ay açılacak." En son, bir tane devlet hastanesi vardı, altı yıldır bitmedi. Ben Plan ve Bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanın kendisine sordum: "Bu devlet hastanesi ne zaman bitecek?" Bana dedi ki: "Ocak ayında bitecek." Sonra ne oldu? 3 Ocakta AKP'nin il kongresi yapıldı, Cumhurbaşkanı orada "Ey Ağrılılar, size müjde veriyorum, hastaneniz martta açılacak." dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Bir dakikada bitireceğim.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Taşdemir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne ayıp şey ya! Niye kandırıyorsunuz Ağrılıları?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ciddiye almadık konuşmayı.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Vallahi, ciddiye alsanız iyi olur, şimdi siz Ağrılıları ciddiye almıyorsunuz demektir; siz halkı, bu halkın görüşlerini ciddiye almıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Martta açacağız.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Neyse zamanımı size cevap vererek harcamayacağım.

Sonra, Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: "Ey, Ağrılılar, müjde size..." Ne olmuş? Altı yıldır bitmeyen hastane "Martta bitecek." Bunu da müjde olarak veriyor. Ya, insan biraz utanır, sıkılır, bir öz eleştiri yapar der ki: "Ben bunu niye yapamadım?" Hani siz köprüleri iki ayda bitirmekle övünüyordunuz? Bu Ağrı Devlet Hastanesi altı yıldır neden bitmiyor?

SALİH CORA (Trabzon) - Reis ne derse o.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Biz bunun neden olduğunu... Evet, aklınızı kiraya vermiş olabilirsiniz ama Ağrı halkı sorgulamaya devam ediyor, devam da edecektir.

Ama, bir kez de şunu size hatırlatmak isteriz ki: Ağrılılar şunu artık kabul etmiyor, vaat kenti olmaktan çok sıkıldı. Özellikle DBP belediyesi bizim iktidarımızla, bizim muhalefetimizle aslında neyi nasıl başaracaklarını da çok iyi biliyorlar.

SALİH CORA (Trabzon) - Ağrı'daki üniversite nasıl oldu?

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Onun için de sizin bu hem kayyum politikalarınıza, hem DBP belediyelerine yönelik yaklaşımlarınıza kongrenizde de mahkûm ettiler, siz de çok iyi bilirsiniz nasıl bir cevap verdiklerini.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.