GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:20.12.2017

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, baştan şunu ifade etmek isterim: Hiçbir şey mükemmel değildir yani iyi yapılan bir işe dahi dikkatlice bakıldığında, etraflıca araştırıldığında muhakkak bir eksiği bulunur. Şimdi, ben bu bütçe tasarısıyla ilgili baştan aşağıya her şeyi didik didik etmiş olsam -ve çok mahir bir milletvekili olduğumu farz edin- ve burada çok çarpıcı bazı noktaları tespit etsem dahi bunları buradan dile getirdiğimde bir sonuç alabilecek miyim arkadaşlar? Ben böyle bir olasılık görmüyorum. Yani niye görmüyorum? Çünkü muhalefet namına burada konuşan milletvekillerinin konuşmalarının büyük bir kısmını dinledim, kimse kendisi adına, kendi yararına bir talepte bulunmadı, memleket için istedi ama genel itibarıyla hiçbir şeyde de değişiklik görmedik. Yani bütün bu tespitlerin hata olduğunu söyleyemeyiz, on beş yıllık iktidar döneminizde de bundan ayrı bir uygulamayı pek görmüyoruz, çok istisnai. Peki, öyleyse biz neden söz alıyoruz, neden hazırlanıyoruz ve burada konuşuyoruz? Aslında bu açıkça şöyle bir durum değerli arkadaşlar: Biz tarihe not düşüyoruz yani biz burada derdimizi nasıl anlatırsak anlatalım, ne söylersek söyleyelim, aslında yanlış bir hayatı doğru yaşama imkânsızlığıyla eş değer bir durum. Yani büyük resimde biz bir şeyi değiştiremiyoruz, bu Parlamento da genel işlevini yerine getiremiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu tespiti yaptıktan sonra şunu söyleyelim: Bir defa, eğer ülkedeki ekonomiyle ülkenin kalkınmasının gerçek anlamda sağlanması arzulanıyorsa, böyle bir irade varsa en başta şu OHAL'in kalkması lazım. OHAL'de seçim olmaz, OHAL'de demokrasi olmaz, OHAL'de bütçe olmaz. Bakın, Anayasa hukukçuları, OHAL dönemiyle yönetilen dönemleri şöyle tanımlıyor, derler ki: "Şayet bir ülkede olağanüstü hâl ilan edilir ve olağanüstü hâl hukukunun, süresi itibarıyla, tıpkı bir hasta nasıl komaya girdiğinde uyanma süresi geciktiği vakit normal yaşam fonksiyonlarına tekrar dönmesi bir o kadar güç olursa, OHAL'le yönetilen bir ülkede bu dönem ne kadar uzun sürerse normal bir hukuk sistemine ve demokratik yaşama dönmek de bir o kadar güç olacaktır. Şimdi, bizim içinde bulunduğumuz durum tam da böyle. Türkiye, iyiden iyiye bir hibrit demokrasiye doğru gidiyor ve bu süre uzadıkça da bundan geri dönüşü sağlayamayacağız. Türkiye'de bir an evvel olağanüstü hâl kalkmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, değerli arkadaşlar, bakın, hep burada yaptığımız konuşmalarda Parlamentonun hukukunu korumanın en başta bizim temel görevimiz olduğunu ifade ediyorum. Şimdi size bir örnek vereceğim: Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu burada bir konuşma yaptı ve konuşmasının bir kısmında, eline bir kitapçık aldı, dedi ki, Darbe Araştırma Komisyonu Raporu, bu raporda da Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili şöyle bir ibare yazıyor dedi. Şimdi, değerli arkadaşlar bakın, orada yazdığı, orada telaffuz ettiği şeyin belirttiğinin ötesinde bir şey söyleyeceğim en başta. Bir defa, ben yasama üyesi olarak şunu soruyorum: Bu Darbe Komisyonu Raporu hiçbir milletvekiline dağıtılmadı, yürütme üyesinde ne arıyor bu? (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, daha önce burada şu soruyu sormuştum, dedim ki: Bakın, 3 Ocak 2018'de Darbe Komisyonu görevini tamamlayalı bir yıl olacak ve ortada hâlâ rapor yok. Darbe Komisyonu üyesi olarak ben bu raporu edinmiş değilim. Soruyoruz, daha basılmadı, daha dağıtılmadı deniyor. İçişleri Bakanı o raporu nereden aldı, kimden aldı? Birincisi bu.

İkincisi, şu anda 3-4 tane farklı rapor söz konusu. Bir defa, basına sızdırılan bir rapor oldu. Daha sonra üzerinden aylar geçti, kamuoyuna açıklanan bir rapor oldu, gördük ki basına sızdırılanın biraz daha seyreltilmiş hâli var. Daha sonra muhalefet şerhlerinin yer aldığı bir başka rapor oldu. Ondan sonra, çalışmalar bitti, basıma gideriz dedik. İşte o İçişleri Bakanının bahsettiği korsan ek rapor verilerek basılmak istendi. Biz bu durumu fark ettiğimizde Meclis Başkanına gittik, Sayın Kahraman'a dedik ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir uygulaması var mı? İktidar raporunu tamamladıktan, komisyon raporunu tamamladıktan, muhalefete süre verdikten sonra tekrar o rapor üstünde oynanabilir mi?" "Oynanamaz, haklısınız." dedi. "Peki, bunun çıkarılması lazım, şayet çıkarılamıyorsa da bize süre verin. Biz buna misliyle cevap veririz ama aslında bunu çıkarmanız lazım." dedik. "Haklısınız." dedi ve bakın, değerli arkadaşlar, bize yazılı süre verildi. Biz de bin küsur sayfalık komisyon raporunda, o 3 sayfalık monte edilen "Cumhuriyet Halk Partisi-FETÖ ilişkisi" diye belirtilen raporda, 70 sayfalık "AKP-FETÖ kardeşliği" diye delilleriyle, belgeleriyle anlattık. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, biz o kadar sağlam delillerle, fotoğraflarla ortaya koyduk ki bu sefer raporu aldılar, basamıyorlar.

Şimdi, bu kısmı niye bu kadar detaylı anlattım ve önem veriyorum? İçişleri Bakanının gelip de burada o raporu göstermesi ve raporun içerisindeki bir meseleyi âdeta delilmiş gibi dile getirmesi şunu gösteriyor: İçişleri Bakanı "Hazırlanın, ben önümüzdeki dönem Cumhuriyet Halk Partisi ve onun liderine bir kumpas hazırlığı içerisindeyim." diyor. Bunu açıkça bu kürsüden itiraf ediyor. İşte, bu, tam onun delilidir. Sayın İçişleri Bakanı acaba o bin küsur sayfalık raporu okumuş mu, inanıyor musunuz buna değerli arkadaşlar? Biri ona demiş ki: "Sen kürsüye çık, şu 3 sayfadan da konuş." Aslında bu bile şu anda Parlamentonun nasıl bir yöntemle yönetildiğinin, işleyişin önemli göstergesi.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Zeynel Bey, lideriniz "Kontrollü darbe." dedi.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, hakikati bilme hakkı evrensel bir haktır, bir insan hakkı ihlalidir. Hakikat eğer bir toplumdan saklanırsa orada bir insan hakkı ihlali oluşmuş olur; bu, artık, dünyada kabul edilen kavramlardan. Şu anda Türkiye'de para çalındı, o çalındı; şimdi de hakikat çalınmak isteniyor. Toplumla bütün verileri objektif bir gözle bizim paylaşmamız, en başta bizim, topluma karşı olan birincil sorumluluğumuz, dürüstçe tüm verileri paylaşmamız.

Şimdi, biz burada ne kadar "Bütçe çok iyi, ekonomi çok iyi düzeyde, zenginleşiyoruz." desek de hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de ciddi anlamda bir sosyal adalet sorunu var, eşitsizlik var, ekonomik dağılımda bozukluk var ve bunu gidermeye yönelik de herhangi bir politika geliştiğini görmüyoruz. Türkiye'de, hâlâ ısrarla sürekli müteahhitlik işleri üzerinden yürüyen bir temel politika olduğunu görüyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlar, biz şayet gerçek anlamda ekonomiyi geliştirmek istiyorsak en başta eğitim seviyesini yükseltmemiz lazım, bunun için de bu alana ilave yatırımlar yapmamız lazım. Ben bu bütçeye baktığım zaman, 2017 yılındaki Millî Eğitime ayrılan bütçe ile enflasyonu düştüğümüzde 2018 arasında bir fark göremiyorum çok fazla, hemen hemen benzer rakamlar. Bu da ne demek? Bu konuda ilave bir bütçenin ayrılmadığını görüyoruz. Şimdi, keza, aynı şekilde nitelikli ürünlerin üretilmesi için yani katma değeri yüksek ürünler üretilmesi için temel bir çerçeve çizildiğini de görmüyoruz.

Şimdi, ben bunları niye söylüyorum? Değerli arkadaşlar, şunun için söylüyorum: Bir defa, geçmiş dönemin, işte ANAP'lı olsun, Doğru Yol Partili, kökenli olsun, hatta sol kökenli olan bazı müteahhitlerin şu anda çok sıkı bir AKP taraftarı olduğunu görüyoruz. Bu müteahhitlerin ciddi anlamda da bir havuz oluşturduğunu biliyoruz yani birçoğu kamuoyuna yansıyan olaylar, medya patronu oluyorlar, vesaire oluyorlar. Şimdi, burada bütçe hazırlanırken temel bir mantığın gözetildiği çok açık. Bu müteahhitleri beslemek adına politika oluşturuluyor. Türkiye'de...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Nasıl yani?

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Çok net size söyleyeyim. Şu anda, Allah aşkına, Kanal İstanbul Projesi'nin Türkiye'ye, İstanbul'a faydası olacağına yönelik hangi bilimsel araştırma var, hangi otorite bunun çok faydalı olduğunu söylüyor? Burada Sayın Erdoğan diyor ki: "Bu, benim hayalim." Bir siyasetçinin hayalleri olması güzel bir şey, bu eleştirilecek bir şey değil ama devlet, böyle âdeta lego oynar gibi...

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Siz hayal bile kuramıyorsunuz ya.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - ...kendi keyfimize göre hayal kurup uygulayacağımız bir aygıt değildir; ihtiyaçlara, önceliklere göre bunu yaparız.

Aynı şekilde, şehir hastaneleri. Bakın, benim hayalimdi çok yataklı hastanelerin oluşması. Değerli arkadaşlar, bir öncelik sıralaması yapıldığında, yine bu da sonlarda gelecektir çünkü önümüzdeki dönem buralara da çok ciddi kiralar ödenecek ve artık modern dünyanın da hastane öncesi evde bakım hizmetleri gibi farklı metotlara yöneldiğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Yani, turizm sektöründen bahsedemeyiz bu konuda.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya)- SSK Genel Müdürü olduğu dönemdeki hastanelere bakın, nasıl ihtiyaç olduğunu görürsünüz.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayacağım, çok kısa bir açarsanız.

BAŞKAN - Tamamlayın, peki.

Bir dakika ek süre vereyim size.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Şimdi, ihtiyaca göre bir bütçe kullanımı, bu yönde sağlıklı bir öngörü lazım. Türkiye kimsenin kişisel hevesleri, mutluluğu, ondan sonra, arzuları doğrultusunda şekillenecek bir ülke değildir, olamaz. Bu bütçenin, bu açıdan ele alındığında, baktığımız vakit, bir önceki senelere göre getirdiği bir yenilik yok, Türkiye'de sizin iktidarınız dönemindeki yerleşmiş uygulamaların bir devamı olduğunu görüyoruz.

Ben bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emre.