GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:20.12.2017

HDP GRUBU ADINA ALİ ATALAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve özellikle esaret altında tutulan, başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, cezaevinde bulunan tüm seçilmişleri buradan saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, izninizle öncelikle genelgeçer bir ilkeye, bir esasa işaret etmek istiyorum. Malumunuz, demokratik rejimlerde yönetim erki meşruiyetini hukuktan, halktan ve genel kabul gören evrensel değerler sisteminden almaktadır. Unutmayalım ki -özellikle AKP'li milletvekilleri unutmasın- Roma İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğun çöküşüne ve parçalanmasına sebep olan temel etkenlerden biri değerler sisteminin büsbütün çöküşü olmuştur yani dışarıdan kendisine karşı verilen herhangi bir savaş sonucunda yenilmemiş, dağılmamıştır; tamamen içeriden yönetim aygıtının ahlaki, moral çöküşü onun yapısal ve sistemsel sonunu getirmiştir. İnsanlık tarihi bunun gibi sayısız nice örneklerle doludur.

Çok samimi olarak söyleyeyim ki iki gün önce Avrupa Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik'in burada çok yorgun ve çaresizlik içinde olduğu izlenimini edindim. Çünkü açık ve aleni olarak değerler sisteminde bir çöküşü yaşayan egemen Hükûmet anlayışını savunur gibi görünüyordu ama savunamıyordu. Zira kendisi, vaziyeti belki hepimizden daha iyi görüyor ama dile getirmekten imtina ediyor.

Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Bizim de bağlı olduğumuzu iddia ettiğimiz Avrupa'nın bir değerler sistemi var. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, dayanışma, çoğulculuk, hoşgörü vesaire gibi normlardan oluşan bir yapıdır bu. Bunlardan hangisini mevcut durumda tamamen icra ediyoruz, söyler misiniz? Bizce hiçbirini. Sayın Çelik, var olan kendi felsefik, semantik kabiliyetini de zorlayarak kendi Hükûmetinin dış politikasını savunmaya çalışıyor ve öylelikle fasılların açılması gerektiğinden bahsediyor. Bakın, sizin yönünüz ve ekseninizde esastan bir sapma var. Yolunuz yol olmaktan çıkmış. Yaptığınız ile yapılması gerekenler arasında maalesef uzlaşmaz bir çelişki ortaya çıkmıştır. Bunu bizce bilmek ve bilince çıkarmak gerekiyor. AKP'nin değerler sistemi açısından yaşadığı bu çöküş süreci yaşamın her alanına sirayet etmiştir. İnanın, AKP'lilerin yüzde 90'ı bu "dava" denilen siyasete inanmıyor, anlam vermiyor, izah edemiyor.

Bakın, size sayısız örneklerden ve burada yeterince dile getirilmediğini düşündüğüm yerelden iki üç tane küçük örnek vereyim. Kısmen geçmişten de kaynaklı, günümüzde yerelde halkın yaşadığı önemli spesifik sorunlardan biri arazi sorunudur. Hatalı, eksik ve özensiz yapılan kadastro çalışmalarının ne gibi mağduriyetlere sebep olduğu malumunuzdur. Mesela kendi arazisini tekrar satın almak için o zor durumda bırakılan nice yurttaşlarımız var. Bu kişiler açık artırma usulü ihaleye girmek zorunda bırakılıyor. Haksızlık sadece bununla sınırlı değil. Bu durumdan kaynaklı bir arazi mafyası türemiştir. Arazi mafyası toprağını tekrar almak isteyen gerçek hak sahiplerinden ihaleden çekilmek şartıyla para istemekte ve insanlar ödemek zorunda bırakılmaktadır.

Başka bir örnek değerli arkadaşlar, Artvin'deki maden projesinin sahibi Cengiz Holdingin faaliyetleridir. Bugüne kadar doğal dengeyi bozan projeleri dolayısıyla birçok kez mahkemeye verilmiş ve çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından protesto edilmiş olan bir holdingdir. Cengiz Holdingin devraldığı Eti Bakır Anonim Şirketi, Mardin Mazıdağı ilçesine bağlı dört yüz yıllık geçmişi olan Karataş köyünü boşaltıp buradan maden çıkarmak istemektedir. Eti Bakır Anonim Şirketi köy halkıyla görüşme yapmış, bir dönüm tapulu arazi için 4 bin Türk lirası teklif etmiş, tepki gösteren köylülere de "İşinize gelirse satarsınız, işinize gelmezse muhatabınız devlettir, biz devletten kiralamışız." demişlerdir. Peki, nasıl oluyor da bunlar bir miktar parayla köy halkını yerinden yurdundan etmeye çalışıyorlar? Neye dayanarak, kime güvenerek böyle fütursuzca davranabiliyorlar?

Yine değerli arkadaşlar, başka bir örnek vereyim: Kelhoki, Kuşçukuru köyü örneğinde olduğu gibi, bir ay önce aynen burada izah etmeye çalıştığım gibi, bir Ezidi köyü olarak bilinen Nusaybin'e bağlı Efşê yani Kaleli köyüyle ilgilidir. Meselenin vahametini Mecliste bir ay önce -dediğim gibi- dile getirmiştim. Bakan bu konuda Mardin Valisiyle görüşüyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi, Nusaybin Belediyesine atanan kayyum kalkıyor, yine atama usulüyle göreve getirdiği birkaç sözde encümenle Ezidi yurttaşların kendi imkânlarıyla yapmaya çalıştığı taziyeevi hakkında yıkım kararı çıkarıyor ve ceza veriyor. Avrupa'dan insanlar kendi köylerine dönmesin diye önce köy sit alanı olarak ilan ediliyor ve sonrasında bu yıkım ve ceza kararı çıkıyor. Hâlbuki söz konusu taziyeevi yapılmadan önce kaymakam ve diğer ilgili kurumlarla görüşülmüş, onların onayı alınarak bu taziyeevi inşa edilmişti. Ama, devreye gayrimeşru güçler giriyor, yıkım kararı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir hukuktur, bu nasıl bir vicdandır, nasıl bir ahlak anlayışıdır? Ben şahsen anlam veremiyorum, anlam verebilen varsa çıksın buyursun anlatsın. Mafyavari ve kirli olan bu ilişkiler bizce derhâl ifşa edilmeli ve gerekli müdahale ivedilikle yapılmalıdır.

Başka bir örnek vermek istiyorum. Muhtemelen biliyorsunuzdur, geçen Feleknas Arkadaşımız da dile getirdi, biz Ezidilerin önemli bayramlarından olan Ezda Bayramı geçen cuma kutlandı. Bu vesileyle ben Midyat AFAD kampında bulunan Ezidileri ziyaret etmek istedim, maalesef bütün çabalarıma rağmen kampa giremedim, insanların bayramlarını kutlayamadım, onlarla bayramlaşma imkânı tanınmadı. İnananlar ve inanmayanlar bütün bayramları kutsal sayarlar, addederler, burada herkesin saygısı vardır. Yani, gerçekten anlamakta güçlük çektiğim, nasıl oluyor da Ezidilerin yaşadığı bir AFAD kampında kaymakamlığı arıyoruz, AFAD Başkanlığını arıyoruz, valiliği arıyoruz; kampın önünde ben kampa giremiyorum, insanların bayramını kutlayamıyorum bir milletvekili olarak, hem üstelik bir Ezidi milletvekili olarak.

Değerli Başkan, siz ve Hükûmet de buradayken bu tür sorunların çözümü için gerçekten, Meclisin bilfiil görev alması ve aktif olması gerekiyor.

Burada bu beklenti ve umutla hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atalan.