Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu Tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 43 |
Tarih: | 20.12.2017 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına, Kamu İhale Kurumu ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2018 bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
2017 yılı bir hayır getirmedi. İnşallah 2018 yılı huzur, barış ve mutluluk getirir ümidiyle, esir tutulan başta eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz olmak üzere, tüm tutuklu ve hükümlüler ile yakınlarını ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, son on yılda kamuya ait birçok alanda özelleştirmeler yapıldı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 267 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi yapıldı ve bu kuruluşların 257'sinde hiç kamu payı kalmadı.
Son otuz yılda özelleştirmeden elde edilen 68 milyar dolar gelirin 60 milyar dolardan fazlası AKP döneminde gerçekleştirildi yani ne varsa satıldı. Ekonomik bir gelir olarak kulağa hoş gelebilir ama unutulmamalı ki özelleştirmeler yüzlerce tekel işçisini işinden, yine yüzlerce maden işçisini canından etti. Sermaye daha fazla kazanma hırsıyla insanların canını hiçe saydı.
Özelleştirmelerle devlet sadece denetleme görevi yapacak. Tabii, denetlenecek derken şirketleri kastetmiyorum, greve giden işçi var mı yok mu, o denetlenecek. Yoksa, alan memnun satan memnun.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus da kamu ihaleleriyle ilgilidir. 22 Ocak 2002 yılında Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu, AKP iktidarı döneminde üzerinde 42 değişiklik yapılarak neredeyse bambaşka bir kanun hâline getirilmiştir. Özellikle usulsüzlüğün ve hukuksuzluğun en çok baş gösterdiği alan olan ihalelerle ilgili olarak kanun kapsamının genişletilmesi gerekirken her yapılan değişiklikle daha da esnetilmiş, kanun neredeyse kadük kalmıştır. Sadece 2016 yılı içerisinde 3'ü Resmî Gazete ilanı, 3'ü KHK ile 4734 no.lu Kamu İhale Kanunu toplamda 6 kez değiştirilmiştir. Ayrıca, Hizmet Alım İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliği ve Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği'nde 7, Kamu İhale Genel Tebliği'ne alınan kanunlarda ve uygulama yönetmeliğinde ise 9 değişiklik yapılmıştır.
Kanunda yapılan değişikliklerle Kamu İhale Kurumu işlevsizleştirilmiş, ihalelerde artık bir şeffaflıktan söz etmek mümkün değildir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Transparency International verilerine göre Türkiye 2014 yılında 45 puanla 64'üncü sırada yer alırken 2015 yılında 42 puanla 168 ülke içerisinde 66'ncı sıraya gerilemiştir.
Bakın, AKP iktidarı döneminde Adalet Bakanlığında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda, Millî Eğitim Bakanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında, Devlet Malzeme Ofisi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletme Genel Müdürlüğünde yapılacak alımlar; AR-GE faaliyetleri kapsamında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunda, et ve balık ürünleri için Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünden, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden yapılacak alımlar gibi geniş bir saha bu kanun kapsamı dışında bırakılarak âdeta sermaye sahiplerine sunulmuştur. Boru hatları ile petrol taşıma anonim şirketi BOTAŞ tarafından ithalat yoluyla yapılacak spot sıvılaştırılmış doğal gaz alımları, vakıf kültür varlıklarının onarım ve restorasyonu, TRT Genel Müdürlüğü kurumundan mal ve hizmet alımları gibi alanlar da bu kanun kapsamı dışında bırakılmıştır.
Buradan sormak istiyorum: Bu kadar çok çeşitli ve devletin denetiminde olması gereken alanların Kamu İhale Kanunu dışında bırakılmasının gerekçesi nedir? Mesela, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı üretim yapan okullar ve merkezler Kamu İhale Kanunu'nun dışında bırakılmıştır. Okullarda, 450 bin derslikte etkileşimli tahta alınmış ve hâlâ 250 binin üzerinde akıllı tahtaya ihtiyaç bulunmaktadır fakat Kamu İhale Kurumunun denetiminden uzak olduğu için maliyeti bilinemiyor.
Değerli arkadaşlar, kanunlar bir şeyleri korumak ve denetlemek adına çıkarılır. Bugüne kadar yapılan değişiklikler resmen kanunu vasıfsızlaştırmak adına yapılmıştır. Enerji, su, telekomünikasyon gibi alanlarda mal ve hizmet alımı da bu kanun kapsamından çıkarılmış yani enerjiyi, suyu ve iletişimi denetleyemeyen bir kanun ortaya çıkarılıp "Bunu, kolaylaştırmak için yaptık." demek kolay yutulur bir lokma yapmak anlamına gelir.
Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu'nun 5'inci maddesinde kamunun yapacağı ihalelerde uygulanması gereken temel yöntemlerin açık ihale ve belli istekliler arasında ihale olduğu açıkça belirtiliyor. Kanun koyucu, kamu kaynağı kullanan idare ihaleleri mümkün olduğunca herkese açık yapsın, kamu kaynakları etkin ve verimli kullanılsın diye bu iki yöntemi zorluyor. Pazarlık usulüyle ihale ise çok özel koşullarda uygulanabilecek istisnai bir yöntem. İdare ancak bu özel koşullarda pazarlık usulüyle ihale açabilir. Kamunun bu yöntemle yaptığı ihalelerin tutarı 2016'da yüzde 86 artarken, bu yılın ilk altı ayında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar TL'ye çıkmış durumdadır.
Değerli milletvekilleri, ihaleler ve kamusal harcamalar açık, şeffaf ve denetlenebilir olmadığı sürece yolsuzlukla mücadele sadece lafta kalır. Yolsuzluklar da toplumun çürümesine ve büyük bir kesimin de yoksullaşmasına yol açar.
Sadece iş yapmak marifet değildir. Mühendisliğin tarifi, "Bir aptalın 2 liraya yaptığı işi 1 liraya yapmasını bilen insan." olarak yapılır. Bir işin kaliteli ve ekonomik yapılmasının tek yolu vardır; şeffaf, denetlenebilir ve sorgulanabilir olarak yapılabilmesidir. Bunu sağlayamadığımız sürece yolsuzluğu, hırsızlığı önleyemeyiz. Sayın Bahçeli fiilî duruma hukuki formül bulmada çok yeteneklidir, bu konuda niye bir formül geliştirmediğini merak ediyorum doğrusu.
Değerli milletvekilleri, ben sizlerle bir anımı paylaşayım. 1980'li yıllarda proje müdürü olarak çok uluslu bir şirkette Umman Sultanlığı'nda çalışırken her yılın bu aylarında genel müdürlük bir tamim yayımlardı "Yılbaşı nedeniyle kabul edebileceğiniz hediyeler listesi" diye. Bu liste başlardı "1 kutu bisküvi, 1 kutu çikolata, hediye eden şirketin logosu üzerinde olmak üzere saat veya kalem, 1 sepet mango..." diye uzar giderdi. Tabii, o zamanlar bütçeden ayrılan AR-GE fonları ve teknoloji bugünkü gibi gelişmiş değildi. Çikolata kutularına dolar balyaları ile altın doldurulmasıyla çikolatanın daha uzun saklanabileceği, hediye elbiselerinin içlerine harçlık bırakılmasıyla çanta tasarrufu edileceği, ayakkabı kutularının kasa olarak kullanılmasıyla ayakların parlayacağı ve ayak kokusu giderici etkisinin olduğu teknolojisi ve icadı gerçekleşmemişti.
Bilmem farkında mısınız, anlamsız bir şekilde Meclis kavşağında bir kol saati heykeli bulunuyor. Her ülkede geniş meydanlarda halkın buluşma alanı ve zamanı belirlemesi açısında saat kulesi yapılması âdettendir fakat kavşaklarda ya o şehrin sembolü veya hikâyesi olan bir anıt yapılır. Mesela Van'da kedi heykeli, Diyarbakır'da karpuz heykeli, Denizli'de horoz heykeli. Bu anlamsız ama manidar, ahtapot gibi dört kollu kol saati heykelinin Meclis kavşağına konmasını siz nasıl yorumluyorsunuz bilmiyorum ama bir defa Ankara'yı temsil eden bir heykel olmadığı aşikâr. Bu saatin içine "RZ" harfleri veya şirket logosu konsa anlamlı olacak, bütün halkımız cari açığı yüzde 15 azaltan hayırsever iş adamını yâd edecektir. Bir de, kimsenin bu saate baktığını zannetmiyorum. Çalışıyorsa günde 2 defa 17:25'i gösteriyor ama çalışmıyorsa akrep ve yelkovanı 5 rakamının üzerinde birleştirirsek hem tekçiliğin sembolü hem de milat olarak kabul ettiğiniz 17-25'in sembolü olur. Ama yeni Başkanımız Sayın Tuna ince düşünceli bir insandır, nasıl dinozor heykelini bir kavşaktan kaldırıp ait olduğu yere naklettiyse bu saat heykelini de buradan kaldırıp ait olduğu yere naklettirecektir. Hani her zaman kullandığımız bir deyim var, kendini bilmez, haddini bilmez birkaç kişinin hatası topluma veya cemaate mal edilemez diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek süre vereyim size Sayın Gaydalı.
Tamamlayın lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Teşekkür ederim.
Aksi takdirde, bu ayıp Meclise mal edilecektir.
Sayın Bahçeli'nin 14 Temmuz 2016 tarihindeki dost tavsiyelerini de size hatırlatmak istiyorum. Sayın Bahçeli "Başınızı kumdan çıkarmayın." demişti o tarihte. "Sular durulsun, ortalık yatışsın, bilmediğiniz sularda kulaç atmayın. Okyanus ötesinde yandaş hâkim ve savcı da bulamayabilirsiniz."
Bir anekdotla sözlerimi bitirmek istiyorum: Haramda huzur ararsan huzur sana haram olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HPD sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.