GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:18.12.2017

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derslik, öğretmen, öğrenci sayıları arttı, okullaşma oranları da arttı; bu, Türkiye'de eğitimde yaşanan olumlu bir gelişmedir. Burada hemen eleştiri getirmek istemiyorum ama şunu da söyleyeyim: Benzer ülkelerden daha yüksek oranlarda değil, bütün dünyada böyle oluyor, böyle bir eğilim var; biz de o oranlara yakın başarı gösterdik bu konularda -yakın başarı diyorum- ama eğitimin iki yapısal sorunu, temel sorunu yani eğitimdeki eşitsizlik ve eğitimdeki düşük nitelik sorunu olduğu gibi devam ediyor. Hatta ben burada, bu konuşmada şunu iddia edeceğim: Özellikle son beş yılda eğitimdeki nitelik düşüşü ve eşitsizlik sorunu daha yapısallaştı, daha girift hâle geldi ve daha içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Bu neden böyle? Önce, bunun olumsuz sonucunu söyleyeyim bütün ülkemiz açısından: Türkiye vasıflı insan gücü yetiştirme bakımından yeterli başarı gösteremiyor ve toplumdaki eşitsizlikleri eğitim sistemi vasıtasıyla önlemekte çok zayıf kalıyor. Şimdi, "Neden?" diye sordum; 4 tane neden sıralayacağım: Birinci nedeni, doğumdan gelen eşitsizlikler. Ne gibi? Çocuklar okula aynı koşullarda başlamıyor, bazıları geriden başlıyor. Çocuğun nerede doğduğu, annenin babanın mesleği, çocuğun cinsiyeti eğitim ve daha sonraki çalışma hayatında son derece belirleyici oluyor. Şimdi, bunu önlemek için ne yapmak lazım? Tabii ki gelir dağılımı bozukluğunu gidermek lazım ama güçlü bir sosyal devlet de bunu önler ama Türkiye'de mevcut yardım sistemi hiçbir şekilde bu ihtiyacı karşılamıyor ve muhtaç olan ailelerin, sözünü ettiğim ailelerin çocukları eğitimlerine şansız başlıyorlar ve bu fırsat eşitsizliği onların hayatının sonuna kadar onları etkilemeye devam ediyor. Türkiye'de birçok hesaplamalara göre her 2 çocuktan 1'isi bu anlamda dezavantajlı durumda. Şimdi, bu eşitsiz durumda olan çocuklar geldiler, okul kapılarının önüne dikildiler. Peki, "Bu okul sistemi, eğitim sistemi ne yapıyor bu konuda?" İkinci önemli sorumuz bu.

Şimdi, bütün dünyanın gittiği bir yer var, okul öncesi eğitim. Neden? Çünkü en önemli yetiler çocuğa bu yaşta, okul öncesi çağda kazandırılıyor. Bizdeki durum ne? Okullaşma oranı yüzde 50. Peki, yararlananlar var okul öncesi eğitimden ama yararlanmayanlar kimler? Dezavantajlı dediğim çocuklar yani toplumun yarısı yararlanamıyor bundan. Bunda, kesinlikle ve kesinlikle son dört yıldaki 4+4 sisteminin getirilmesiyle okullaşma oranının yavaşlatılmasının ve yavaşlamasının büyük etkisi var değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu 4+4 sistemi burada kalmıyor.

Gelelim, okul türleri meselesine: Eşitsizliklerin ve niteliksizliğin bir başka önemli kaynağı. 4+4, ilköğretim düzeyine kadar çekti okullardaki tür ayrışmasını. İmkân sahibi aileler ne yapıyorlar? Çocuklarını akademik okullara gönderiyorlar. Akademik okullarda, avantajlı okullarda öğrenciler, daha iyi öğrenciler, daha donanımlı öğretmenler, daha güvenli altyapı, daha fazla sosyal aktivite, daha iyi bir okul iklimi var. Dezavantajlı çocukların gittiği okullara baktığımız zaman öğretmen, öğrenci aktivite, fiziki altyapı, güvenlik bakımından çok daha zayıf durumda. O nedenle -altını çiziyorum- devamsızlık, sınıf tekrarı ve okul terki çok daha yüksek oranlarda. "Peki, bu okullar hangi okullar?" diye sorarsanız, üç ana tip çıkıyor karşımıza, her yerde dezavantajlı çocuk var ama üç ana tip çıkıyor. Birincisi, tabii ki ikili öğretimde, tabii ki ikili öğretim yapan okullarda, meslek okullarında ve imam-hatiplerde. Üçünde çıkıyor, bakınız bütün rakamlara. Okul türlerindeki bu zorlama ayrıştırma toplumdaki ve yalnız toplumdaki değil, okul sistemindeki eşitsizlikleri daha da artırıyor.

Dördüncü konu, müfredat konusu, içerik konusu. 21'inci yüzyılda çocuklara kazandırılması gereken bazı temel kişilik özellikleri var. Hızlıca bakıyoruz. Özgür, meraklı, araştıran, sorgulayan, otoritelere karşı çıkabilen, farklılıklara saygılı, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan, hoşgörü sahibi -birçok başka özellik sıralayabiliriz- kişiler. Şimdi, bizde durum ne? Üstün doğrular olarak kabul edilen değerlerin çocuklara öğretmenler tarafından aktarılması ve onların da bunları ezberleme durumunda bırakılması. Ben polemiğe girmiyorum, eğitim sisteminin ruhu bu. İkincisi, kişinin gelişmesi, düşünce bakımından gelişme düzeyi. Özellikle dezavantajlı okullarda araştırmalar şunu gösteriyor: Okuyan öğrencilerimizin çoğu eleştirel düşünme, önemli ile önemsizi ayırt etme, farklı bilgileri karşılaştırma, sorun çözme, sonuç çıkartma, bilgiyi sentezleme gibi konularda çok zayıf bulunuyor. Çünkü özellikle bu dezavantajlı okullarda eğitim, olguların ve fikirlerin aktarılması, ezberletilmesi esasına dayandırılıyor. Bunu daha iyi görmek için Avrupa Birliğinin temel yeterlilikler kavramına bakalım eğitimde, temel yetiler kavramı; şunları sıralıyor: Edebî ve sanatsal ifade, yabancı dil, sağlam matematik, temel bilgiler formasyonu, sorun çözebilme yeteneği, teknolojileri iyi kullanma, inisiyatif alma, fikri eyleme dönüştürebilme ve en önemlisi ne biliyor musunuz, öğrenmeyi öğrenme. Çünkü günümüzde teknolojiler ve meslekler hızla değişiyor. Yeni mesleklerde eleştirel düşünebilen, sorun çözebilen, yaratıcı ve iletişim becerilerine sahip elemanlar aranıyor. Dar anlamda uzman istenmiyor, dönüştürülebilir becerilere sahip elemanlar isteniyor. Bu nedenle de mesleki eğitimin -Almanya dâhil- ortaöğretim sonuna ertelenmesine çalışılıyor, değil ilköğretim. Biz ise uzmanlaşmayı, dar uzmanlaşmayı teşvik etmeye çalışıyoruz.

Bir de buna PISA açısından bakalım. Puanlar düşüyor, bunu konuştuk. 6 basamak var PISA'da. En üst 2 basamakta âdeta yokuz oysa bu dünyanın en vasıflı iş gücü demek yani biz orada hemen hemen yokuz. Ortaöğretim kademesinde de zayıfız ama daha vahimi ne? Hayata aktif katılım göstermek için gerekli beceriler aşağı yukarı öğrencilerimizin yarısına verilmiyor, bu çok vahim bir durum. Türkiye'de en çok bu açıdan dezavantajlı olanlar yine ikili öğretim, meslek okulları ve imam-hatipler.

Şimdi, daha vahim bir durum, bakın, çok üzücü de bir durum: Türkiye'de fen öğrenme isteği, öğrenmekten alınan zevk ve fen aktivitelerine katılım -az önce hocam söyledi- bakımından bizim çocuklarımız dünyada en üst sırada yer alıyor ama açık söylüyorum, siyasi iktidar ve bu eğitim sistemi bu hevesli çocuklara fen öğrenme imkânını vermiyor, bu kadar açık ve net söylüyorum. Türkiye, bunun sonucunda vasıfsız iş gücüne mahkûm ediliyor ve dünyaya vasıfsız iş gücü sunan bir ülke durumuna çekiliyor.

Şimdi, günümüzde teknolojinin, eğitimin hepsinin önemini biliyoruz ama eğitimde biz 140 ülke arasında 100'üncü sıradayız birçok ölçüme göre. Şimdi, milyonlarca çocuk bu dezavantajlı konumda. Bu büyük eğitim sorununun temelinde -bakın ben çok özet söylüyorum yine- okulların ve eğitim müfredatının siyasi ve ideolojik amaçlara göre şekillendirilmesi yatıyor, en önemli neden bu.

Şimdi, değerli arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN SENCER AYATA (Devamla) - Bir dakika ekleyebilir miyiz?

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamak için bir dakika ek süre veriyorum Sayın Ayata.

Buyurun.

SÜLEYMAN SENCER AYATA (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Zaten bir iki cümlem kaldı.

Şimdi, sorun şu, eğitimde sorun şu: Dünyanın gidişiyle ve toplumun talepleriyle -bırakın dünyanın gidişini- uyumlu, onun değerleriyle uyumlu, beklenilenle uyumlu bir eğitim sistemi getiremiyoruz Türkiye'de. Tersine, akıntıya karış kürek çekmeye çalışıyoruz. Ben daha fazla polemiğe girmek istemiyorum. Dünyada hatta antidemokratik ülkeler bile, Çin gibi demokratik olmayan ülke, Çin gibi ve Rusya gibi ülkeler bile bu sorunları yaşamazken Türkiye bu sorunları yaşıyor ve bu sorunlara, şundan emin olunuz, bu siyasi ve ideolojik ısrarın siyasi yararı da yok çünkü bu eğitim sistemi gençleri siyasi iktidardan kopartıyor. Bakınız, bir sosyolog olarak, birçok veri elimde olarak bunu size söylüyorum. Faydası olmuyor; bakınız eğitimden geçince oylara. Bunun ispatı budur.

Çok teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayata.