| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 16.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür. Türk-İslam medeniyetinin eseri yüksek Türk kültürüdür. Türk milletini istiklal davasında birleştirip dünyaya esareti değil hürriyeti haykıran, devletin ve milletin bekası için yedi düvelle savaşan, yeni Türk devletini kuran, Türk kültüründen beslenen irade ve düşünce sistemi olan Türk milliyetçiliğidir. Binlerce yıllık Türk tarihi içinde oluşan ve gelişen Türk kültürü de dünya kültür mirasının çok önemli bir parçasıdır. Bu sebep dolayısıyla, Türk tarihi ve Türk kültürü dikkate alınmaksızın dünya tarihi ve dünya kültür tarihi yazılamaz.
Şüphe yoktur ki, Türklüğün büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonra da geleceğin yüksek medeniyet ufkundan bir güneş gibi doğacaktır. Yüksek bir medeniyetin vârisleri olarak bize intikal etmiş maddi ve manevi kültür varlıklarımızı muhafaza etmek, anlamak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak millî bir vazifedir. Geçmişten gelen medeniyet ve kültür değerlerimizi zamanın idrakine söyletmek, yeni bir terkiple medeniyetimizi eski ihtişamına yakışır şekilde muasır medeniyet seviyesine çıkarmak hem millî hem de insani görevdir.
Beşeriyet, içerisinde bulunduğu kaostan ancak merkezinde insan, hedefinde insanlık olan medeniyet hamlesiyle kurtulacaktır. Türk milletinin cevherinde mevcut olan istidat ve yüksek kabiliyet insanlığın ufkunda yeni bir ümit, yeni bir medeniyet hamlesi ortaya çıkaracaktır. Tarih buna şahittir. Türk-İslam medeniyeti insanlığın kendini en yüksek surette idrak ettiği "altın çağ" olarak tarihte yerini almıştır. Türk-İslam medeniyeti çevresinde ortaya konulmuş olan maddi ve manevi eserler işte bu yüksek medeniyetin şahitleridir. Kültür eserlerimiz mazi ile istikbal arasında bağlantı kuran en değerli hazinelerdir. Tarihî yürüyüşümüzün millî, dinî ve insani esaslarını canlandırarak yeni bir medeniyet hamlesi başlatmak heyecanındayız. Batı medeniyetinin de muhtaç olduğunu düşündüğümüz bu hamle de ancak Türk milliyetçilerinin omuzlarında yükselecektir.
Değerli milletvekilleri, siyasi ve edebî metinler olan Orhun Abideleri, Orta Asya'da kilometrelerce yer altında açılan mühendislik usulü su kanalları, binlerce kilometre menzile dizilen kervansaraylar, köprüler, Tac Mahal, altın şehir İsfahan, dünyanın incisi İstanbul, Selimiye ve Süleymaniye ve bütün selatin camiler imar ve mimarlık eserlerimiz olarak medeniyetimize şahitlik etmektedir. Bu medeniyetin zihnî arka planında şüphesiz ki yüce dinimiz İslam ve yüce kitabımız Kur'an vardır.
Fergana Vadisi'nden Endülüs'e, gönül ve düşünce dünyamızın ürünlerinden Dîvânu Lugâti't-Türk, vakıflar, Kutadgu Bilig, Mesnevi, Firdevsî'nin Şehname'si, BinBir Gece Masalları, İhvan-ı Safa Risaleleri, Bostan ve Gülistan, Hâfız'ın Dîvanı, Yesevi'nin hikmetleri ile binlerce ilmî, edebî ve felsefi eserler gerçek anlamda keşfedilmeyi beklemektedir.
Büyük ilim adamı, bestekâr, şairlerimizden birkaçını ismen ifade etmek isteriz: İbni Sina, Farabi, Gazali, büyük mezhep imamlarımız, Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Sadi Şirazi, Akif, İkbal, Fuzuli, Yunus, Şeyh Galip, Karacaoğlan, büyük Itrî, Dede Efendi, Hacı Arif Bey ve Münir Nurettin Selçuk.
Değerli Milletvekilleri, kültür ve medeniyet kavramları uzun süre tartışılmıştır. İttifak ile medeniyet bir inanç ve o inanca bağlı ahlak nizamı, bu inanç ve ahlak sisteminin belirlediği istikamet ve nitelikte meydana gelen eser ve ürünler ise kültür olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer ifadeyle, bu tanımlamadan hareketle hayatın anlamını ve gayesini medeniyet belirlerken, kültür, değişen şartlarda hayatı sürdürmek için medeniyetin ruhuna uygun biçimde fiiller ve eserler meydana getirmektir.
Batı medeniyeti; ilim, ilim zihniyeti, ilmin hayata uygulanışı olan teknik, insan haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyet üzerinde yükselmiştir. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım, iki yüz yıllık Batılılaşma, çağdaşlaşma maceramız, medeniyet ve kültür kavramlarındaki farklı anlayışlar sebebiyle hâlâ tartışmalara yol açmaktadır. Bir medeniyet veya kültürün bütünüyle alınmasının mümkün olmadığı ilmî bir hakikattir. Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan da medeniyet ve kültürün bire bir kopya edilemeyeceğini ilmen ortaya koymuşlardır. Ancak medeniyetlerin gelişip güçlenmesi, kendisinden önceki ve çağdaşı medeniyetlerin tefekkür sistemlerinden etkilenmesiyle mümkündür. Türkiye'nin medeniyet ve kültür bakımından geri kalmışlığı, halkın cehaletinden değil aydınların kemiyet ve keyfiyet bakımından kifayetsizliğinden doğmaktadır. Yeterince ne Avrupa'yı tanıyoruz ne de kendimizi tanıyoruz. Kendini tanımak marifetlerin marifetidir. Kendini bilen Rabb'ini bilir. Şairin dediği gibi, biz de derya içinde olmasına rağmen deryadan haberi olmayan balıklar gibiyiz; içinde yaşadığımız ummanı tanımamaktayız.
Değerli milletvekilleri, bir milletin hayatında kültür davası, alfabeyi okuma ve ezberleme davası değildir, kafayı, kalbi ve bedeni geliştirme ve yetiştirme davasıdır. Dalından kopan bir yaprağın akıbetini rüzgâr tayin eder, o artık herhangi bir istikamette esen rüzgârın esiridir; ülkemizin hazin hikâyesi de budur.
Kültür savaşında en müessir silah şuurdur, milliyetçiliktir. Bir milletin öz değerlerini, öz varlığını koruması ve geliştirmesi millî şuurla mümkündür. Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır şartları karşısında ifade etmek ve hatırlatmak isterim ki milliyetçiliğe karşı çıkmak, kale kapısını düşmana açmak demek olur.
Medeniyetler parayla değil ilimle, irfanla, imanla, ahlakla kurulurlar. İlimden, irfandan, imandan, ahlaktan uzaklaştığında ise yıkılırlar. Kültür meselesinde yapılanları parayla ölçmek, sanat eserlerini ticari emtia hâline getirmek kültür ve medeniyete en büyük ihanettir. Övünülecek olan dünya çapında sanatkârlar ve dünya çapında eserlerdir.
Değerli milletvekilleri, geçmişimizle tanışmak, geçmişimizle barışmak, geçmişimizin farkına varmak gelecek için en sağlam yoldur, en gerçekçi haritadır, pusuladır. Bu anlamda ve gerçekte kökü mazide olan atiyiz. Geçmiş de bizimdir, gelecek de bizimdir. Geçmişi inkâr, kendini inkâr, kendini tahrip demektir. Geleceği görememek hamakatlerin hamakatidir.
Bugün itibarıyla gerek Batı medeniyetine ve gerekse Türk-İslam medeniyetine ait bilgi, belge ve eserler hakkında malumat sahibiyiz ve bu eserlere ulaşma imkânlarımız da vardır. İnsanlığın binlerce yıllık müktesebatını hiçbir komplekse kapılmadan tetkik etmek, araştırmak, anlamaya çalışmak ve zamanın idrakiyle yeni bir terkibe tabi tutmak ve gelecek nesillere aktarmak yegâne doğru yoldur. Bu yolda muhtaç olduğumuz şey, millî ve insani bir görev şuuruyla her şeyden önce samimiyet ve çok ama çok çalışmaktır. Bu konuda devlete, topluma düşen görev, ilim adamları ile sanatkârların hür ve mutlak şekilde kendilerini idrak edebilecekleri uygun iklimi tesis etmektir. Ancak ilim ve sanatın zemini olan üniversitelerdeki sayısal artış ve sistem değişikliği dolayısıyla Sayın Başbakanın "Üzerinde yeterince düşünülmemiş." ifadesi üniversitelerin hâlini ortaya koyması açısından, medeniyet ve kültür hamlesi adına tam anlamıyla hayal kırıklığıdır.
Değerli milletvekilleri, 14 Temmuz 2004 tarih ve 5225 sayılı Kültür Yatırımlarını ve Girişimlerini Teşvik Kanunu önemli bir eksikliği gidermiştir. Uygulamada görülen eksiklik ve yanlışlıkların en kısa zamanda çözülmesi gerekmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1'incisi 1982'de, 2'ncisi 1989'da ve 3'üncüsü de bu sene düzenlenen Millî Kültür Şûrası'nda ortaya konulan raporlar çok önemli tespit ve öneriler içermektedir. Başarılı bulduğumuz Millî Kültür Şûrası'nın her yıl tekrarlanması, bir önceki yıl toplantısında ortaya konulan tespit ve önerilerde gerçekleşme ve alınan mesafelerin değerlendirilmesi, beklenilen fayda açısından çok önemlidir. Şûra kapsamında oluşturulan 17 komisyonun sunduğu raporlarda ortaya konulan öneri ve teklifler ısrarla takip edilmelidir. Bunlar arasında yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde münhasıran kültürle ilgili özel bir komisyon kurularak komisyonun kültür alanındaki bütün aktörlerin görüş ve beklentilerinin dile getirileceği bir platform olarak görev görmesi önerisi öncelikle ve mutlaka yerine getirilmelidir. Keza, 2017 yılında 9'uncusu gerçekleştirilen Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi'ni kültür alanında atılmış çok önemli bir adım olarak görüyor, sürekli hâle getirilmesinin de gerekli olduğunu ifade ediyoruz. Yazılı medeniyet ve kültür eserlerimizin kataloglanması ve bazı eserlerin yayınlanmasında şimdiye kadar yapılan çalışmaları takdirle karşılamaktayız. Kültür Bakanlığımızca 1990'lı yıllarda yayınlanan Yazma Eserler Kataloğu, akademi ve araştırmacılar açısından çok önemli olup acilen güncellenmelidir. Kültür mirası olarak bize intikal etmiş bulunan eserleri akademi araştırmacısına ve okuyucusuna sunmamız gerekmektedir. Yazma Eserler Daire Başkanlığının muhtelif yerlerde bulunan nadir 182 bin yazma, 331 bin matbu, toplam 513 bin eseri uygun 22 kütüphanede toplama, elektronik ortamda okuyucuya sunma, restorasyonlarını yapma, günlük dile çevirerek tıpkı basımlarıyla birlikte yayınlama çalışmalarını ilim ve kültür hayatımız için çok önemli buluyor ve takdirle karşılıyoruz. Bu konuda emeği geçen tüm görevlilere teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bazı şehirler vardır ki bizzat kendisi sanat eseridir, tarihtir, kültürdür. İstanbul dünyanın incisi, kültür ve medeniyetin merkezidir. Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle İstanbul katledilmiştir, İstanbul'a ihanet edilmiştir. Bütün bunlar yapılırken Kültür Bakanlığı derin bir sessizlik içindedir.
Osmanlı'nın ilk payitahtı olan yeşil Bursa, Bursa'nın kalbine hançer gibi saplanmış TOKİ cinayetiyle de yeşil Bursa katledilmiştir. Tanpınar'ın tasvir ettiği Bursa'dan eser kalmamıştır. Bursa'yı boydan boya ikiye bölen ucube raylı sistem, bir başka katliamdır.
Bursa'da Gökdere Medresesi restore edilmiş, tesis olarak nitelenerek "Tesisimizde çeşitli toplantılar, nişan, kına gibi etkinlikler yapılabilmektedir." diyerek kullanıma açılmıştır. Bu kapsamda, Medrese içindeki mescidin mihrabı bir perdeyle kapatılmak suretiyle elde edilen mekânda çalgılı çengili nişan ve kına törenleri yapılmaktadır. Yıllarca eğitim ve öğretim verilen medresenin vakfiyesinde vakıf mütevellisi olacak kişilerde, medresede okuyup tahsil yapma şartı koşulmuştur. Ama Gökdere Medresesi şimdi, çalgılı çengili bir işletmeye dönüşmüştür. Bize ve Kültür Bakanlığına düşen, Gökdere Medresesi'nin vakfiyesinde kayıtlı olduğu üzere, bir eğitim ve tahsil mekânı olarak değerlendirmek, mescidi ise yeniden ibadete açmaktır.
Mevleviliğin Konya'dan sonraki en büyük merkezi olan Yenikapı Mevlevihanesi'nde, edep dışı bir şekilde, kitap ve proje tanıtım toplantıları yapılmaktadır. Yenikapı Mevlevihanesi Itrî, Hammamizade İsmail Dede Efendi, Şeyh Galip, Ali Nutkî gibi bestekâr ve şairlerin yetiştiği bir irfan ocağıdır.
Davetliler için semahaneye yani zikirhaneye koltuklar doldurulmuş, podyum kurulmuş, projeksiyon cihazları getirilmiş; davetliler ayakkabılarıyla girdikleri semahanede sıra sıra dizilmişlerdir. Mevlevihanenin asırlar önce yaşamış şeyhlerinin kabirleri ve sandukalarının bulunduğu bölüm semahane yakınındaki mahfilde bulunmaktadır.
Bizim kültürümüzde bir tekke veya bir başka kapalı mekândaki türbelere sırtınızı dönmeniz büyük ayıp ve büyük edepsizliktir. Kültür aynı zamanda değerler sistemini ve bu değerler sistemini anlayış ve yaşayışı da ifade eder. Bu bakımdan, edebe uygun, mahiyete ve manaya uygun davranmak herkesten önce bu değerlere önem verdiklerini iddia edenlerin uyması gereken hususlardır.
Sayın Cumhurbaşkanının "İstanbul'a ihanet ettik." ikazına rağmen Topkapı Sarayı'nın Has Bahçesi'nin imara açılması ihanette ısrardan başka bir şey değildir.
Yine son günlerde tartışılan; müze ve ören yerlerinin gişe işletmeciliğinin ihaleyle şirketlere devredilmesi, bir İsviçre şirketine ihale edilmesi asla kabul edilemez. Kültür ve Turizm Bakanlığımız gişe işletmeciliği yapacak bilgi, görgü ve tecrübeye sahiptir. Bu bakımdan, gişe işletmeciliğinin mutlaka Bakanlık kadrolarıyla yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk-İslam medeniyetine ait bu coğrafyada yazılmış bütün eserlerin hiçbir ayrıma tabi tutulmadan, hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir ön yargıya kapılmadan ilim ve sanat camiasına kazandırılması gerekmektedir. Halk kültürünün yazılı ve sözlü edebiyatımıza ilişkin derlemelerinin daha kapsamlı ve devamlı bir çalışmayla ilim ve sanat âlemine aktarılması gerekmektedir.
Vakıf medeniyeti anlayışının gerçek manada hayata geçirilmesi için diğer kurumlarla ortak çalışma yapılması ve vakıfların vakıf olmasına çalışılması gerekmektedir.
Bütün sanat dallarında geçmişte verilen eserler ve zamanımıza ait eserlerin envanteri sürekli güncellenerek sanat eserlerinin her an el altında bulunabilir hâle getirilmesi gerekmektedir. Türkiye dışı Türk topluluklarının ilim ve sanat eserlerinin Türk ilim ve sanat âlemine kazandırılması için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda, rahmetle andığımız Nevzat Kösoğlu'nun editörlüğünde, Kültür Bakanlığınca yayınlanan 32 ciltlik "Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi"nin önemli bir başlangıç olduğunu biliyor, emeği geçenlere de teşekkürü borç biliyoruz.
Mimari kültür varlıklarının tafsilatlı envanterinin çıkarılması, aslına uygun olarak restorasyonu ile gayesine uygun kullanımı için gerekenlerin yapılması gerekmektedir.
Devlet tiyatrolarının yaygın hâle getirilmesi, sayılarının artırılması, geniş halk kesimlerine yönelik olarak ücretlerin sembolik hâle getirilmesi gerekmektedir.
Müzeciliğin geliştirilerek geniş halk kesimlerine açılması, giriş ücretlerinin de yine sembolik hâle getirilmesi gerekmektedir.
Devlet Opera ve Balesinin daha geniş halk kesimlerine açılması için gereken önemin verilmesi gerekmektedir.
Kültür varlıklarımızla alakalı olarak faaliyet gösteren birden çok kamu kurum ve kuruluşumuz bulunmaktadır. Bu yapı, dağınıklığa sebep olmaktadır. Bu dağınıklığın da en kısa zamanda giderilmesi için tedbirler alınmalıdır.
Medeniyetler müzesi olan ülkemizde kültür turizmine de gereken önem verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 63'üncü maddesinde devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerimizin korunmasını sağlamak, destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak üzere görevlendirilmiştir. Yine, Anayasa'mızın 64'üncü maddesiyle sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri almak, devletin görevleri arasında sayılmaktadır.
Kültür mirasımıza ait eserler üzerinde yaptığımız değerlendirmelere ilaveten günümüzün sanatkârlarına ve günümüzün eserlerine de gerekli önem verilmelidir.
Korsan yayın faaliyetleri en adi hırsızlık kapsamında değerlendirilerek mutlaka engellenmelidir.
İlim adamları ve sanatkârlarımızın eserlerinin yayınlanmasında bir ajans kurularak, basım ve dağıtım da dâhil, uygun ortamlar yaratılmalıdır.
Ticari değeri düşük olmasına rağmen, nitelikli ilim ve sanat eserlerinin ilim ve sanat âlemine kazandırılması için Bakanlık tedbir almalıdır.
Gençlerimizin kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılımını artırmak maksadıyla başlatılan GENÇDES Projesi ısrarla takip edilmeli, sonuçları ölçülerek kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Ankara) - Bir dakika ek süre Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Mit, bir dakika ek süre vereyim size de.
MUSTAFA MİT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk-İslam medeniyet ve kültürünü savunuyoruz. Bizim milliyetçiliğimiz Kur'an ve sünnetle çatışmayan bir milliyetçiliktir. Merhum Alparslan Türkeş ve Erol Güngör hocamızın tabiriyle, bizim milliyetçiliğimiz kültür milliyetçiliğidir diyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını dileyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mit.