| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 12.12.2017 |
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bütçesi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Evet, yanlış duymadınız, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Türkiye'de olmayan iki olgudan söz ediyoruz. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun olduğunu, eminim, Türkiye yurttaşlarının ezici çoğunluğu bilmiyordu. Bugün, ben, hem halkımızı selamlamak hem de Türkiye'de böyle bir kurum olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye'de İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var.
Çok şaşırdım ben de yani biliyorduk ama "Bu kurum ne yapar, ne yer, ne içer, hangi insan hakları ihlallerini önlemek için çaba gösterdi, Türkiye'de gerçekten hak mı kaldı, eşitlik mi kaldı?" diye sormadan etmek mümkün değil.
Evet, Türkiye'de olmayan iki şey: İnsan hakkı ve eşitlik. Eminim, bu konuda sizlerin de birçok milletvekili arkadaşın da ne zaman kuruldu, ne yaptı, belki bilgisi vardır, saygısızlık yapmak istemem, mübalağa da etmek istemiyorum ama Af Örgütü bilmiyormuş. Uluslararası Af Örgütü 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gözaltında işkence yapıldığını ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunun kaldırıldığını söyledi uluslararası alanda. "Bunun üzerine inceleme yapacak kurum yok." dedi Uluslararası Af Örgütü. Adalet Bakanlığı hemen bir yalanlama yayınladı ve dedi ki: "Hayır, yanılıyorsunuz, Türkiye'de İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var." İşte, o zaman Türkiye de birazcık duymuş oldu.
Şimdi, faaliyette mi, değil mi, bu çok tartışıldı. Tabii ki, faaliyette değil. Kısa adı TİHEK.
Peki, daha önce ne vardı? Türkiye İnsan Hakları Kurumu vardı, o da bunun gibi esamesi okunmayan bir kurumdu. Fakat daha eşitlikçi bir versiyonu kuruldu diye bu oldu.
Tabii ki, tabela kurumu, sadece tabelası var. Bütçede bir de payı var, az da bir payı yok. Bu bütçe nereye gidiyor, bunu da tartışmamız lazım.
Şimdi, bu bütçede bütçe ayrılması ve özel bütçeyle bu kurumun ne yaptığı da bir muamma olarak orta yerde duruyor. 2012 yılında, biliyorsunuz, Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuştu, 20 Nisan 2016'da da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kuruldu.
Peki, kim bu kurumun üyeleri? Tabii ki, yürütmeye doğrudan bağlı üyeler. Neymiş, kurumun 8 üyesini Bakanlar Kurulu atıyormuş, 3'ünü de Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu kurumun zaten 11 üyesi var, 11'ini de yürütme seçiyor. Ve bu kurum, baktığımızda, kendi içinde de eşit değil, 1 tane kadın üye var. Her yerde olduğu gibi yine kadınların yokluğu üzerine, kadın iradesinin olmadığı kurumlardan bir tanesi.
Peki, bu kurumun Hükûmetin, yürütmenin icraatlarına imza atmak dışında bir seçeneği var mı? Tabii ki, yok, olamaz. Yürütmeye doğrudan doğruya bağlı olan, varlık sebebini yürütmeden alan, dışarıdan hiçbir denetimin olmadığı, sivil toplumdan, bağımsız kurumlardan, akademi dünyasından, hukukçulardan, barolardan kimsenin yer almadığı bir kurum Hükûmetin icraatını imzalamakla görevli İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu diyebiliriz.
Tabii ki, Hükûmet bu konuda bir taşla iki kuş vuruyor, kendi icraatlarını da meşrulaştırıyor; İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var diye eminim uluslararası alanda ciddi ciddi böbürleniyordur, ne de olsa kâğıt üstünde bu konuda bir kurum var.
Bir de bütçeye ilişkin bir şey söylemek isterim, neymiş bütçesi? Bir sağlamasını yapalım, acaba bu bütçeyle ne yapılmış? Sayıştay tarafından bütçeye ilişkin tespitler yapılmış. Kurumun 2016 yılı bütçesi 5 milyon 957 binmiş, gelir ve ödenek öngörülmüş. Yıl içinde 6 milyon 467 bin ödenek alınmış, bunun 4 milyon 116 bin 845 TL'si tenkis edilmiş çünkü çalışmamış, hiçbir şey yapmamış. Hani Türkiye'de hiç hak ihlali yok ya, her şey güllük gülistanlık ya, böyle bir ülkede bütçenin -Allah var, haklarını yemeyelim- bir kısmını tenkis etmişler ama yine de bir harcamaları var, 2 milyon 350 bin 154 lira. Bu bütçeyi nereye harcadınız?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Personel gideri...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Vatandaş inim inim inlerken, işkence görürken, cenazelerini defnedemezken, cenazeler buzlukta dondurulurken, vatandaş gösteri hakkını kullanamazken, DBP'li belediyelere kayyum atanırken, hiçbir hak yokken bu kurum ne işe yarıyor? Bunu da buradan yüksek sesle sormak istiyoruz.
Şimdi, burada kesinlikle Hükûmetin boyunduruğu altında olan bir kurum. Bir de sıkı durun, başvuru kabul etmiyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var ama başvuru yapamıyorsunuz. Bu konuda Af Örgütünün açıklamasına cevap veren Adalet Bakanlığı umarız bu kurumun ne yiyip ne içtiğini, ne iş yaptığını da yakında açıklar, bizler de öğreniriz.
Şimdi, bununla ilgili OHAL Komisyonu var biliyorsunuz, hâlâ bir açıklama yapmadı, TİHEK'i de aslında bununla kıyaslayabiliriz. Yani aradığınız kuruma şu anda ulaşılamıyor. Hani telefonda arıyoruz ya, "Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor." diyor, şu anda bu kuruma da ulaşılamıyor. Orada uzakta bir kurum var, gitmesek de görmesek de o kurum Türkiye'nin kurumu ama hiçbir işe yaramıyor tabii ki.
Şimdi, Türkiye'nin şu anda en yakıcı sorunları, Kürt sorunu bağlamında tabii ki eşitlik meselesi, eşit ve özgür yurttaşlık meselesi. Her ne kadar, burada, ha bire, bizim beyanlarımıza karşı Hükûmet yetkilileri "Kürtler bu ülkenin eşit ve özgür yurttaşıdır." diyorsa da aman ha, buna aldanmayın. Eşit ve özgür yurttaş değiller, hâlâ ana dillerinde eğitim göremeyen, hâlâ kendi düşüncelerini, kültürlerini, kimliklerini açıkça beyan edemeyen ve sadece Kürt olduğu için, Kürt hak ve özgürlüklerini savunduğu için, binlerce insanın cezaevinde, hapishanelerde tutsak edildiği bir dönemde yaşıyoruz. İşkence, bütün iddialarımıza rağmen "yok" deniliyor ama işkence olanca hızıyla ve sistematik bir şekilde devam ediyor.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ülkede bütün hak ve özgürlükler askıya alındı ve bu askı neticesinde öyle bir hâldeyiz ki TİHV Dokümantasyon Merkezinin verilerine göre kolluk güçlerinin yargısız infazı 36 kişi. 36 kişi can vermiş. Güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu 6'sı çocuk olmak üzere 23 kişi yaşamını yitirmiş. Adalet Bakanlığının resmî verilerine göre 66 mahpus intihar etmiş ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise 40 mahpusun intihar ettiği ifade edilmiştir. Bunlar intihar mı değil mi bilmiyoruz ama bu rakam kesinlikle gerçeği yansıtmıyor, bunu biliyoruz.
Adana'da, Kürkçüler Cezaevinde "Mehmet Kil intihar etti." deniliyor, hâlâ araştırmalarımız devam ediyor, kesinlikle intihar ettiğine inanmıyoruz. Ve bu ölümler, birçok rakam var, işçi sağlığıyla ilgili, iş güvenliğiyle ilgili, ihraçlarla ilgili tablo tarihin en ağır dönemini yansıtıyor ama şu anda bizi izleyen yurttaşlar, halk ne diyor? "Ya, güllük gülistanlık bütçe görüşülüyor." Bu bütçe, halkın talep ettiği, halkın taleplerini karşılayan bir bütçe değil, bu bir savaş bütçesidir. Biz, barış bütçesi talep ederken, eşitlik ve özgürlük talep ederken, savaşa karşı düşüncelerimizi ifade ederken Hükûmet içeride ve dışarıda savaş konusunda, hak ve özgürlüklere karşıtlık konusunda bayrağı ve çıtayı git gide yükseltmektedir.
Evet, gerçekten yazıktır. Yurttaşlara yazıktır, bu kadar emeğe, bu kadar yoksulun açlıkla boğuştuğu bir ortamda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu diye bir kurumun bütçeden pay alması tek kelimeyle yazıktır, günahtır. İnsanlar açlıkla boğuşuyor ve insan haklarının tanınmadığı, yaşam hakkının güvende olmadığı, kimsenin kendini kişi özgürlüğü ve güvencesine sahip hissetmediği bir ülkede bunları konuşmak büyük bir talihsizlik ve gerçekten bu resim çok şey anlatıyor. Yüzlerce resim getirebilirdim, binlerce; Taybet anayı, Uğur Kaymaz'ı ve daha birçok çocuğun can verir fotoğraflarını ama doğru bulmadım. İnsan hakları anıtının tutuklu olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu resmin izahı yoktur. (HDP sıralarından alkışlar) Gerçekten tutuklu şu anda.
İnsan hakları anıtının tutuklu olduğu bir yerde sözün etkisi bilmiyorum ne kadar olur diyorum ve teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.