| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 05.12.2017 |
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli AKP milletvekilleri, son zamanlarda tuhaf şeyler olmaya başladı Türkiye'de. Geçmişte birlikte iş tuttuğunuz insanlar ya sizi kandırıyor, satıyor, yarı yolda bırakıyor ya da siz bunların ne mal olduğunu bile bile bunlarla yol yürümeyi tercih etmişsiniz; bu sonuç ortaya çıkıyor. Örnek mi? Mesela, FETÖ. FETÖ neydi zamanında? "Fetullah Gülen Hoca Efendi"ydi. Şimdi, ne oldu? "Terörist" oldu. Esad? Esad neydi? "Kardeş"ti Esad. Sonra ne oldu bu Esad? "Katil" oldu. Apo? "Barış elçisi"ydi bir dönem, sonra tekrar "hain" oldu. Bir de Zarrab var, "hayırsever"di daha kısa bir süre önce. Şimdi, ne oldu? "Casus" oldu. Yani ben sizin bu ilişkilerinizi anlamakta zorlanıyorum.
Bir de Sayın Cumhurbaşkanı, aynı zamanda partinizin Genel Başkanı, çıkıyor ne diyor? "Ana hıyanet partisi" diyor bize, "ana hıyanet partisi" diyor. Ya, FETÖ'yle kol kolayken biz sizi uyardığımızda da bize "hain" diyordunuz; Apo'yla Oslo'da kirli görüşmeleri, pazarlıkları yaparken uyardığımızda da bize "hain" diyordunuz. Zarrab denen adam üçkâğıtçı, rüşvetçi dediğimizde de bize "hain" diyordunuz; O "hayırsever"di, biz "hain"dik.
Arkadaşlar, "ihanet" deyince benim aklıma Recep Tayyip Erdoğan geliyor, pek çok kişi gibi. Bakın, Oslo görüşmeleri bir ihanetti; FETÖ'yle olan ilişkiler bir ihanetti; Rıza Sarraf'la olan kirli ilişkiler ihanetti; bu ülkeye ihanetti; ben bunları hatırlatmak istedim.
Sayın milletvekilleri, şimdi Amerika'da bir dava görülüyor yani öyle tuhaf ilişkiler varmış ki... Hani bir reklam var "Halk ister, Halkbank yapar." diyor, değil mi? Vallahi bu, duyduğum en büyük yalanmış. "Rıza ister, Halkbank yapar." deseler reklamda, bence doğruyu söylerler. (CHP sıralarından alkışlar) Vallahi Halk Bankasını biz devlet bankası zannediyorduk, devlet bankası da değilmiş, özel bir bankaymış bu, Rıza Sarraf'ın bankasıymış! Baksana, genel müdürlerin bile maaşlarını fazlasıyla ödemiş rüşvet olarak, bankada herkese rüşvet vermiş, banka buna çalışmış. Bir de ne diyor? "Halk ister, Halkbank yapar." Halkbank halk için ne yapmış? Faizleri mi düşürmüş? Ne yapmış halk için? Ama Rıza Sarraf ne istediyse yapmış, yaptırılmış, siyasi iktidar talimat vermiş, "Yapacaksınız." demiş, "Ha, karşılığını, hakkınızı da alın." demiş.
Şimdi, bakın, oradaki gelişmeler... Geçen Sayın Başbakan Binali Yıldırım doğru bir şey söyledi, ben seviyorum Binali Yıldırım'ı, konuşurken doğru söylüyor. Ne diyor? "Rıza Sarraf bizi sattı." diyor. Vallahi doğru, katılıyorum ben, Rıza Sarraf sizi sattı. Demiyor ki "Rıza Sarraf bize iftira attı." "Rıza Sarraf bizi sattı." diyor; doğru. İki eski ortaktan bir tanesi ortaklık bozulunca diğerini vergi dairesine şikâyet ederse bunun adı "satma" olur. Şimdi Amerikan mahkemesinin önünde her şeyi anlatıyor, baktı pabuç pahalı; çıktı, kime rüşvet verdi, kara parayı nasıl akladı, hayalî ihracatı nasıl yaptı, cezaevinden çıkmak için Türkiye'de kimlere rüşvet verdi; oraya bir soru işareti koydu, anlatacak galiba.
Vallahi Sayın milletvekilleri, siz ne kadar rahatsız oluyorsunuz bundan bilmiyorum ama ben utanıyorum bu adamın anlattıklarından. Orada, evet, konular sizinle ilgili, çok şükür, bizimle ilgili değil. Bu ülkenin başına Rıza Sarraf gibi adamları biz bela etmedik ama sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti milletvekili olarak, vatandaşı olarak biz, dış dünyada "Türkiye'de işler rüşvetle yürüyormuş kardeşim." diye algılanmasından rahatsızız; bu bizi, çok rahatsız ediyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - "Adam nerede?" diye meraktan ölüp nota bile verdi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Tabii, canım, onu ben burada anlatmıştım nota verildikten sonra.
Bak, şimdi, Amerika, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımak üzere, değil mi? Versene bir nota, yüreğin yetiyor mu? Efendim, ne olurmuş? İsrail'le ilişkileri kesermiş, Amerika, Kudüs'ü başkent tanırsa. Bu, şeye benziyor "Bana vurursan, amca oğluna küserim." gibi tuhaf bir anlayış; anlamak mümkün değil. Hadi, versene bir nota.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - FETÖ için vermişler mi nota?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Tabii.
FETÖ'nün iadesi için bir nota verdiniz mi Amerika'ya Sayın Bostancı; Sayın Bakan, verdiniz mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Müzik notası mı?
EREN ERDEM (İstanbul) - Reza, Kudüs'ten daha değerli!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bak, FETÖ hâlâ orada, teröristbaşı, darbe yapmaya kalktı. Rıza için iki kez nota veren Hükûmetiniz, Fetullah Gülen'in iadesi için bir tek nota veremedi mi? Biz bekliyoruz Sayın Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kayboldu diye merak etmişler, ondan.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bir de ödül verdiler, ödül, Zarrab'a.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Şimdi, bir de Sayın Genel Başkanın geçenlerde grupta açıkladığı belgeler var, biliyorsunuz. Daha belgeler açıklanmadan, ne olduğunu bilmedikleri belgelere "sahte" diye tutturdular, hatırlıyorsunuz, değil mi? "Sahte, Allah, sahte!" Partinizin sözcüsü hâlâ "sahte" diyor, Hükûmet Sözcüsü başka bir şey diyor, Sayın Cumhurbaşkanı belgelerin sahteliğinden hiç bahsetmiyor; o, diyor ki: "Giden para yok, gelen para var." Vallahi, halk şunu öğrenmek istiyor, para geldi mi, gitti mi, ikinci derecede önemli. Önemli olan, bu para nasıl kazanıldı? "Ticari ilişki var ortada." diyor. Vallahi, ne alıp ne sattınız? Ben merak ediyorum, ne alıp ne satmışlar, eşek alıp beygir mi satmışlar? Neyin ticareti bu? 1 sterlinlik şirketin yaptığı ticaret karşılığında 15 milyon dolarlar nasıl gelip gidiyor? Nasıl kazanılıyor bu paralar, nereden kazanılıyor?
Bakın, bir de bu paraları gönderenlere bir bakalım. Şimdi, bu kişiler özel kişiler, ortak noktaları Sayın Cumhurbaşkanı, hepsinin Sayın Cumhurbaşkanıyla özel bir yakınlığı var. Kim? Mesela, oğlu. Ya, ben merak ediyorum arkadaşlar, Burak Erdoğan, daha düne kadar bursla okuyan bir kardeşimizdi. Şimdi, ben Burak kardeşime buradan soruyorum: Yahu Burak kardeşim, sen hayırsever amcalardan aldığın bursları biriktirerek mi 3 milyon 750 bin dolarlık havale yapabildin, merak ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özcan, şahsiyatla uğraşmayalım lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Peki.
Bir de Sayın Cumhurbaşkanımızın bir mal beyanı var 2014'te Cumhurbaşkanı seçilirken. Orada diyor ki: "Oğlum Burak Erdoğan'ın bana 500 bin lira borcu var." Ben de bunu görünce, yahu Burak, madem parayı kazandın, önce babana şu borcunu ödeseydin diye düşündüm ister istemez. Diğeri kim? Enişte. Enişte kim? Emekli öğretmen. Yahu benim babam da emekli öğretmen. Baktım, emekli öğretmen Ziya amca 5 milyon dolar para göndermiş. Babama gittim, dedim: Baba, sizde para çok galiba, sen de emekli öğretmensin, versene bana bir 5 bin lira; bak, 5 milyon dolar çıkartıyor adam dedim. Babam dedi ki: "Oğlum bırak bende 5 milyon doları, 5 bin dolar vardı, onu da Recep Tayyip Erdoğan 'Bozdurun, bozdurun.' dediği için günde beş vakit, bozdurduk, aldığımız parayla çatıyı onardık." Adama dalga geçer gibi geldi.
Sayın milletvekilleri, bakın, biz nelerden bahsediyoruz?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tanju Bey, Zarrab'a ödül veren Bakan burada.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Evet.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin yakın tarihinin bana göre en önemli günlerini yaşıyoruz. Bu dönemin sonunda Türkiye'de bazı şeylerin biz aydınlanmasını diliyoruz. Türkiye artık şu kirlilikten kurtulsun. Bir de ikide bir şunu demeyin, bak ben şundan çok rahatsız oluyorum: Hiçbir sorun yokken "Gemi benim.", bir sorun çıkınca "Aynı gemideyiz." Ya arkadaşlar, biz şunu defalarca anlatıyoruz: Biz rüşvet yiyenle, haram yiyenle aynı gemide değiliz, aynı geminin mürettebatı değiliz. (CHP sıralarından alkışlar) Vatan hainleriyle aynı mürettebat, aynı gemide değiliz. Vallahi sinirlenince bazen kelimeler de istediğim gibi çıkmıyor. Yani Oslo'da terör örgütüyle kirli pazarlıklar yapanlarla aynı gemide değiliz. FETÖ'yle kol kola yürüyenlerle biz aynı gemide değiliz. Rıza Zarrab'dan rüşvet alan bakanları aklayanlarla aynı gemide hiç değiliz. O yüzden ikide bir sıkışınca "Millî menfaat var." demeyin, şahsi menfaatlerinizle millî menfaatlerinizi karıştırmayın. Recep Tayyip Erdoğan'ın veya sizlerin şahsi menfaatleri bu, ülkenin millî menfaatleri değildir. Biz -kusura bakmayın ama- rüşvet vereni, rüşvet alanı savunarak millî menfaatlerimizi koruyamayız. Bunu siz de yapamazsınız, bize de yaptırtamazsınız zaten.
Evet, bir de -sözümün başında söylemiştim- Sayın Bakan, biliyorsunuz, İsrail, yetmiş yıl önce Kudüs'ü kendi başkenti ilan etti; kimse tanımamıştı. Amerika tanıma hazırlığında. Ama Sayın Cumhurbaşkanı -ben gerçekten bunu anlamadım, bir açıklık getirirseniz- diyor ki: "Amerika, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanırsa biz İsrail'le ilişkileri keseriz." Peki, niye diyemiyor benim sayın, kudretli Cumhurbaşkanım "Amerika'yla ilişkileri keseriz kardeşim?" "Hadi yap yapabiliyorsan!" niye diyemiyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - İktidara gelince sen yaparsın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Rıza Sarraf için nota veren, İsrail'in başkentini Kudüs olarak tanıyan Amerika'ya niye nota veremiyor? Ben bunun cevabını bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)