GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:18
Tarih:08.11.2012

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir tasarı daha halkımızın? Kent ve kırında, ülkenin değişik bölgelerinde yaşayan halkımızın geleceğini, yaşamını son derece ilgilendiren bir yasayı ancak işte böyle kapalı bir ortamda konuşuyor oluyoruz. Onca tartışmadan sonra ancak konuya girebildik.

Ben de bu 3'üncü maddeyle ilgili, önce demokratikleşmeyle ilgili kısmını, daha sonra da barışla ilgili kısmını değerlendirmek istiyorum. Bu düzenlemeyle, bir kez daha, Hükûmet, merkezîyetçi, bürokratik, otoriter yapısını tekrar güçlendirmek istiyor ve birçok laf kalabalığı arkasında, şimdiye kadar yapılan birçok yasalarda olduğu gibi, "katılım", "saydamlık", "yerindenlik", "yerel katılım", "yerel demokrasi" lafları arkasında aslında, yeniden, başkanlık sistemine doğru ileri atılmış bir adım gerçekleştiriyor. Sadece bu da değil tabii. Yani atanmış valilerin seçilmişleri devre dışı bırakması, il özel idarelerinin kaldırılması, bunların yerine yatırım izleme koordinasyon merkezînin kurulması; bütün bunlarda sadece demokrasiyi, katılımcılığı, halkın iradesini ortadan kaldırma değil, tabii ki, şimdiye kadar çıkan bütün yasalarda olduğu gibi rant ve yağmadaki engelleri temizleme de var. Tabii ki, yine aynı şekilde, siyasi seçim hesaplarıyla Hükûmetin kendine bağlı belediyelerin sayısını artırma hesapları da var ama bütün burada yani kaldırılan belediyeler, köyler, bütün buralarda çalışanların hakkı ne olacak? Bu, çalışanlara sorulmuyor; tıpkı o belediyelere katılmak isteyen, belediyelerin yönetimini belirleyen halka sorulmadığı gibi. Yani hiçbir yerde, bu yasa getirilirken, referandum yoluyla "Sizin buna izniniz var mı, onayınız var mı, buradaki belediyeleri kaldırıyoruz, il özel idarelerini kaldırıyoruz, siz ne dersiniz?" diye halka sorulmuyor. Peki, kime soruluyor? İşte demin tartışıldığı gibi, İçişleri Bakanına soruluyor. Doğacak anlaşmazlıklarda, birtakım şeyleri düzenleme konusunda İçişleri Bakanı tek yetkili.

Açıkçası, vali, İçişleri Bakanı ve Başbakan bu zincir içerisinde. Bütün yetkiler, karar? Özel bürolar, özel görevliler eliyle, personel eliyle bir karar ve yetki mekanizması oluşuyor.

"Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezî ne yapacak?" derseniz. İşte, kentinden kırına bütün bu alanlar, tarım alanları ve buradaki madenler, HES'ler, su kaynakları, ormanlar, yaylalar, sit alanları, bütün kıyılar yeniden sermayeye ruhsatlanmak üzere, yağmalanmak üzere. Herhâlde Başbakan, bu yasayla birlikte ülkenin en büyük işvereni, en büyük taşeronu olacak. Kim için çıkarılıyor? Yerli, yabancı, uluslararası yağmacı kuruluşların bu alanları yağmalaması ve ruhsatlandırması üzerine.

Tabii ki hizmet alımında her zamanki gibi eşitsizlik ve ayrımcılık bir kez daha karşımıza çıkıyor. Şimdi söylenecek şey çok ama hızla barış kısmına geçmek istiyorum değişiklik önergesinin. Köyü kaldırıyorsunuz ama köy koruyuculuğunu kaldırmıyorsunuz.

Şimdi, bu Hükûmetin halkın en çok ihtiyaç duyduğu barış konusunda adım atması gerekiyor. 1985'te getirilen düzenlemenin en son Mardin Bilge köyünde 44 kişinin ölmesiyle bu köy koruculuğunun nasıl bir suç örgütüne dönüştüğünü hep birlikte gördük. 45 bin kişi bu alanda istihdam ediliyor ama bu istihdama artık son verilmesi lazım. Ne için getirildi bu köy koruculuğu? Çözülmeyen, savaşla yok edilmek istenen ve kendine bağlanmak istenen Kürt sorununda getirildi. Şimdi çözülmeyen Kürt sorunu, binlerce açlık greviyle, cezaevlerinde, bütün ülkenin gündemine gelmiş durumda ve şimdi, bugün 58'inci güne dayanmış durumda.

Biraz önceki oturumda AKP milletvekilinin, cezaevlerini dolaşan milletvekilinin açlık grevindekilerin hâlsizliğini ve hasta hâlini görmezden gelmesi, burada gerçekten ölümleri ister ve seyirci kalan bir hâl demektir ve bu şekilde aleyhte konuşmasını gerçekten ben esefle karşılıyorum. Eğer ki Hükûmetin halkla kucaklaşma, Kürt halkıyla barışma, bu ülkede toplumsal barışı sağlama diye bir derdi varsa, gerçekten ölümleri önleme diye bir niyeti varsa derhâl adım atılmalı. Bu halkın çocukları, evlatlarımız ölmesin ve Kürt sorununda konuşularak, demokratik, siyasi müzakere yoluyla çözümün önü açılsın diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Yoksa tarih bu Hükûmeti affetmeyecektir.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.