| Konu: | Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 30.11.2017 |
MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine söz aldım. Bu yasa teklifinin 8'inci maddesi -geneli üzerinde konuşurken de dile getirmiştim- genel anlamda aslında bizlerin her koşulda itiraz ettiği, tek başkanın yetkilerinin artırıldığı ve bu konuda gerçekten katılımcılığı, demokrasiyi zedeleyen bir düzenleme olarak durmaktadır.
Son süreçte yapılan bütün yasama çalışmalarına baktığımızda, bir tekelciliğin, aslında başkanın, tek kişinin yetkilerinin artırıldığı ve bu kişinin kurullar olmaksızın çok büyük oranda yetkilerle donatıldığı şeklinde düzenlemeler yapılmaktadır. Oysaki biz bunun çok tehlikeli olduğunu her koşulda dile getiriyoruz. Yani eş başkanlık sistemimiz dâhil bu tehlikenin karşısında aslında öngörülen ve uygulamaya geçirilen bir uygulamadır. Biz gerçek anlamda, gerçekten kurul olarak ve her bir fikrin alınarak karar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü tek başına alınan kararları baskıya, sindirmeye ve keyfîliğe neden olacağından doğru bulmuyoruz. Çoğulculuk, iktidara gelemeyen görüş ve partilere yaşama, demokrasinin imkânlarından yararlanma, çoğunluk olabilme imkânlarının sağlanmasıdır aslında. Çoğulculuk ve katılım birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Katılım için yönetimin saydamlığı, kamuoyu oluşturulabilmesi gerekmektedir. Kamuoyu; eğitim, bilgi edinme, düşünce, kanaatlerini açıklama ve yayılması, STK'lerin etkinleştirilmesiyle sağlanabilir.
Şimdi, hâl böyle iken aslında söz konusu yasa tasarısının da demokrasiyi artırma ve bu konuda müstakil bir yasa ihtiyacından düzenlendiği her ne kadar dile getirilse de biz en son 2016'da yaşadığımız referandum sürecinde ve o dönemden bugüne yaşadığımız hukuka aykırılıklardan çok iyi biliyoruz ki bu tür düzenlemeleri biz OHAL çatısı altında, OHAL hâlâ devam ederken ve en önemlisi, cezaevlerinde bu kadar insan varken gerçekleştiremeyiz. Düşünün ki meslektaşlarımız, hukukçular, avukatlar, hukukçuların ait olduğu dernekler kapatılıyor, cezaevlerine alınıyor. İşlerini isteyen insanlar şu anda cezaevlerinde ve en önemlisi siyaset yapan yani konuşmasıyla, fikirleriyle, hür iradesiyle ve halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilleri ve belediye başkanları cezaevlerindeyken biz hangi katılımcı demokrasiden, hangi çoğulculuktan bahsedebiliriz? Elbette ki bahsedemeyiz.
YSK 2016'da mühürsüz oy pusulalarını kabul ederken aslında tarafsızlığını ve bu anlamda hakem heyeti rolünü de ihlal ettiğini bizlere göstermiştir. Bütün itirazlara rağmen hukuka aykırılıklar noktasında bir karar vermeyerek bu konuda tarafsızlığını şüpheye düşürmüştür.
Hakeza o dönemde basına yansıyan, haber kanallarına yansıyan muhtarların tehdit edilmesi meselesiydi. Düşünün, Adilcevaz kaymakamı 5 muhtarı çağırıyor, diyor ki: "Köylerinizde 'hayır' çıkarsa siz artık bir hizmet alamayacaksınız ve bunun aslında hesabını vereceksiniz." Yani tehdit etti aslında. Önergeler de verdik ama bu konuda hiçbir şekilde bunlara cevap alamadık. Acaba önümüzdeki seçimlerde bu süreçler devam ederken ve içeride bu kadar tutuklu var iken, bu kadar baskı aracı var iken Yüksek Seçim Kurulu bağımsızlığını, tarafsızlığını sağlayabileceği ciddi hakem heyeti rolünü sağlayacak görevi üstlenebilecek midir? Şeffaf, adil, demokratik seçimler bir daha bu ülkede olacak mıdır?
Halkın arasında gezdiğimizde insanlar seçime artık inanmıyor, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diyorlar ki: "Tamam, biz oy verdik, kazandık ama bu sonuçlar sandıkta değişmeyecek mi ya da gerçekten bu sonuçlar halkın kamuoyuna yansıyacak mı ve istediğimiz oyu, istediğimiz sonuçları alabilecek miyiz?" Buna çok şüpheli yaklaşıyor insanlar. Dolayısıyla, böylesi bir süreçte bizler bu tür yasalar yerine, gerçekten koşulları hazırlama, insanları özgürlüklerine kavuşturma... Eş genel başkanlarımız ve milletvekilleri başta olmak üzere tutuklu olan bütün belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar ve işini isteyen bütün insanlar serbest kalmadıkça demokratik, adil bir hukuk sisteminden asla ve asla bahsedemeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Irgat.