| Konu: | BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 07.11.2012 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 338 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı için Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli olarak ifade etmek gerekiyor ki bu tasarı yirmi dokuz il için devletin toprak üzerindeki örgütlenmesini kökten değiştirmektedir. Bu değişiklik sadece idari bir değişiklik değildir. Anayasa'da idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde düzenlenmiş bulunan merkezî yönetim-yerel yönetimler ilişkisi iki farklı şekilde fiilen yeniden tanımlanmaktadır. Büyükşehir-merkez ilişkisi ve il sistemine dayanan yerel-merkez ilişkisi, Türkiye'nin iktisadi, toplumsal, siyasi ve idari yapısı radikal bir dönüşüme gebedir. Tasarı dönüşümün dışa vurumudur.
Yerel demokrasi Türkiye'de geliştirilmesi gereken bir alandır. Yerel temsil sisteminin demokratikleştirilmesi, halkın yönetime katılımını sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Kanunlar sadece sermayenin ihtiyaçlarına değil, toplumsal ihtiyaçlara da yanıt vermelidir, aksi takdirde devletten söz edilemez.
Bugün Türkiye'de halkın ihtiyacı daha fazla otorite değildir, daha fazla iktidarın tek elde yoğunlaşması hiç değildir, aksine halkın ihtiyacı olan daha fazla demokrasidir, halk demokrasisidir.
Bu tasarı, Türkiye'de demokrasi rüyasını, hayalini kâbusa çevirmektedir. Köylülerin ve belde halkının kendini yönetme hakkı hak düzeyinde bile elinden alınmaktadır. Tasarı demokratik olmadığı, gibi aynı zamanda yerel yönetimin varlığını ortadan kaldırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının gerekçesinde, büyükşehir modeli ile ölçek ekonomileri sayesinde daha az kaynakla daha kaliteli hizmetin sunulacağı iddiası yer almaktadır. Oysa Türkiye'de diğer illerle pek benzerlik göstermeyen İstanbul ve Kocaeli gibi sanayileşmiş ve yapısal olarak bütünleşmiş illerde büyükşehir uygulaması mevcuttur. Bu pilot büyükşehirlerde hizmet maliyetleri düşmüş müdür?
Hizmet ölçeği genişletildiğinde toplu ulaşım, arıtma, numarataj ve benzeri hizmetleri vermek imkânsız hâle gelecektir. Bu model belediye hizmetlerinin aksamasına ve hizmetlerin aşırı derecede pahalılaşmasına yol açacaktır. Nitekim tasarı, mali imkânsızlıklara ilişkin yeterli bir çözüm içermemektedir. Ölçeğin büyümesi ve görevlerin arttırılması büyükşehirlerin üzerindeki borçlanma baskısını dayanılmaz kılmaya mahkûmdur.
Öte yandan, tasarıda, yönetim, planlama ve koordinasyon açısından belediye sınırı mülki sınır olacak biçimde, optimal ölçekte hizmet üretebilecek güçlü yerel yönetim yapılarına duyulan ihtiyaç gerekçe olarak gösterilmektedir. Böylelikle kaynakların etkin ve verimli kullanılabileceği ileri sürülmektedir.
Henüz İstanbul ve Kocaeli uygulamasının ölçek hizmet analizi yapılmamıştır. Örneğin, ölçeğin büyümesi mevcut hizmet açısından hangi sorunu çözecektir? İstanbul ve Kocaeli'de 2004'ten bu yana devam etmekte olan büyükşehir uygulaması hangi sorunları çözmüştür ki bu uygulama yaygınlaştırılmak istenmektedir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyükşehir olacaklarla birlikte 29 ilin sınırları içinde yer alan köy ve beldelerin tüzel kişiliği iptal edilmekte; köyler mahalle olarak, belde belediyeleri de mahalleleriyle birlikte bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmaktadır.
Tasarı, 1.591 belde belediyesi ile 16.082 köyün tüzel kişiliğine son vermektedir, 29 ilde il özel idareleri de kaldırılmaktadır.
Tasarı, kentsel yerleşme yönetimiyle kırsal yerleşme yönetimini birleştirmektedir. Tasarı yasalaştığında nüfusun yüzde 75'i yani 56 milyon kişi 29 büyükşehirde yaşıyor olacaktır. Dolayısıyla, bu uygulamanın yaratacağı olası sonuçlar toplumsal aktörler de dikkate alınarak gerçekçi bir biçimde irdelenmelidir.
Söz konusu yerel yönetim birimlerinin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasının yanı sıra malları da tasfiye edilmektedir. Bu durum mülkiyet hakkına da aykırıdır. Hem kişilikleri hem de malları yok edilmektedir.
Anayasa, merkezî idare ile mahallî idareyi ayırmış ve Türkiye'nin idaresini bu ayrıma göre düzenlemiştir. Özellikle Anayasa'ya göre mahallî idareler, il, belediye ve köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere ve seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişilikleridir. Merkezî idare ise tüm ülke düzeyinde kamu hizmetlerini yerine getirmek üzere teşkilatlanmıştır. Merkezî idarenin birimlerinde görevli idareciler seçimle değil, atama yoluyla belirlenirler. Bu nedenle seçimle belirlenmiş ve mahallî ihtiyaçları karşılamak üzere teşkilatlanmış bir mahallî idare biriminin görevlerini merkezî idare birimi yerine getiremez. Üstelik, hangi merkezî idare biriminin yerine getireceği de açık ve net değildir. Bu yönüyle, tasarı, yönetimde kaos tasarısıdır.
Önümüzde duran yasa tasarısında kamu hizmetlerinin dengeli planlanması mümkün olmayacaktır. 1982 Anayasası büyükşehirler için özel yönetim modeli getirilebileceğini öngörmektedir. Ancak illerin büyükşehir modeliyle yönetiminin anayasal dayanağı bulunmamaktadır. İl genel yönetimini zedeleyen, il yerel yönetimini, il özel idarelerini kaldıran bir büyükşehir yönetim modeli kamu hizmeti bakımından sorunlar yaratacaktır. Büyükşehir modelinde kamu hizmetlerinin planlaması nasıl yapılacaktır? Örneğin, eğitim hizmeti merkezî bir hizmet midir yoksa yerel bir hizmet midir? Halk, eğitim hizmetini belediye başkanından mı almak ister, merkezî hükûmetten mi almak ister?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı beldelerin önemini görmezden gelmektedir. Büyükşehir modeli belediye yönetimini tarihe gömmektedir. Belde belediyeleri ve köyler halka en yakın yerel yönetim birimleridir. Beldelerde ve köylerde yaşayan halka sormadan bu yönetim birimlerinin tüzel kişiliklerini kaldırmak demokratik devlet ilkesine aykırıdır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hizmetin halka en yakın yönetim birimlerince verilmesi ilkesi üzerine yükselmektedir. Türkiye'nin bu şarta imza atan ilk devletlerden biri olduğu unutulmamalıdır. Belde belediyeleri halkın yönetime ulaşması ve hizmet ölçeği bakımından vazgeçilmemesi gereken yönetimlerdir. Belde düzeyinde, yerel halkın yönetim yetkisini ortadan kaldırmak yerine bu yönetim birimlerini idari ve mali açıdan güçlendirme yolu tercih edilmelidir. Yerleşim yeri sınırları içinde yaşayanların ortak sorunlarının nasıl çözüleceğine o sınırlar içinde yaşayanlar karar vermelidir.
Bu tasarı köylünün kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybetmesi anlamına gelmektedir. Köy tabelasının sökülerek mahalle hâline getirilmesi köyün yaşamını iyileştirmeyecek, aksine kötüleştirecektir. Gerek 6292 olarak bilinen 2/B Kanunu gerek diğer kanunlarla yapılan değişikliklerle hazine arazilerinin ve 2/B alanlarının belediyelere "proje alanı" veya "kentsel dönüşüm" adı altında devri ile bu arazilerin şehirleşmeye açılması sonucu oluşan rantın tamamı belediyelere aktarılmaktadır. Köy topraklarının proje alanı ve kentsel dönüşüm bölgesi olarak belirlenmesi durumunda tarım ve hayvancılıkla geçinen dar gelirli köylüler, arazileri kıymetlendiği hâlde bu ranttan herhangi bir pay alamayacaklardır.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, suyu bedava kullanan, vergi muafiyetine sahip köyler belediye sınırlarına alınmakla bu hak ve muafiyetleri kaybettiklerinden köylü için hayat daha pahalı hâle gelecektir. Bu alanlarda hayvancılık yapılması da mümkün olmayacaktır. Köyde yaşayan insanların iktisadi faaliyeti kısıtlanmaktadır.
Orman köylerinin kentsel ranta açılması kolaylaşacaktır. Büyükşehirlerin gelişim alanlarında, özellikle İstanbul ve Kocaeli sınırları içinde kalan orman köyleri bakir ve merkeze yakın olmaları nedeniyle İstanbul sosyetesi için cazip yerleşim yerleridir. Bu nedenle orman köyleri belediyeler için gözde proje alanlarıdır. Orman köylüsü buralarda yaşamaya devam etmek isteyeceği ve köy tüzel kişiliklerinin Köy Kanunu'ndan kaynaklanan yetkileri bu projelerin uygulanmasında engel teşkil edebileceğinden orman köylerinin kaldırılmaları öngörülmektedir. Orman köyü ve orman köylüsü bu alanlardan taşınarak daha üst gelir grupları için orman içinde yeni, lüks yerleşim alanları tesis edilebilecektir.
Mevcut büyükşehir yönetim modelinin sorunları analiz edildikten ve sorunlara çözüm geliştirildikten sonra büyükşehir sayısı artırılabilir ancak kentsel yerleşmelerle kırsal yerleşmeleri metropol kent yönetimi modeli içinde eriten büyükşehir modeli bizlerce reddedilmesi gereken bir modeldir.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.