GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:29.11.2017

HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle değerli arkadaşlar, konuşmacılarımızın pek çoğu bu gece Mevlit Kandili münasebetiyle kutlamalar ifade ediyorlar. Son elçi, barış elçisi, adaletin sesi, ahlakın önderi, insanlara örnek olarak gönderilen son elçi Hazreti Muhammed ve -sadece o değil, diğer elçiler de- Hazreti İsa da, Hazreti Musa da, Hazreti İbrahim de ve adını bildiğimiz, bilmediğimiz insanlığa değer katan, erdemlilik yolunu gösteren, ahlakın, adaletin, barışın, sevginin yolunu gösteren, insanlığın, vicdanın yolunu gösteren tüm değerli halk önderlerinin doğum günleri mübarektir, değerlidir. Bu anlamda sadece ifadelerle, sözlerle anmak değil, bu değerli önderlerimizi, barış elçilerimizi, onların bize bıraktığı mirası, onların bize ulaştırdığı mesajı hakkıyla anlamaktan geçer onlara saygı duymak; onların doğumunu kutlamak, onların bize ulaştırdığı mesaja hakkıyla sahip çıkmaktan geçer. Ve o son elçi Hazreti Muhammed'i, bize onun getirdiği, bize bıraktığı kitabı, bize ulaştırdığı kitabı en iyi şekilde o anlatır bize. "Sen muhteşem bir ahlak üzerinesin." der bize onu tanıtırken Yüce Allah. Dolayısıyla bugün ayetin dediği gibi "Hiç karanlık ile aydınlık bir olur mu? Hiç kör ile gören bir olur mu?" dediği gibi maalesef bugün aydınlık ile karanlığı birbirine karıştırdınız. Maalesef bugün gören ile görmeyen, gördüklerini, gerçeklerini, hakikatlerini birbirine karıştırarak dünya kamuoyu şu anda Türkiye'nin yüz karası meselelerini konuşmakla meşgul oluyor. Keşke o ahlaka, o adalete, o erdemliliğe, barışa hakkıyla sahip çıkabilseydik, layık olabilseydik.

Adalet Bakanı buradayken hemen şunu da ifade etmek istiyorum... Konu çok arkadaşlar, vakit az. O kadar çok problem var ki dosyalar dolusu ama hemen cümle cümle geçeceğim. İstanbul'dan Zeynep Duygu Ağbayır isimli, sözleşmeli öğretmenlik yapan bir genç kadınımız. Evini dün polisler bastı. Kendisi evde yoktu ve ifade vermeye kendisi gitti, niçin gelmişler diye. Gidiş o gidiş, kendisinden haber yok. Gizlilik kararı var, ne olduğunu bilemiyoruz. Yakınları merak ediyor, hepimiz merak ediyoruz, bunun cevabını bekliyorum Sayın Bakandan.

Evet arkadaşlar, dün burada bazı arkadaşlarımız da ifade ettiler konuşmalarında, Aladağ yurt yangınının 1'inci yıl dönümüydü. Çok acı var, pek çok acının yıl dönümü oluyor. Hatırlıyoruz, mahkemeler oluyor, takipsizlik oluyor, sonuç olmuyor, adalet olmuyor. İşte bunlardan bir tanesi de Aladağ yurt yangınında 11'i kız çocuğu, 1'i kadın belletmen olmak üzere 12 insanımızı kaybettik. Çok acı, çok vahşi bir facia yaşandı orada. Fakat sevgili arkadaşlar, dün aileler geldiğinde... Ben de Aladağ Komisyonunda partim adına bulunan bir vekil olarak Meclis heyetiyle birlikte Adana Aladağ ve köylere kadar gidip araştırmalarda bulunmuştum; oradaki sonuçları, gördüklerimizi, intibalarımızı basın açıklamasıyla da ifade etmiştim. Dün bu aileler, aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen hiçbir sonucun olmamasından... Geride ölmeyen, cemaat yurtlarına vermek istemedikleri çocuklarını, köylere yol yapılmadığı için, servis verilmediği için okula gönderemiyorlar. Çocuklar şu anda evlerinde, okuyamıyor. Millî Eğitim Bakanlığının önünde basın açıklamasına biz de katıldık. Tekrar onları dinledik, onların sesi olmaya çalıştık.

Değerli arkadaşlar, o kadar vahim bir durumdalar ki ben, geçen sene Adana'ya, Aladağ'a gittikten sonra kendim de ifade etmiştim; Türkiye'nin hiçbir köşesinde şahit olmadığım en yoksul, en fakir imkânsızlık şartlarının orada nasıl gerçek olduğuna şahit olduk. Bu insanlar fakirlikten servis tutup çocuklarını şehre gönderemediklerinden dolayı, bunun sıkıntısını yaşadıklarından dolayı, üstüne üstlük köylerine yakın olan bir devlet yurdunu sapasağlam olmasına rağmen, 1999 depreminden sonra yapılmış olmasına rağmen bu yurdu sağlamlığından dolayı -çalışan işçilerin ifadesiyle bile- yıkmakta zorlanarak yıkıyorlar; çocukları seçeneksiz bir şekilde cemaatin yurtlarına mahkûm ediyorlar. Ve bu aileler soruyor: "Bu yurtlara bizim çocuklarımızı göndermeye teşvik eden, referans olan, sorumlu olan resmî yetkililer hakkında neden bugüne kadar bir şey yapılmadı?" diyorlar, "İlçe millî eğitim müdürü bir yıldır ortadan kaybedildi, nereye gitti?" diyorlar, "Neden tek bir kere bile hakkında bir soruşturma, takibat olmadı?" diyorlar. "On iki yıl, on üç yıl, on dört yıl ekmek yemedim, ekmeğimi yedirdim, en fakir şartlar içerisinde, yolsuzluk, imkânsızlık içerisinde ben çocuklarımı büyüttüm; devletime güvendim, devlet yetkilileri bize referans oldular, oraya gönderdik ve biz çocuklarımızı, canlarımızı kaybettik; yangın hâlâ bitmedi, devam ediyor." diyorlar. Geride kalan çocuklarımızı, yaşamaya devam eden çocuklarımızı... Yangından sonra Emine Erdoğan gelecek diye, İçişleri Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı gelecek diye yollarına bir mıcır atıyorlar ve sonra bunu kaldırıp kenara itiyorlar ve bugün bu yollara servis verilse bile gidecek yolları yok ailelerin. "Çocuklarımı göndermiyorum." diyor babalar. "Bu eğitim dönemi başladığından bugüne kaymakamı defalarca aramamıza rağmen 'Servis istiyoruz, çocuklarımızı okutmak istiyoruz.' dememize rağmen, kaymakam 'Kaynağımız yok.' diyor." Kaynak nasıl yok arkadaşlar, kaynak nasıl yok? Milyon dolar rüşvetler havada uçuşacak, bizim gariban yoksul köylümüzün çocuğu şu anda okuyamıyor. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Okuyamıyor şu anda ve kaymakam tebligat üstüne tebligat gönderiyor ve tehdit ediyor köylüleri, diyor ki: "Sonucuna katlanacaksınız, ceza alacaksınız." Ekmek almaya paraları yok, çocuklarına servis tutmaya imkânları yok ama köylülere ceza kesmekten bahsediyorlar. Devlet, vatandaşına sahip çıkmak demektir. Devlet yetkilisi olmak, vatandaşının güvenli, geçimini kolaylaştıracak, yaşamını kolaylaştıracak, insanca, onurluca yaşama şartlarını geliştirecek imkânları gerçekleştirmek zorundadır; uluslararası kaçakçılara, uluslararası rüşvetçilere prim vermek demek değildir.

Kör ile gören bir olmaz. Gerçekleri görelim arkadaşlar, hakikati görelim. Hakikate şahitler olalım, adalete şahitler olalım. Allah için, insanlık için, halkımız için, ülkemiz için adalete şahitlik yapalım, adalete sahip çıkalım arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)