GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifinin 124'üncü maddesinin Tekriri Müzakeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:28.11.2017

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de görevinizde başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce Komisyon sıralarına oturduk 4 partinin milletvekilleri olarak ve bir önerge verdik. İnanın, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün arkadaşlar olarak içimiz acıyarak o önergeyi verdik. Neden, biliyor musunuz? Çünkü biz bu ahilik yasasını daha şubat ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük. Açın, tutanaklara bakın, dedik ki muhalefet milletvekilleri olarak: Arkadaşlar, bu ahilik fonu bu şekilde yürümez, bunu bu şekilde devreye geçirmeyin. Evet, çok önemli bir madde ama bu şekilde görüşmeyelim. Nasıl görüştük, biliyor musunuz arkadaşlar? Yine, 60-70 maddelik bir torbanın içine 2 madde konuldu, ahilik yasası. Ya, olur mu böyle arkadaşlar? Koskoca bir ahilik fonu yasası bir torbanın içine atılacak bir madde midir? Bunun tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda bir kod yasa çerçevesinde daha geniş bir şekilde tartışılması gerekiyordu, ilgili sosyal kesimlerle görüşülmesi gerekiyordu, esnaf odalarıyla görüşülmesi gerekiyordu, zanaatkâr odalarıyla görüşülmesi gerekiyordu ve nasıl devreye sokulacağının etkin bir şekilde tartışılması gerekiyordu. Hükûmet bizi dinlemedi, iktidar partisi milletvekilleri ellerini kaldırdı. Ne oldu? Şubat ayında siz de burada ellerinizi kaldırdınız, 1 Ocak 2018'de bu yasa devreye geçecekti. Ne oldu? Oturduk bir ay kala buraya: "1 Ocak 2018'de devreye geçmesin, at 2020'ye." Oldu mu? 2020'de devreye geçebilecek mi? Hiç sanmıyorum. Ne önermiştik? Eğer ki bir ahilik yasasına ihtiyaç varsa bunun pratiğini devreye geçirelim. Ama nasıl geçirelim? Öncelikle devlet bununla ilgili bir kaynak koysun, pratiğini halk görsün, ondan sonra gerekiyorsa esnaftan da prim alalım dedik. Ama ne yaptınız? Esnaf, prim olarak gelirinden yüzde 2 kaynak ayıracak. Devlet ne ayıracak? Yüzde 1 prim koyacak. Bakın, "Esnaf yüzde 2, devlet yüzde 1 ve böyle yürüyecek." dediniz. Dedik ki: "Yürümez arkadaşlar, bu iş böyle olmaz." Ne oldu? Bu iş böyle olmadı. O açıdan arkadaşlar, bu torba yasa mantığından behemehal vazgeçelim. İlgili, önemli yasaları kod yasalar çerçevesinde ilgili ihtisas komisyonunda etkin bir şekilde tartışalım. Kaliteli yasama yapalım arkadaşlar, el birliğiyle kaliteli yasama yapalım.

Bakın, bu yasanın devreye geçememesinin başka bir sebebi daha var. Geçen yılbaşında dedik ki: "Arkadaşlar, büyük bir musibet atlattık, ülke olarak bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Siyasi meselelerimiz var. Oturup bu siyasi meselelerimizi tartışalım." Yok, oralı olmadınız. Bunu birileri Allah'ın lütfu olarak gördü ve maalesef topyekûn siyaset kurumunu tarumar etme girişimine meyletti. Ve nihayetinde ne oldu arkadaşlar? Hemen yılbaşında orta vadeli programı açıkladınız, ekonomi tepkisini vermeye başladı. Çünkü, demokratik olmayan ülkelerde arkadaşlar, yatırımcı orada daha büyük bedeller isteyerek gelir. Faizle para verenler daha büyük faizler isterler. Ne oldu? Hemen bu yılın başında dolar 4 liraya fırladı -hani işareti yapıyorsunuz ya- faizler yükseldi, enflasyon yükseldi. Sonrasında ne oldu? Dedik ki: "Bakın, siyasi bir mesele var. Bünye hasta, bünyenin gerçek anlamda bir tedaviye ihtiyacı var." Siz ne yaptınız? Bünyeye kortizon verdiniz. Bünyeye kortizon verince bünye biraz kendini iyi hisseder. Dedik ki: "Bakın, kortizon vererek bu bünye iyileşmez, geçici olarak kendini iyi hisseder." Evet, şubattan sonra mart, nisan, mayıs, haziranda bünyeye kortizonu, hormonu basınca bünye kendini iyi hissetti; ekonomi kısmen büyüdü, sanal bir büyümeydi ve dolar kuru düştü. Biraz yabancı sermaye girdi, çünkü yurt dışından hâlâ gelişmekte olan ülkelere para akımı var, bu paralar girdi. Ama arkadaşlar bakın, bu dersi çıkarmalıyız. Meselenin siyasi bir mesele olduğunu, palyatif tedbirlerle çözülemeyeceğini, kortizon tedavisiyle bünyenin iyileşemeyeceğini bugünlerde görmemiz lazım.

Bakın, ne oldu? Dolar tekrar 4, faizler 15-16'ya yükselmiş durumda, enflasyon 12 ve yükseliyor, işsizlik 11'in üzerinde, genç işsizlik 25, 26, 27'lere yükselmiş durumda ve bünye tekrar kendini kötü hissediyor.

Bakın, güven endeksleri baş aşağı gidiyor. 80 milyon soruyor: "Ne oluyor ya?" Esnaf yine iş yapamıyor, sanayici yine korku içinde, yatırımcılar korkuyor, işçiler işini kaybetmekten korkuyor, çiftçi korkuyor; 80 milyon kaygı içinde tekrar. Demek ki mesele kortizon tedavisi değilmiş. Mesele, oturup bütün meselelerimizi siyasi kurum olarak önce Mecliste, sonra bütün sivil toplum kuruluşlarıyla beraber, 80 milyonla beraber çözebilmekteymiş. O açıdan, arkadaşlar, iradeyi buraya almamız lazım. Bakın, iradeyi buraya almadığımızda ne oluyor biliyor musunuz? Hani, birtakım meselelerimiz oluyor, geçmişte bazı dosyalar ortaya çıktı, o dosyalarla ilgili dediniz ki: "Ya, o dosyalar şunun çıkardığı dosyalar, bunun çıkardığı dosyalar." Onlar sizin atadığınız kamu görevlileriydi, onlar bazı dosyaları ortaya çıkardılar. Dediniz ki: "Onlar çıkardığı için onlar yanlıştır." Biz dedik ki: "Bunlarla ilgili bazı ipuçları var. Hani kol saatleri var, birisi koluna 1 milyon liralık kol saati takmış, bu delil var." Bir bakan çıktı: "Ben bunları yaptım ama bana birisi 'Yap.' dedi, onun için yaptım." dedi. Pek çok ipucu vardı. O ipuçlarına, biz, hani, o yapıdan bağımsız olarak, Meclis olarak bakabilseydik, Meclis olarak bir araştırma komisyonu ortaya koyabilseydik Türkiye Büyük Millet Meclisi bu meseleye el atmış olacaktı, o Zarrab'ın yaptığı bütün organizasyonu diğer boyutlarıyla biz "Nedir, ne değildir?" ortaya koyabilmiş olacaktık. Ne oldu? Biz üstünü örttük. Daha doğrusu, ben milletvekili değildim, siz üstünü örttünüz çoğunluk partisi olarak. Ne oldu? Birileri o dosyaları aldılar, Amerika'da ortaya koydular. Reza Zarrab'a da dediler ki: "Seni orada öldürürler, belki ortadan kaldırırlar. Sen gel buraya, sana da güvence."

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Sen ne zaman gideceksin?

GARO PAYLAN (Devamla) - E, ne oldu? İtirafçı oldu. Sonucunda ne oldu arkadaşlar? Türkiye'nin meselesi, Türkiye'nin kirli çamaşırları başka bir ülkenin mahkemelerinin konusu oldu. Bu, hepimiz adına bir utançtır, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bir utançtır, Türkiye'nin yargı kurumları adına bir utançtır arkadaşlar. Bakın, meselelerin üzerini örtmek artık 2017 dünyasında işe yaramıyor, o meseleler başka bir yerde başka şartlarda ortaya konuyor. O açıdan yapmamız gereken, bütün bu meselelerde Meclis denetimini, yargı denetimini esas almaktır, Meclis olarak bu siyasi meseleleri -eğer ki siyasi boyutu da varsa- bütün bu boyutlarıyla Meclis araştırması komisyonunda tartışmaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, siyasetin hatalarını vatandaşlar çeker. Özellikle Hükûmet, eğer ki Meclise inanmıyorsa, "Her şeyi ben saraydan güvenlikçi siyasetle yönetirim." diyorsa bunun bedelini 80 milyon çeker. Bugünlerde tekrar bunun bedellerini çekiyoruz ve 80 milyona -bakın, bütçeyi görüşüyoruz- siz vergi olarak yüklenmeye devam etmek istiyorsunuz ama artık vatandaşın vergi olarak yüklenilecek bir durumu kalmadı. Ne yapmamız lazım? Meclis olarak, yurt dışında bulunan, o vergi cennetlerinde bulunan bütün bu rakamları incelememiz lazım arkadaşlar.

Bakın, geçen yıl Panama belgeleri faş oldu, biliyorsunuz. Hani bilirsiniz, Panama; Panama belgeleri faş oldu. Orada milyarlarca dolarlık belge faş oldu, sırf Türkiye'yle ilgili değil bakın, bütün dünyayla ilgili ortaya döküldü. Ne yaptı bazı ülkeler? Bazı ülkelerin bakanlarının isimleri vardı, bazı ülkelerin başbakanlarının isimleri vardı; siyasi ahlak ve etik çerçevesinde Panama belgelerinde ismi olanlar hemen istifa ettiler o ülkelerde, demokratik ülkelerde çünkü bakın, meselenin yalnızca kanuni olup olmadığı değil, ahlaki ve vicdani olup olmadığı bir siyasetçi için önemlidir. Bir siyasetçi, siyaset yaptığı ülkenin vatandaşlarına karşı sorumludur ve 80 milyona vergi yüklerken o parayı alıp vergi cennetlerine götüremeyeceğini kanuni olarak değil, vicdani ve ahlaki olarak değerlendirmek zorundadır. Eğer o siyasetçi değerlendirmiyorsa Meclis, yargı o değerlendirmeyi yapmak zorundadır. Belki hukuki olarak yargı bir ceza veremez. Hani Sayın Başbakan "Oğlumun dokunulmazlığı yok, soruşturun." diyor ya, ne yaptık biz arkadaşlar Malta belgeleri ortaya döküldükten sonra? Önerge verdik, ilk önergeyi verdik. Niye verdik? Meclis buna ahlaki ve vicdani olarak baksın. Yalnızca hukuki değil bakın, hukuka belki uygun olabilir, maalesef dünyada böyle bir kötücül düzen var, trilyonlarca dolar para vergi cennetlerine akıyor ve büyük çoğunluklar yoksulluk içinde kalırken yüzde 1 bir azınlık -siyasetçi, iş insanı- o zenginliklerini vergi cennetlerine götürüyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, başka meclisler gibi, bu vergi cennetlerine akan rakamlarla ilgili bir pozisyon alabilirdi. Eğer bunu almış olsaydık, bir araştırma komisyonu kurabilmiş olsaydık, emin olun bu gidişatı, bu çarkı tersine döndürürdük. O zaman o vergi cennetlerine akan para 80 milyona akmaya başlardı arkadaşlar.

Bakın, değirmenin suyunun yüzde 60'ı, yüzde 70'i servet olarak da, gelir olarak da yüzde 1'e akıyor arkadaşlar, yüzde 1'e doğru akıyor. Geride kalan yüzde 30'u da yüzde 90-95 paylaşmaya çalışıyor. Burada büyük bir adaletsizlik var. Servetin yüzde 60'ı, nüfusun yüzde 1'inin elinde. Bu çarkı tersine çevirmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin elindedir arkadaşlar ve bu mesele siyasi, vicdani ve ahlaki bir meseledir.

Bakın, bugün de yine bir belgeler ortaya çıktı. Ne adasıydı o?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Man Adası.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Mangır adası.

GARO PAYLAN (Devamla) - Man Adası. Hani, ilk kez duydum, hemen Google yaptık, ya nerede bu ada dedik, bir baktık İngiltere ile İrlanda arasında bir adaymış.

Ya, bakın, yalan diyebilirsiniz, iftira diyebilirsiniz ama Sayın Naci Bostancı "Gidin mahkemeye." diyemezsiniz çünkü mahkemeye gidince ne olacağını çok iyi biliyoruz. Mahkemeler vesayet altında, o bir. Mahkemeler kanuni noktada bakarlar kanuni, vicdani ve ahlaki boyutuyla bakamazlar. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi vicdani ve ahlaki boyutuyla ilgili bakabilir.

Geçenlerde Maliye Bakanı Komisyona geldi, bakın, ne dedim biliyor musunuz? "Bakın, Başbakan size 'Araştırın, soruşturun.' dedi. Biz Meclis olarak o kararı alamadık, siz soruşturmayı açtınız mı?" dedim, cevap veremedi. Kime talimat verdi Sayın Başbakan? Maliye Bakanına, maliye müfettişlerine talimat vermiş oldu ama harekete geçtiler mi? Maalesef hayır arkadaşlar.

Bu açıdan, ben ezcümle şunu öneriyorum arkadaşlar: Hemen araştırma önergeleri, gensorular olacaktır. Bununla ilgili eğer ki iki yıl sonra da bu Man belgelerinin başka ülkelerin mahkemelerinde ortaya çıkmasını istemiyorsak biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir pozisyon almalıyız. Çünkü bu pozisyonu almadığımız zaman bunun bedelini 80 milyon ödüyor, işsizlikle, yoksullukla, yoksunlukla ödüyor arkadaşlar. Bu açıdan hepinizi bu vicdani ve ahlaki duruşa davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Paylan.