| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 22.11.2017 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Evet, tan yeri ağardı. Sabahın bu vaktinde bizim pürmelal hâlimizi anlatan -Sayın Bostancı burada yok, onun da hoşgörüsüne sığınarak- yerli ve millî bir fıkrayla çirkin olmayan bir eleştiride bulunacağım.
Şimdi, mukallitin biri akşam yorgun argın eve gidiyor, pijamalarını giyiyor, tam istirahate çekilmişken -çocuklar ve hanımefendi var- ezan okunmaya başlıyor. Hanımefendi "Ya, ey adam, bu saatte geldin, oturdun. Bak, ezan da okunuyor. Ya, insan bir cemaat içine katılır, gider, bir namaz kılar." falan deyince bu, hane reisinin gururuna dokunuyor biraz. Sinirli bir şekilde pijamalarını çıkarıyor, elbiselerini giyiyor, oğluna diyor ki: "Kalk oğlum, ezan okunuyor, namaza gidelim." Tabii, baba oğul camiye gidiyorlar. Tabii, ayın ramazan ayı olduğunun farkında değiller. Sünnet kılınıyor, farz kılınıyor, peşine devam. Adam bakıyor ki bu işin sonu gelmeyecek, ceketi çıkarıp, dönüp oğluna diyor ki: "Oğlum, sen git. Hoca işi inada bindirdi. Annene söyle, beni beklemesin."
Şimdi, gerçekten, pijamalarını giymiş arkadaşlarımıza bir anda karar yeter sayısı noktasında bir eksiklikten dolayı telefon gitti. Onlar da zannettiler ki gelip bir yoklamaya katılacağız, daha sonra gidip tekrar muhabbet edeceğiz ama aynen bu mukallitin durumuna düştüler, iş uzayacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hiç öyle düşünen yok Hoca. Sizinkiler hiç gelmemiş buraya, bak, farkında değilsin. Görev şuuruyla burada, bütün arkadaşlar burada.
KAMİL AYDIN (Devamla) - Efendim, işin esprisi bir tarafa, gerçekten, Sayın Elitaş, şimdi, bakın, geçen sene bir acı olay yaşadık. Aramızda ilaç kullanan arkadaşlarımız var, sağlık sorunları yaşayan arkadaşlarımız var. Allah'a şükür, biz dimdik ayaktayız ve bu kaçıncı konuşmamız biliyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 4 kişiyle.
KAMİL AYDIN (Devamla) - Yani sizin gibi kulise çıkıp, girip böyle bir şeyler yapmıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Geriye kalanlar nerede?
KAMİL AYDIN (Devamla) - Şimdi, bakın, lütfen, burada sağlığı gerçekten riskli olan... Geçen sene şurada bir stenograf arkadaşımız rahatsızlık geçirdi çünkü gece geç saatte çalışması doktor tarafından belki de sakıncalı bulundu. Ne olur, burada yapıcı eleştirilerimize birazcık kulak verin. Allah korusun, burada herhangi bir arkadaşımızın sağlığıyla ilgili bir sorun yaşanırsa bu vicdan hepimizi rahatsız eder. Dolayısıyla bakın, önceki haftalarda 3 partiyi temsilen bir heyetle -bunu mütemadiyen hepiniz yapmışsınızdır- biz Birleşik Krallık Parlamentosunu gezdik, sonra İskoçya'ya çıktık. İnanın, çalışma günleri aynı ama çalışma saatleri çok net. Akşam belirli bir saatte, beş buçuk, altı; ne karar alınmışsa ya da "Maksimum sekizi geçmemek kaydıyla." diyorlar. Şimdi, biz de bir İç Tüzük değişikliği yaptık. Elbette ki olağanüstü hâllerde, çok acil, mesela ne olabilir; taşeronlara kadro vermek gibi, 400 bin öğretmenin atamasını müjdeleyeceğimiz çalışmayı gerektiren bir durumda eyvallah, sabahlayalım günlerce ama Allah aşkına yani ne yapıyoruz; bir torba yasayı görüşüyoruz. Bu kadar işi germeye, bu kadar yokuşa sürmeye gerek yoktu diye düşünüyorum.
Şimdi, hazır Spor Bakanımız buradayken, Sayın Spor Bakanımızı bulmuşken ben de bir iki şey yöneltmek istiyorum. Son zamanlarda, bakın, sporumuzda gerek olimpiyatlar aşamasında gerek ulusal ve uluslararası yarışmalarda gerçekten bizi mahcup eden birtakım şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. Sporun gerçekten ahlaki boyutunu bir kenara bırakmış, tamamen "her yol mübah" mantığıyla başarıya endekslenmiş bir kulvara girdik ama biz böyle bir başarıdan rahatsızız. Başarı da yok ya ortada. Çünkü niye? Altından hep çapanoğlu çıkıyor. Bir bakıyoruz ki olimpiyat şampiyonu, bir bakıyoruz ki rekor kırmış ama 1'inci, 2'nci olan yarışmacılar dopingli çıkıyor. Efendim, şike iddiaları var ve maalesef, bugün buna bir de katmerli bir şekilde, televizyonlardaki spor programları da katıldı. İyice artık zeki olmayı, çevik olmayı, ahlaklı olmayı bir kenara bıraktık, tamamen başarıya endekslenmişiz. Ne olacak Allah aşkına? Bizim yüzümüzü kara çıkarmayacak bir başarı özlemiyle yanarken günü kurtarma adına, günü birlik başarılardan bıktık artık.
Sayın Bakanım, siz sporun içinden geliyorsunuz, gerek yönetici olarak gerek millî sporcu olarak; ne olur, artık sizden çok şey bekliyoruz ve takipçisi olacağız. Biz artık, para pazarlığı yapan futbolcuların olduğu bir millî takım istemiyoruz.
Çok özür diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, estağfurullah, buyurun.
Bir dakika...
KAMİL AYDIN (Devamla) - Efendim, biz artık, talimat veren yöneticilerin yönettiği kulüpleri istemiyoruz. Biz artık, kafe basan antrenörlerin çalıştırdığı millî takımları istemiyoruz. Ve son zamanlarda dilinden gerçekten kin, nefret akan televizyon programcıları istemiyoruz. Çünkü bu ülke gerçekten yeterince şiddetten çekti, bunun spora yansımaması için sizden büyük başarılar bekliyoruz, bu konuda da yardımınızı istiyoruz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.