| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 22.11.2017 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanunun 108'inci maddesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, kitle fonlamasına dair bir düzenleme yapıyor. Kitle fonlamasını bir tarif etmek gerekiyor. Kitle fonlaması, kalabalıkların bireysel olarak katkı yapıp bir kitle oluşturup kitlenin ortak bir karar vermesiyle hangi projeleri fonlayacağına dair ileriye dönük adımlar attığı bir platformdur. Yani proje finansmanı yapar. Bireysel katkıda bulunursunuz ama kitle olarak karar verirsiniz ve bu ortak karar sonucunda bir projenin kaynağa erişip erişmeyeceği belirlenir.
Şimdi, bu platformlar normalde internete dayanırlar. Yani internet üzerinden işlerler. Şimdi, zaten daha başından maddenin çelişkisi ortaya çıkıyor. Öyle bir iktidar ki internete özgürlüğü kısıtlıyor, ondan sonra dönüyor internet üzerinden bir fonlama mekanizması öneriyor. Daha geçtiğimiz haftaydı "Freedom House" Özgürlükler Evi'nin yayınladığı uluslararası kıyaslamalarda Türkiye'de internet özgürlüğü olmadığı yeniden dünyaya duyurulmuş oldu. Şimdi, bu, ne yaman çelişki. Özgür olmayan bir zeminde projelere kaynak aktarılacağı iddia ediliyor.
Dolayısıyla, akla şu soru geliyor: Esasında bu kitle fonlaması ne? Bu kitle fonlaması, bir hayal satmanın ötesine geçmeyecek ve gerçekten amacına ulaşmayacak bir fonlama mekanizması. Yani özünde hayal ticaretinin ötesine geçmiyor. Şimdi, aradan bankaları çıkardığınız zaman sahtekârlık, yanlış projelere kaynak aktarılması, hile ve dolayısıyla mağduriyet ortaya çıkması ihtimali özellikle de küçük yatırımcılar için çok artmış oluyor. Üstelik de bu ülke hayal ticaretinden, emeklilerin paralarını kaybettiği, nice insanın gelecek hayalinin ve umutlarının yok olduğu deneyimleri çok iyi biliyor. İyi düzenlenmediği, iyi denetlenmediği takdirde para aklamaya kadar gidebilecek bir araç olduğunu da uluslararası çalışmalar çok açık ortaya koyuyor.
Şimdi, bir mucize yaratması beklenen kitle fonlamasının mucize yaratıp yaratmayacağına dair dünyada birçok çalışma yapılmış. Soru şu, uluslararası çalışmalarda: Bu fonlarda kitle bir araya geldiğinde gerçekten doğru projeyi buluyor mu? Hakikaten ürün inovasyonunu destekliyor mu?
Bakın, Amerika'da çok yaygın olarak 2009'dan beri kullanılan "Kickstarter" var. Daha geçtiğimiz hafta "Kickstarter"ın 50 bin projesi üzerinden bir üniversitenin yaptığı araştırmanın sonuçları yayınlandı, okumamışsınızdır, ben sizinle paylaşayım, sonuç şunu gösteriyor: 50 bin proje içerisinde kitlenin fonlamayı seçtiği projeler, kitleye faydalı gelmiş olan ama esasında özgün olmayan projeler. Kendisine faydalı gözüken ama esasında çok da yenilikçi olmayan yani inovasyonu olmayan projeleri seçmişler. Daha da ötesinde insana özgün gelmiş ama hiçbir faydası yok, "Ya, ne değişik fikirmiş, verelim parayı." demişler, o paradan bir fayda çıkmamış. Tam tersine, hem faydalı hem yenilikçi olan projelere finansmanın azaldığı, bu projelerde yapılmış olan çalışmada ortaya çıkmış.
Şimdi, iddia ediyorsunuz ki kitle fonlamasını getireceksiniz ve Türkiye bir anda inovasyon yapmaya başlayacak. Böyle olmadığını çok gelişmiş bir finansal piyasadan örnek dahi gösterirken Türkiye'de mucize beklemek hiç gerçekçi değil. Oysa neye ihtiyacı var Türkiye'nin? İyi bir ekosisteme ihtiyacı var. "Startup" girişimciler için en iyi 20 şehre bakıyorsunuz dünyada, İstanbul yok, İzmir yok, Ankara yok, Trabzon yok, Hatay yok, Bursa yok, Türkiye'den hiçbir şehir yok çünkü Türkiye'de sayenizde iyi bir ekosistemi bırakın, bir yaşam alanı dahi kalmamış durumda.
İyi bir girişimcilik ekosistemi için bilgi gerekiyor, eğitim gerekiyor. Çocuklar "Acaba sınav nasıl olacak?" endişesinden bilgi öğrenmeyi bırakmışlar. Bilimden korktuğunuz için bütün üniversitelerin içini boşaltmışsınız. İyi bir ekosistem için dijital altyapı gerekiyor. Oysa biz hâlâ kara yolları ve köprüler yapmakla övünen bir iktidarla karşı karşıyayız. Oysaki rekabet içinde bulunduğumuz ülkeler fiber optik ağla örüyorlar kendi ülkelerini. Girişimcilik ekosistemi hukuk gerektiriyor. Türkiye'ye bakın, sizin iktidarınızda 2007'den bugüne mülkiyet haklarının korunması sıralamasında 126 ülke içinde 38'incilikten 78'inciliğe gerilemiş Türkiye. Nasıl girişim yapsın? Mülkiyetinin hakkının savunulmayacağını düşünen insanlar var bu ülkede.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 113 ülke arasında 99'uncu sıradayız. Ekosistemin kurulabilmesi için bir kültürel...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Sayek Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - ...yapı ve sosyal algı gerekiyor, bunda da risk iştahı gerekiyor. Herkesi korkuttuğunuz, baskı yarattığınız ortamda risk iştahı da girişimcilik de olmaz.
Güçlü bir ekosistem için sağlıklı işleyen bir piyasa, sağlıklı işleyen bir finansal sektör gerekiyor. Sağlıklı işleyen bir finansal sektör için de istikrar ve öngörülebilirlik gerekiyor, bunun için de karşılıklı güven gerekiyor. Ama, öngörülebilirlik için "Kurumlar vergisini azaltacağız." deyip iki ay sonra artıran bir iktidar değil, Merkez Bankasına sürekli siyasi gölge yapan bir iktidar değil, mali disiplini çöpe atan bir iktidar değil, güven yaratacak bir iktidar gerekiyor.
Saray rejiminin tercihi ortada. Eğitimi bir ideolojik alan olarak gören, bilimden korkan, hukuku OHAL'le yok eden bir yaklaşım, korkarım ki Türkiye'de girişimciliği öldüren yaklaşımın ta kendisi olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sayek Böke.