GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:27
Tarih:22.11.2017

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, bu torba tasarıyla ilgili aslında söylenecek çok şey söylendi. Bu ranta rant katan ama yoksulu daha yoksullaştıran torba tasarının aslında çekilmesi gerektiğini defaatle belittik ama ben burada daha çok Anayasa Mahkemesinin verdiği karar üzerinde durmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin tutuklu HDP Milletvekilimiz Gülser Yıldırım'ın başvurusunu reddetmesi, sarayın tahakkümü altında AYM'nin bu ülkede var olduğunun bir göstergesi olmuştur. Anayasa Mahkemesi demokratik siyaseti koruması gerekirken o, tek adam yönetimini tercih etmiştir. Artık, Türkiye'de kuvvetler ayrılığı değil, tek kuvvet var: Saray ve saraya bağlı komisyonlar. AYM, sarayın hukuk komisyonuna dönüşmüştür. Demokrasinin garantörü olan Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla bizatihi kendisini hiçe saymıştır. Bu, yargının bağımsız olmadığının açık bir kanıtıdır. Anayasa Mahkemesi bir üst mahkeme gibi değil, âdeta yerel bir mahkeme gibi karar almıştır. Anayasa Mahkemesi ve yürüttüğü hukuksal çerçeve, 6,5 milyon insanın iradesine karşı başlatılan saldırının bir aracına dönüşmüştür. Anayasa Mahkemesi bu kararla uluslararası hukuku ve Anayasa'nın kendisini yok saymıştır. Anayasa Mahkemesi yasanın kendisinin dışına çıkıp fiilî bir durum yaratıyor. Anayasa, Anayasa Mahkemesinin bizatihi kendisi tarafından çiğnenmiştir. Anayasa Mahkemesi Başkanı Anayasa'yı ihlal etmiştir. Gerekçeli kararda 6-8 Ekim olaylarına ilişkin görüş bile belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi açıkça yerel mahkemelere aleyhimize karar vermesi yönünde direktif vermiştir. 6-8 Ekimle ilgili daha ortada yerel mahkeme kararı yokken Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararına girmesi yerel mahkemelere bir talimat olmuştur.

Anayasa Mahkemesi olumlu karar vermiş olsaydı ne olacaktı? Tabii ki milletvekillerimiz tahliye edilmiş olacaktı. Yine, Sevgili Eş Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş tahliye olacaktı. Onu cezaevinin önünde 100 binlerce insan karşılayacaktı. İşte tam da bundan korktular. Korkmakta da haklılar çünkü Demirtaş önümüzdeki dönemde cezaevinden çıkacak ve onu milyonlar karşılayacaktır. Asıl bu durumdan korktunuz. Korktuğunuz için de böyle bir karar verdiğinizi biz biliyoruz. Anayasa Mahkemesi, görevi olan Anayasa'ya aykırılığa dair ciddi bir değerlendirme dahi yapmamıştır. Anayasa Mahkemesi, konjonktürel bir karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin adı artık OHAL mahkemesidir. OHAL rejimine uygun kararlar art arda bundan sonra gelecektir. Türkiye'de hiçbir yargı kurumunun bundan sonra olumlu bir karar vermesi beklenemez. Ama ne olursa olsun bu halkın meşru ve haklı bir mücadelesi var.

Kuvvetler ayrılığı demokrasinin güvencesidir. Bu ilke, her kuvvetin bağımsız olmasına ve birbirinden emir almamasına dayanır. Anayasa Mahkemesinin başvurumuz hakkında verdiği karar ve kullandığı gerekçeler de göstermiştir ki kuvvetler ayrılığı artık ülkemizde bulunmamaktadır. Tek kuvvet ve ona bağlı komisyonlar vardır artık; saray ve kendisine bağlı komisyonlar. Anayasa Mahkemesi verdiği kararla milyonlarca vatandaşımızın iradesine karşı başlatılan saldırıya ortak olmuştur. Anayasa'nın kendisi, bizzat onu korumakla yükümlü Anayasa Mahkemesi tarafından yok sayılmıştır. Sarayın karşısında eğildikleri gün yitirdikleri itibarını onarmak için bir fırsat doğmuştu, maalesef ona da cesaret edemediler. O baş, eğik kaldı. Üyelerinin tek bir emirle tutuklanabildiği bir üst mahkemeden bağımsız karar vermesinin beklenmesinin kendisi zaten boş bir umuttu. Anayasa Mahkemesinin kararı, belli ki saray tarafından kaleme alınmış, partili Cumhurbaşkanının açıklamalarından kopyalanıp karara yapıştırılmış, açıkça yerel mahkemelere halkın seçtiği temsilcilerimize ceza verilmesi talimatı verilmiştir. Anayasa Mahkemesi artık sarayın bir hukuk komisyonu olmuştur. Koruma altına aldığı, Anayasa ve özgürlükler değil, bizzat OHAL rejiminin kendisidir. Verdiği kararlarla bu rejimin devamını sağlamaktadır ama ne olursa olsun özgürlükler ve taleplerimiz, hukuka aykırı mahkeme kararlarıyla yok edilemeyecek kadar haklı ve meşrudur. Biz haklılığımızı saraya bağlı komisyon kararlarından değil, bizleri seçen milyonların iradesinden alıyoruz.

Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.