Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 24 |
Tarih: | 16.11.2017 |
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Ahmet Kaya'nın vefatının 17'nci yılı, kendisini bir kez daha burada saygıyla anmak istiyorum.
Ahmet Kaya sadece ana dilinde türkü söylemek istediği için linç edildi, sürgüne yollandı. Ama maalesef -aradan on yedi yıl geçti- hâlâ bugün, mevcut olan tabloda pek bir şeyin değişmediğine, linç kültürünün hâlâ çok sıcak ve ayakta tutulmaya çalışıldığına tanıklık ediyoruz.
Bu linç ve sürgün siyasetiyle bir de rehin alma siyaseti devreye girdi. Ben de buradan bir kez daha, cezaevinde olan eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye eş başkanlarımıza selam ve saygılarımı da iletmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP siyasetinin geldiği noktayı AKP'nin kendisiyle muhalefetinde izliyoruz. Artık, mesele muhalefete yönelik baskıyı aştı. Öyle politikalar üretiliyor, öyle şeyler söyleniyor ki biz itiraz ettiğimizde verilen yanıtlarla aslında kendi kendinizi eleştiriyorsunuz. "Ben halkçıyım." diyerek iktidar olabilen, şimdi dünyadaki bütün diktatörlük örneklerinin izlediği seyri takip ederek "Halk benim." diyor. Siyaset dedikleri şey toplumun istilasından ibaret.
Nüfusun yarısının kendi seçtiği belediye eş başkanıyla yönetilmediği, geçin siyasi partileri, halkların terörize edildiği, insanların birbiriyle konuşurken bile tedirgin hâle geldiği bir ülke, siyasetsizleşmenin göstergesidir. Çünkü siyaset tam tersine isteklerin nasıl ortaklaşacağını, birlikte yaşamın nasıl kurulacağını konuşmak demektir, bu yoksa siyaset de yok demektir.
Türkiye'de çok önceleri de bilirsiniz ki halk ve vatandaş arasında aslında elitist bir ayrım vardı ama maalesef, bugün, artık muhalefet eden, zulme karşı baş kaldıran, AKP politikalarına itiraz eden herkes halk olmamak, terörist olmakla suçlanıyor. Ama sanıyor musunuz ki önünüze geleni terörist ilan etmek sizi de kurtaracak? Bakın, "Ben daha az teröristim." yarışında olan metaller yoruldu. Aslında bu durumu çok iyi ifade eden bir film repliği geldi aklıma, film aslında günümüzdeki örneklerle de çok iyi örtüşüyor, filmde şöyle söylüyor, diyor ki: "Mars'tan küçük yeşil adamlar inse hepiniz küçük yeşil adamlardan olursunuz." Aslında bugünkü siyasete tıpatıp da uyan bir örnek. Bu politikalar her yönüyle kaybetmeye mahkûm çünkü AKP ilk dönemlerde kendisini eleştirenlerin bir kısmına statü ve konfor dağıtarak iktidar olmuş bir partidir ve şimdi, bu güç ve statü gittiğinde kendisini var eden bütün bu yapılar başka bir güç arayışı için köşe bucak kaçışıyor. Aslında "Bu tasfiye operasyonlarıyla, bu rehin alma politikalarıyla HDP'yi çözeriz."le başlayanların bugün kendisi çözülme aşamasında.
İktidar, mezarlıkların girişinde yer alan "Her canlı bir gün ölümü tadacaktır." ifadesini kendine siyasi rota edinmiş görünüyor; "Her Türkiye vatandaşı bir gün gözaltı ve tutuklamayı tadacaktır." diyerek herkese gözdağı vermeye çalışıyor. Artık, Türkiye'de birlikte yaşam değil, neredeyse yaşama mücadelesi, öldüğünde de gömülme mücadelesi veriliyor. AKP'ye itaati, köleliği "sadakat" adı altında meşrulaştıranlar bilsin ki itaatsizlik imkânının olmadığı bir yerde itaatin de meşruiyeti yoktur. AKP Genel Başkanı geçenlerde "Maalesef, dünyada adalet yok. Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya, böyle bir dünyayı kabullenmek mümkün değil." demişti. AKP bu dünyayı kabullenmiyorsa değişime önce kendinden başlamalı, adaleti kirli oyunlardan kurtarmalıdır. AKP'nin mutsuzluk, kıyım, çatışma üzerine inşa ettiği şeye siyaset değil savaş deniyor. Açıkçası, bugün hem kendisiyle hem ülkenin bir bütünüyle bir savaş yürütülüyor. Bu, metallerin yorulduğu AKP zaman aşımına uğradı ama birlikte yaşama iradesi zaman aşımına uğramıyor; insanlar sindi sanmayın, insanlar direnerek mücadele ediyor. Bizler, dün olduğu gibi bugün de yarın da bu mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Binalarımızın yakılması, vekillerimizin tutuklanması, özgür basının susturulması, demokratik kitle örgütlerinin kapatılması, muhalefetin ne kadar baskı altında olduğunu gösteriyor, doğrudur ama daha çok sizin diktatörlüğünüzün kaydı olarak tarihe geçtiğini de ifade etmek isterim.
Bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)