| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 15.11.2017 |
ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yanlış yürütülen siyasetler ister istemez ekonomiye de yansıyor ve bugün de devamını sürdürmüş olduğumuz bu torba yasada her yönüyle vergiler, yeni ekonomik politikalar, alanların, meraların, köylerin satışı üzerinden bu krizin yükü yine halkın, kamunun kaynaklarından çıkarılmaya çalışılıyor. Engellilerden tutalım da tütüne, yeni borçlanmalardan tutalım da diğer bütün şeylere kadar onlarca değişik mesele var. Ama bunların hepsi, dediğim gibi, bu ülkede sürdürülen yanlış politikalar, çatışmalı kültürler, geçmişle hesaplaşmamadan kaynaklı ileri gelen sorunlardır.
Ben de bugün, işte, akşamın bu saatinde, doğup büyüdüğüm Dersim ilinin seksen yıldır kanayan bir yarasından bahsetmek istiyorum. Çünkü bu tür yaralar aslında bu ülkedeki bütün bu ekonomik istikrarsızlığın da temellerinden bir tanesi olmuş oluyor. Yani bugün, 15 Kasım 1937 de, seksen yıl önce Dersim ileri gelenlerinin idam edildiği, yüz binlerce insanın dilleri, inançları, talepleri gerekçe yapılarak hedef alındığı beş yıllık bir sürecin parçası olarak tarihe geçmiş oldu. Beş yıl boyunca büyük bir katliam, sürgün, yıkım süreci işletilerek önemli tahribatlar yaratıldı. 1934'te başlatılan Islahat Programı sonrasında Tunceli kanunu, işte, 4 Mayıstaki Bakanlar Kurulu kararı ve benzerleriyle birlikte başlayan askerî harekâtta, 15 Kasım 1937'de Seyit Rıza -75 yaşında- oğlu -17 yaşında- ve 5 arkadaşıyla birlikte idam ediliyor. Bu operasyon 1939'lara kadar sürüyor. Resmî rakamlara göre, 15 bine yakın insan yaşamını yitiriyor. 100 binden fazla insan sürgün, yerlerinden, inanç yerlerinden, yaşadıkları ekonomik alanlardan, yurtlarından ediliyor. On binlerce kayıp. Yine, büyük bir ekonomik yıkım. Aynı şekilde, il, ilçe, köy ve insanların isimlerinin değiştirilmesi, inanç ve dillerine yönelik getirilen yasak ve asimilasyonla büyük bir tahribat, büyük bir yıkım gerçekleştirildi. Maalesef bu yasakçı fikriyat hâlâ devam ediyor, hâlâ bu coğrafyanın dilleri, inançları yasaklı, doğasına büyük bir saldırı... Muhalif kimliğiyle mücadele yürüten insanlara yönelik de büyük baskılar söz konusu. Doğaları yakılıyor, barajlar yapılıyor, büyük baskılar, tutuklamalar söz konusu, inançları ve dilleri de yasaklı durumda.
Yaralarının sarılması için yöre halkının talebi, elbette ki on yıllardır dile getiriliyor, Hükûmet yetkilileri ve bütün bu ülkeyi yönetenler de biliyor bunları ama maalesef bugüne kadar herhangi bir adım atılmış değil, sadece bazı sözlerin dile getirilmesi dışında, göstermelik özürler dışında herhangi bir şey çözüme ulaştırılmamış durumda.
Öncelikle yöre halkının talebi şudur: Bu politikaların yani dillerine, inançlarına yönelik yapılan bu ayrımcı, tekçi politikaların tümünün iptal edilmesini, doğasına yönelik yapılan baraj ve benzeri saldırıların da ortadan kaldırılmasını istiyor.
İkincisi, 1937-1938 katliamında Seyit Rıza ve 6 kişinin mezarları hâlâ ailelerine verilmiş değil, yargılanan 58 kişiden de 51'inin akıbeti belli değil yani bir an önce bu insanların mezarlarının, varsa kişisel eşyalarının ailelerine devredilmesi gerekiyor, verilmesi gerekiyor.
İl, ilçe, köy isimlerinin iade edilmesi gerekiyor. 51 kişi de dâhil olmak üzere sürgün edilen on binlerce insanın akıbetinin açıklanarak, bunların mağduriyetlerinin de giderilmesi gerekiyor.
Yine aynı şekilde, yasaklı olan, şu an hâlâ kapalı olan arşivlerin kamuoyuna açılması gerekiyor.
Kayıp çocuklara yönelik -o dönem katledilen ailelerin çocukları da şehirlere gönderilmişti- bunlara ilişkin de devletin bir açıklama yaparak bu ailelerden resmî olarak özür dilemesi ve bütün bu sorunların da çözümü üzerine çalışma yürütmesi gerekiyor. Eğer yaraları sarabilirsek, yani geçmişimizle yüzleşebilirsek, bu coğrafyada yaşanılan bütün o çatışmalı süreçleri sona erdirebilirsek hem toplumsal barışı sağlamış olacağız hem de ekonomik ve psikolojik yıkımların en azından bir bölümünü tamir etmiş olacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ataş.