Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 22 |
Tarih: | 14.11.2017 |
LEZGİN BOTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, federal Kürdistan bölgesinde ve İran Kürdistan Eyaleti'nde meydana gelen deprem felaketinden dolayı hayatlarını, yaşamlarını yitiren kardeşlerimizi rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar diliyorum.
49'uncu madde üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, 14 Kasım 1944 yılında bugünkü Gürcistan'ın sınırları içerisinde bulunan Ahıska bölgesinde Türk kardeşlerimizle birlikte Kürt kardeşlerimiz de yaşıyordu ve on binlerce Kürt de, aynen, Türk kardeşleriyle aynı akıbeti, aynı kaderi paylaşarak sürgün edildiler. Ancak bu sürgünün, bu katliamın 73'üncü yılında yine Kürtler etnik ayrımcılığa maruz kaldılar, maalesef yeterince sahiplenilmediler. O dönem Hemşinliler de sürgün edildiler, Türk kardeşlerimiz de sürgün edildiler. 1992 yılında dönemin Hükûmetinin, Turgut Özal'ın çıkardığı bir yasayla 60 bin Türk soydaşımız, kardeşimiz ülkeye getirildi ancak Kürtler maalesef yine ihmal edildi. Bu felaketin bir daha yaşanmamasını diliyor ve o dönem hayatlarını kaybeden bütün kardeşlerimizi de rahmetle anıyorum.
Değerli kardeşlerim, tecrübeyle sabittir ki AKP'nin rant ve kâr hırsıyla börtü böceğe, ağaca, toprağa ve suya ihanet ettiğini biliyoruz. Her ne kadar takiye yapsalar da bunu kendileri de söylüyor. Hâl, vaziyet böyleyken kentlerimizin ve doğamızın patronlara biraz daha kazanç sağlamak adına heba edilmeyeceğinin de garantisi maalesef yok.
Şimdi de kamuoyunun büyük tepkisine yol açan bu düzenlemelerle doğayı iyice talan etmenin önünü açacak torba yasayla karşı karşıyayız. Çünkü tasarının ilk hâlinde, ÇED raporunun âdeta bir zorunluluk olmaktan çıkarıldığı bir düzenleme yoğun bir muhalefet sonrası çıkarılmıştır ancak bu düzenleme yerine ikame edilen yeni maddelerle, doğayı katledecek düzenlemeler konusunda iktidarın ısrarı hâlen sürmektedir. Bu değişikliklerin ekolojiye vereceği tahribatın geri dönülemez boyutlarda olacağını... Dolayısıyla, böylesi maddelerin katiyen metinden çıkarılmasını öneriyoruz.
Burada sözü memleketim Van'a getirmek istiyorum değerli arkadaşlar. Van, heybetli dağlarıyla, yaylalarıyla, berrak sularıyla çok değerli bir kentimiz. Ancak, biliyorsunuz, Van Gölü de şu an büyük bir doğa felaketiyle karşı karşıyadır. Maalesef, yıllardır AKP'nin iktidarda olan hükûmetlerine defalarca çağrılar yapmamıza rağmen... Ve şimdi atamış oldukları kayyumla, belediyemizin işler hâle getirdiği arıtma tesisi de şu an ciddi şekilde ihmal edilmiş durumdadır. Biliyorsunuz Aral Gölü büyük bir felaketle yok oldu, yine, Urmiye Gölü aynı şekilde, şu an büyük bir felaketle karşı karşıya. İktidar partisine soruyorum: Acaba Van Gölü için de aynı akıbeti mi bekleyeceğiz?
Değerli arkadaşlar, yine Van'da, Van'ın merkezinde, biliyorsunuz, Toprakkale diye bir yer var, Toprakkale yıllardır askerî bölge. Aslında, antropolojik olarak turizme açılması gereken, arkeolojiye açılması gereken, çok değerli, Urartu tarihinden kalma önemli bir yer. Fakat buranın önemli bir kısmı askerî alan olarak kullanılırken bir kısmı da, çok ilginç bir şekilde, tam tepesinde, Van'ın merkezinde olan bu güzelim, bu tarihî yer, bu doğa harikası bir taş ocağına, bir rantçı yandaşa peşkeş çekildi. Burada da derhâl orada açılan taş ocağının bir an önce durdurulmasını ve oranın da askerî bölge olmaktan çıkarılıp Van'ın ekonomisine ve turizmine kazandırılmasını tekrar hatırlatmak isterim.
Değerli arkadaşlar, son olarak, sözlerime son vermeden önce, bir Kızılderili atasözüyle sözlerime son vermek istiyorum: Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde AKP de artık parayla yaşamın gerçekleşmeyeceğini ve paranın da yenmeyeceğini öğrenecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)