| Konu: | (2/1694) esas numaralı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/117) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 14.11.2017 |
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan, sayın Divan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, şu anda cezaevlerinde tutsak olan seçilmişlerimizi de buradan saygıyla selamlıyorum.
Evet, yurttaşımızın, insanımızın tapu kadastrodan kaynaklı mağduriyetlerinin giderilmesi için bir kanun teklifi vermiş bulunmaktayım.
Arkadaşlar, özellikle bölgede ve Türkiye'nin bütün şehirlerinde tapu kadastrodan kaynaklı, yurttaşlarımız, insanlarımız mağdur edilmiştir. Şöyle ki: Birçok yerde insanlarımızın, yurttaşlarımızın atalarından, dedelerinden kendilerine kalan bağ, bahçeler kadastrolama esnasında hazine malı olarak tescillenmiştir. O dönemde insanlarımız, bir kısmının okuma yazma bilmemesi ve kadastro teknik bilgilerini haiz olmaması sebebiyle, o yanlışın, o gasbın farkına varamamışlardır ve süre aşımına girmiştir. Mahkemelerde de bu anlamda Millî Emlakin, Hazinenin, Maliyenin lehine karar verildiği için, yüz binlerce insanımız, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde, her köyünde maalesef mağdur edilmiştir. Bunun sonucunda da kendi arazisini, bağ, bahçesini almak isteyen insanlarımız, maalesef, açık artırma usulü ihaleye girmek zorunda kalmışlardır ve bundan da kaynaklı bir arazi mafyası türemiştir. Arazi mafyası, kendi toprağını, kendi gayrimenkulünü almak isteyen insanlardan ihaleden çekilmek şartıyla para istemiştir ve bundan kaynaklı da Türkiye'de, sizlerin de şahit olduğu, birçok ilde, ilçede, kadastrodan kaynaklı, bu zulümden kaynaklı kavgalar olmuştur, cinayetler olmuştur. Bu konuda en bilinen cinayet de Bilge köy katliamı, cinayetidir ve 45 insanımız hayatını maalesef kaybetmiştir. Başka tarihlerde de Diyarbakır'da, Muş'ta, Bingöl'de, Batman'da yine bu gasptan dolayı, bu zulümden dolayı insanımız birbirine düşmüştür ve maalesef, hükûmetler, devlet bunun farkında olduğu hâlde bu sorunu çözme, giderme yoluna gitmemiştir.
2015 yılından bu yana, hem ben soru önergeleri verdim hem daha önceki muhalefet partileri de bu konuda araştırma önergesi vermiştir. Bu konuda konuşmalarımız olduğu hâlde hiçbir somut adım atılmamıştır. Ama ne ilginçtir ki gerek Mardin'de gerek Batman'da ve Türkiye'nin birçok ilinde iktidar milletvekilleri, hem genel seçimlerde hem yerel seçimlerde belediye başkan adayları, milletvekili adayları bu sorunu çözme sözü vermiştir. Bizatihi benim muhatap olduğum ve çözülmesini istediğim sorunu, 2010'dan önceki referandumda, yine Devlet Bakanı olan Mehdi Eker, Mehmet Şimşek, Acırlı köyünde (Derizbine), Midyat'ta (Estel) çözme sözü vermişlerdir, çözmemişlerdir. 2011'den sonra Muammer Güler çözme sözü vermiştir, yine çözmemiştir. 2015'teki hem haziran seçimlerinde hem kasım seçimlerinde yine iktidar milletvekilleri çözme sözü vermiştir ama çözmemiştir. Her seferinde demişlerdir ki: "Bu seçimlerde bize oy verin; söz, biz gereğini yerine getireceğiz." Vatandaş bu konuda çok muzdariptir. Hadi buyurun, iktidar oldunuz, bu sorunu çözün. Yani bu yurttaşlarımızın mağduriyetini bu Meclis, bu iktidar çözmeyecekse yurttaşımız çözümü nerede arasın? Hem kanun hükmünde kararname gibi bir yetki var şu anda elinizde, yarım saat içinde, bir saat içinde çözülebilecek bir sorundur. Neden kanun hükmünde kararnameleri sadece işten ihraç etmelere karşı kullanıyorsunuz? İnsanların temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasında kullanılıyor da neden yurttaşımızın, insanımızın esas sorunlarının çözülmesi için kanun hükmünde kararname çıkarmıyorsunuz?
Yine bir hadisle bitireceğim: "Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmiyorsa dilinizle, yetmiyorsa kalbinizle buğzediniz." demiş Resulü Aleyhissalâtu Vesselam.
Buyurun, iktidar elinizle bu sorunu çözün. Biz dilimizle bunu dillendireceğiz ve çözülene kadar da bunun takipçisi olacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)