GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:13.11.2017

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, burada sorunları sağlıklı bir şekilde tartışmak, çözüm üretmek ve siyasetin siyaset üretmesi için çabalamak galiba nafile bir çaba, her geçen gün buna kendi adıma daha çok inanmaya başladım. Yani burada hepimiz özgür irademizle objektif mevcut koşullara göre bir değerlendirme yaparsak eminim çözemeyeceğimiz hiçbir problem yok. Tartışmalar dönüp dolaşıyor birkaç cümleye sıkışıyor ve oradan bir çıkış bulmamız mümkün değil. Biz çözüm arıyoruz, burada çözümsüzlük dayatılıyor. Biz savaşa karşı olduğumuzu, demokratik siyaset yapmak istediğimizi ve bütün koşullara rağmen bunu zorladığımızı her anlamda ifade ediyoruz, bize ha bire aynı kelimelerle yüklenme oluyor.

Şimdi, Goebbels'i çok sık anmaya başladık, hani "Bir yalanı ne kadar büyük söylerseniz inandırıcılığı o kadar büyük olur ya da bir yalanı kırk kere söylerseniz kendiniz de inanırsınız." diyor. Şimdi, yalan üzerine, gerçek dışı iddialar üzerine burada siyaset yaparsak hiçbirimiz diğerini dinlemeyiz, burada birbirimizi dinlemiyoruz aslında. Birbirimizi dinlersek anlama şansımız olur.

Biz baştan beri diyoruz ki şu anda cezaevinde bulunan eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, 5 bin siyasetçi, il başkanı, ilçe başkanı yargının kararıyla tutuklanmadı. Ben adımın Meral olduğuna ne kadar eminsem buna da o kadar eminim. Her gün yeni bir belge getiriyoruz size, "gizli" ibareli, Adalet Bakanlığının yazıları, basındaki demeçler... Şöyle bir tesadüf olabilir mi? Ankara'da bir konuşma oluyor, yerel mahkeme aynı konuda tutuklama kararı veriyor. Biz Meclis kürsüsünden yaptığımız konuşmalardan dolayı yargılanıyoruz. Bakın, ayrıntılı bir şekilde kendi dava dosyamı getireceğim. Adana'da iki genç öldürüldü, iki genç... Ben olay yerine gittim. Polislerin öldürdüğüne dair görgü tanıkları var. Bir cümle sarf etmişim Twitter'da, taziyeye gitmişim, tek cümle -belgelerini sunacağım- "Polis yine öldürdü ve delilleri ve delilleri temizledi." Aileye başsağlığı diliyorum ve suç duyurusu yapıyorum aynı zamanda. 301'den iki yıl üç ay bana ceza verdiler biliyor musunuz? Ben burada hiç söylememişsem yüz defa "katliam" "polis cinayeti" "Bu ülkede cezasızlık var." demişim, mahkeme zahmet edip bütün taleplerimize rağmen Meclisten talepte bulunmuyor. Şimdi, bunun adı yargı bağımsızlığı mı? Siz siyasetçisiniz, biz de siyasetçiyiz; "millî irade" diye dolaşıyoruz ortalıkta, en çok da siz söylüyorsunuz ama millî irade bize gelince... Milyonlarca insan halk değil mi, vatandaş değil mi gerçekten? Niye bu tip şeylerle yargılıyorsunuz? Biz burada bu kanın durması için kendi bütün bedenimizi bu işin altına koyuyoruz, siz gelip bizi başka bir şeyle itham ediyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Bunu biz yaptık." Demin Sayın Muş itiraf etti, "Bunun hesabını vereceksiniz." dedi. Yandaş medyada hangi milletvekili işaret edildiyse o şu anda cezaevinde ya da ceza alıyor dışarıdan. Bu bir tesadüf değil. Önceden karar veriliyor ilgili birimlerde, denetleniyor, yönetiliyor, mahkemelere talimat gidiyor, talimat gitmesine de gerek yok, mahkemeler durumdan vazife çıkarıyor ve ilgili cezayı veriyor.

DHKP-C'ye teşekkür ettiğimi defalarca söylediniz. Olayı keşke anlatabilsem. Adana il binamız bombalandı, basın toplantısında dediler ki: "DHKP-C mi yaptı?" Ben "Bilmiyoruz." dedim. Sonra basın mensubu "Size çok sayıda geçmiş olsun dileği geldi." dedi. "Geçmiş olsun dileğinde bulunan herkese teşekkür ediyorum." dedim, Anadolu Ajansı ve yandaş medya "Beştaş DHKP-C'ye teşekkür etti." diye manşet attı ve dilinize pelesenk oldu. Şimdi ben onu ne kadar anlatırsam anlatayım siz böyle bir yalan üzerinden ya da böyle bir iddia üzerinden gelip siyaset yapıyorsunuz. Herkes hakkında yaptığınız bu. Bu, karalama siyasetidir. Yargıyı da, kararı da, hükmü de, infazı da siz yapıyorsanız çıkın mertçe söyleyin, deyin ki: "Biz kendimiz dışında bir siyaset istemiyoruz, milletvekili istemiyoruz, biz tek başımıza her şeye yeteriz." (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Yani lütfen konuşurken de müdahale etmeyin. Hele bir kadının müdahale etmesi çok üzücü. Ben buradan size hakikatleri anlatıyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Sizden mi öğreneceğiz? Sizin müdahalelerinizi biz görüyoruz. Senden mi öğreneceğim ben neye müdahale edeceğimi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz müdahale etmeden önce gelin burada konuşun, burada. Burada cevap verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Konuşuruz gerekirse. Sana mı soracağım ben konuşacağımı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Böyle sataşma sizin geleneğiniz olmuş. Sataşmayla bu işi çözemezsiniz.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Sen kendi terbiyeni öğren, ondan sonra...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Tamam mı? Bu işlere siz de inanmıyorsunuz ama yapacağınız hiçbir şey yok. El mahkûm! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Beştaş.