GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:13.11.2017

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu torba yasa kapsamında, hepimiz biliyoruz, birbirinden pek çok farklı alanlarda yasama yapıyoruz ve bunun problemleri üzerinde defaatle konuştuk ama bunun düzeleceği yok, ne yazık ki önümüze geldiği şekilde de tartışmak zorundayız.

Doğrusu, bu torba yasanın 34'üncü maddesi, 1211 sayılı Kanun'un daha önce ortadan kaldırılmış 44'üncü maddesini yeniden düzenliyor ve bu düzenleme Merkez Bankasını Türkiye'de başka hiçbir kuruma, hatta emniyet müdürlüklerine bile verilmiş olmayan, Millî İstihbarat Teşkilatına bile verilmiş olmayan ekonomik veri talep etme, işleme ve bunları paylaşma konusunda mutlak bir hakimiyetle donatıyor. Böyle bir durum hiçbir kurum için kabul edilebilir değil çünkü geçmesi istenilen maddede Merkez Bankasına verilen yetki şu: "Banka, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerinden her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir." Ve devam ediyor: "Bu bilgilerin kapsamı, toplanma ve izleme yöntemi, doğruluğunun denetimi, paylaşımı, destek hizmeti temini de dâhil olmak üzere usul ve esaslar bankaca belirlenir." Yani Merkez Bankasından başka hiç kimse bunu bilemez, elde ettiği bilgiyi kimle paylaşacağı da hiçbir şekilde kayıt altına alınamaz. Bu kadar yüksek bir yetki hangi nedenle -isterse Merkez Bankası olsun- verilebilir? Doğrusu bu ne Anayasa'ya ne de diğer yasalara, Bilgi Edinme Hakkı Yasası dâhil hiçbir şeye uymayan bir durum.

Merkez Bankasının bağımsızlığını biliyoruz ama nihayet bu fiyat istikrarını sağlamayla ilgili bir bağımsızlık. Bilgi toplama, işleme ve dağıtma konusunda Merkez Bankasının, diğer yurttaşların ve diğer kurumların sahip oldukları kayıtlardan azade kılınması için bir tek şey gerekir. Esasen Hükûmet çok ağır bir döviz krizi beklentisi içindedir. Bu yüzden bir komuta ekonomisi mantığıyla zamanında hareket edebilmelidir. Bu nedenle de döviz pozisyonu açığı yaratan bütün unsurların ensesine o an çökebilmek için elinde bir yetki bulundurmak istemektedir. Fakat bunun bile bu şekilde yapılabilmesi Anayasa'nın ilgili hükümleri karşısında ve birbirleriyle rakip durumdaki mali kuruluşlar, tüzel ve özel kişiler arasında Hükûmetin taraf tutabilmesine, bu bilgileri birbirlerine rakip kuruluşların paylaşabilmesine de imkân sağlayan, açık sunan bir uygulama bu.

Hatırlayalım geçmiş dönemin bütün uygulamalarını. Kamu kurumları içerisinde birbirlerine rakip siyasi kurumlar ve iktisadi kuruluşlar arasında nasıl bilgi aşırma, bunları birbirlerine karşı koz olarak kullanma yönünde ağır krizlerden geçtik. Doğrudan doğruya Hükûmet, bakanlar, o zaman Başbakan olan şimdiki Cumhurbaşkanı, kendileri nasıl bu durumlarla karşı karşıya kaldılar, bunu bilmiyor olamazlar. O nedenle, ben Merkez Bankasına da hiçbir kuruma da kişilere, kurumlara ve mali kuruluşlara ilişkin bunca bilginin, Merkez Bankasının tekelinde ve hiç kimseye hesap vermeden, hiçbir davranışı dolayısıyla hiçbir kayıt altına alınmadan bunca bilginin sağlanmasının son derece abartılı bir önlem olduğunu düşünüyorum.

Dediğim gibi, bu aslında büyük ve başa çıkılması güç bir döviz krizi beklentisi karşısında bir acil önlem olarak düşünülmüş olmalıdır. Ama o zaman da bu kadar iyimser iktisadi tablolar, bu kadar iyimser mali tablolar çizmek ile bu tedbiri düzenlemek arasındaki çelişkiyi açıklamak da Hükûmete kalır.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.