| Konu: | Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 07.11.2017 |
MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önceki maddede, 3 tane GSM şirketinin yaklaşık, Sayın Bakanın ve bürokratların hesabına göre 1,5 milyar yani eski rakamla 1,5 katrilyon, bizim arkadaşlarımızın hesabına göre de 3 katrilyon borçları silindi, havaya gitti.
Şimdi, çiftçilerimizin şu talebi var, diyorlar ki: Ziraat Bankasına Türkiye genelinde çiftçilerin toplam borcu 50 milyar gibi bir rakam. Bunun faiziyle ortalama hesap ettiğimiz zaman, o da 4 milyar gibi bir rakama tekabül eder. Çiftçilerin de faizsiz bir şekilde borçlarının on yıla taksitlendirilmesini talep ediyorlar. Tabii, bu talepte de çok haklılar çünkü bir tarafta tamamen yabancı firmaların kazancını başka ülkelere taşıdığı bir paranın ortadan yok olması var, bir tarafta da kendi çiftçimizin üretim yaparak alın teriyle para kazanmak için borçlandığı ve bu borçların da faizinin altında ezildiği ve bu faizlerin silinerek anaparalarının taksitlendirilmesini istiyorlar. Çok haklı bir talep ama bunu söylediğimiz zaman "Hazineye ek yük gelir." deniliyor Bakanlık tarafından. Ya, peki, bu, GSM firmalarının borçlarından hazineye ek yük gelmiyor mu? Yani, o parayı nereden alıyorsunuz, nereye gidiyor o para? Nereden geliyor, onun karşılığı nerede? Onun karşılığı da yok ortada. Ha, çiftçiye gelince, ek yük olur, GSM firmalarına gelince, milyarlarca liralık paralarını sil, efendim, başka ülkelere kazanç gitsin ve oradan o insanlar ceplerini şişirirken bizim çiftçimiz de alın terini toprağa dökmeye devam etsin ama para kazanamasın. Ya, bu mantık yanlış bir mantık, doğru bir mantık değil. Yani siz kendi üreticinizi, kendi çiftçinizi korumak yerine eğer burada başka ülkelerden gelip sahiplenilen Vodafone gibi, Türk Telekom gibi ve Turkcell gibi GSM firmalarının borçlarını silerseniz bu çiftçiye ne cevap vereceğiz biz şimdi, ne söyleyeceğiz? Çiftçi soruyor, diyor ki: "Biz hangi ülkenin çocuğuyuz, biz nerenin çocuğuyuz? Biz bu ülkenin çocukları değil miyiz? Biz bu ülkeye domates, salatalık, buğday, pamuk üretmiyor muyuz? Nereye üretiyoruz biz? Yani Hariri mi olması lazım soyadımızın, yoksa bilmem ne Arap ülkesinin şeyhinin soyadı mı olması lazım?" (MHP sıralarından alkışlar) Yani değerli arkadaşlarım, bakın, hakikaten kabullenilecek bir şey değil. Çiftçi borçları ertelensin dediğimiz zaman "Ek yük geliyor efendim..." Ya, tamam da burada ek yük yok mu? Bu nereden çıkıyor, bu ek yük nereden çıkıyor? Kim karşılayacak bu ek yükü? Yani çiftçi sahipsiz, Allah için söylüyorum, çiftçi sahipsiz. Gelin, burada çiftçi borçlarıyla ilgili bir önerge verelim ve çiftçi borçlarının da faizini silip on yıl taksitlendirelim. Onlar da borçlarını ödesinler, hem tarlalarını eksinler, diksinler hem üretsinler hem de alın terleriyle para kazansınlar. Ama yok, çiftçi dediğimiz zaman sahipsiz. Mazot almış başını gitmiş, 5 lirayı bulmuş, efendim, gübre almış başını gitmiş, güya KDV'si silinmesine rağmen, güya KDV'siz fiyat uygulanmasına rağmen eski fiyatın çok çok üstüne çıkmış. Bu yükün altında çiftçi ezilirken, hâlâ üretim yapmaya çalışırken, o bankadan al, öbür bankaya götür, Ahmet'in külahını Mehmet'in külahına değiş, bu şekilde borcunu ödemeye çalışırken başka ülkelerin burada gelip sahiplendiği Vodafone gibi, Turkcell gibi veya Telsim gibi firmaların borçları silinsin. Bu doğru bir uygulama değil, bu uygulama yanlış bir uygulama. Eğer biz çiftçimizi koruyamazsak, üreten insanları koruyamazsak yakın gelecekte insanlarımız aç kalırlar.
Şimdi, yerli otomobilden bahsediliyor, çok güzel, inşallah yaparız, inşallah başarırız ama sen et ithal ederken yerli otomobil yapmanın hangi anlamı var ya?
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)