GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:76
Tarih:08.03.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü   yılın tüm günlerinde kadınların saygıyla ve sevgiyle yaşayacağı ve yaşatılacağı günlerin yakın olması dileğiyle kutluyorum. 8 Martı kutlamanın heyecanına biraz hüzün karışıyor bugün. Hüznümüzü artıran, kadınların şiddete maruz kalmaya devam ediyor olmaları.

"Kadınlar Sonbahar" şiirinde Attila İlhan diyor ya: "Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar/Titrek dudaklarında sarışın bir keder/Nabız kaybolur, kan susar, dolaşım yavaşlar." İşte, tam da böyle kederdeyiz. Duyduğumuz her haber, gördüğümüz her fotoğraf içimizi acıtıyor, daralıyoruz. Birine bile tahammül edemeyecekken birkaçına birden şahit oluyoruz; birini içimize sindirememişken, sindiremeyecekken yeni bir şiddet haberi ile sarsılıyoruz ancak yaşananları soğukkanlılıkla değerlendirmek durumundayız, bize düşen budur. Yaşananların ne olduğunu, sebeplerini, ortaya çıkış biçimlerini, kısacası sorunu tüm yönleriyle ele alıp çıkış yollarını, önleme yollarını bulmalıyız.

Kadınların devletine, devletin her bir görevlisine, polisine güvenmesini sağlamak durumundayız. Bu ülkenin her şehrinde, kasabasında kadınların gündüz ve gece seyahat ederken ya da çalışırken emniyet içinde yaşamasını mümkün kılmalıyız. Onlar en zor anlarında devletin himayesine girebilmeliler.

Kısacası, kadınlara siper olmamız, kadınlara umut olmamız gerektiğinin farkındayız. Bu sorumluluk ne gerektiriyorsa hepsini ve daha fazlasını yapmak için çalışıyoruz. Çalışmalarımız her geçen gün artarak devam ediyor. Yaşadığımız hüzünlere son verme çabası içinde ileriye dönük umutları yeşertme hedefindeki Hükûmetimiz olanca gücüyle çalışıyor, çabalıyor. Sadece bugünü değil, geleceği düşünerek, kalıcı ve sağlıklı çözümlere ulaşmak için stratejik çalışmalar yürütülüyor.

Kadınların yüklendikleri sorumluluklar, yaptıkları ve yapacakları işler bir ülke için hayati önemdedir. Kadınlar destek olmazsa nelerden mahrum kalacağımızı saymaya kalksak çok uzun bir liste çıkar.

Bugün ne yazık ki şiddete konu olmasıyla gündeme gelen kadın, aslında kendi adına ve bütün toplum adına şiddetin ilacıdır. Kadına şiddetle yaklaşanlar, farkında olmasalar da kendi içlerinde taşıdıkları bir şiddetin girdabında yaşamaktadırlar. Onların dünyaya bakışları, eşyayı kullanışları, tabiattan yararlanmaları, hatta kendilerine bakışları şiddet içermektedir. Daha derinden bir yerlerden şiddetin pençesine düşmüşlerdir. Şiddetin bütün kaynaklarıyla kökünün kazınması için yine kadının aklına, yüreğine ve emeğine ihtiyacımız var.

Kadınlarımız olmasa sadece ülkemizi değil, dünyayı ve kötülüklere meyilli çağımızı da şiddetten koruyamayız. Sadece fiziki şiddetten söz etmiyorum, içimize yerleşen ve giderek bünyemizi kontrol altına alan şiddet duygusunu anlatmaya çalışıyorum, ruhumuzu karartan, irademizi esir alan şiddeti tarif etmeye çalışıyorum. Doğaya, eşyaya, topluma, tarihe yönelik bir şiddet hâli var yeryüzünde. Bundan mutlaka kurtulmamız gerekiyor, kendimizi, ülkemizi, çevremizi, hatta çağımızı kurtarmalıyız.

Biliyor musunuz ki şiddet, öğrenilen, görerek taklit edilen bir davranış biçimidir. Şiddetin herhangi bir şekilde başvurulabilecek yollardan biri olmaktan çıkarılması, sonu şiddete varan yola girilmemesi ancak eğitimle sağlanabilir. Bunu yapacak olan, bu uzun soluklu örnek olma ve öğretme çabasını üstlenecek olan da ancak kadınlardır. Yarının yetişkin kadınları ve erkekleri olacak bugünün çocuklarına şiddetten tamamıyla arınmış bir ortam hazırlayacak olanlar da kadınlardır.

Kadın olmadan eksik kalacak yanlarımızı saymaya devam edelim isterseniz.

Kadınlarımız olmadan demokrasimizin düzeyini yükseltemeyiz, demokrasimizi sağlam temellere oturtamayız. Bunu sadece 8 Mart için söylenmiş bir ifade olarak kabul etmeyin lütfen. Sonuçta demokrasi, karşılıklı empatiyi, toleransı esas alan bir rejimin adıdır. Karşısındakinin varlığına, görüşlerine saygı duymayı, haklarını korumayı öngören bir rejimdir demokrasi. Kaba güce değil, bir araya gelmenin gücüne, ortak fikirler oluşturmanın gücüne yaslanır demokrasi ve bu yaklaşım biçimini, dengeleri gözeterek ortaklıklar kurmayı ancak kadınlar güçlendirebilir ve çoğaltabilir. Kadınların bu alandaki görünmeyen ancak kuvvetle hissedilen etkileri çok açıktır.

Kadınlarımız olmasa, onları üretim süreçlerine dâhil etmesek üretimimizi de artırmamız mümkün değil. Nüfusun yarısını oluşturan bir kitlenin üretime yeterince katkı vermediğini düşünebiliyor musunuz? Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe kadının katkısının eksik kalmasına, çağdaş dünyanın rekabete dayalı ekonomi sisteminde yer var mıdır acaba?

Kadınlarımız olmasa, toplumsal ilişkilerimiz, saygımız, sevgimiz, nezaketimiz nereye varır acaba? Komşuluklarımız, dostluklarımız, yardımlaşmamız ne hâle gelir? Kadınlar her alanda olduğu gibi toplumsal dokunun oluşmasında ve zedelenmeden korunmasında da temel işlev görmektedirler. Öyleyse hep birlikte kadını layık olduğu saygın yere taşımamız gerekiyor. Ona değer vermeli, onu toplumsal yapının merkezine yerleştirmeliyiz.

Bu konuda hassasiyetle ve sözde değil, eylemlerimizle, davranışlarımızla bu işe gücümüzü ve gönlümüzü koymalıyız ama ne yaparsak yapalım şunu bilmemiz gerekiyor ki, yapılanlar sadece düzenlemelerdir, kanunlardır, aslolan, zihniyetlerin değişmesidir. Ben, bir gün, Türkiye'de zihniyetlerin de değişeceğine ve bu gibi kanunları bu meclislerde konuşmayacağımıza inanıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Denizli.