GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:01.11.2017

AYCAN İRMEZ (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına 13'üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Gerçekten bu tasarıya baktığımızda bir kez daha bize gösteriliyor ki bu Hükûmet dini her şeye alet etmiş, başını almış gidiyor. Ne yazık ki öyle bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu Hükûmet, toplumu din üzerinden ayrıştırmaya çalışıyor ve ötekileştirmeye çalışıyor, bu da bunun bir göstergesidir.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Her şeyiyle, yolsuzluğuyla harama batmış bir Hükûmetin kalkıp helal kelimesini -İslam dininde bu kadar önemli bir kelimeyi- kurum ve kuruluşlara atfederek böylesi bir isimle bir kurumun oluşturulması... Hakikaten, iktidar neyin helalinden bahsediyor, bunu anlamış değiliz.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki 1 Eylül 2016 tarihinde Belediye Kanunu'nda bazı değişiklikler yapıldı ve bu değişikliklerle birlikte bazı suçlamalar nedeniyle hakkında soruşturma açılan ve görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin yerine on beş gün içerisinde görevlendirilme yapılması hükmü getirildi. Yani bir yıldan uzun süredir, içeriğine OHAL'de ve KHK'yle ne yazık ki bazı değişiklikler getirildi. Bilindiği üzere Hükûmetin ağustos ayında kanun olarak TBMM'den AKP'nin de onayıyla çıkarmasının ardından yürürlüğe giren bir olağanüstü hâl, durum yasası söz konusudur. Bu değişiklik bu yanıyla sadece seçmen iradesine değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz Meclisin iradesine karşı da yapılan bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bu hüküm getirildikten kısa bir süre sonra Demokratik Bölgeler Partisinden halk tarafından irade olarak seçilen 71 belediye eş başkanı tutuklandı ve DBP'li 94 belediyeye de kayyum atandı. Ayrıca 8 belediyenin de yetkileri ne yazık ki mülki amirliklere devredildi, bu sürece yüzlerce meclis üyesinin gözaltına alınıp tutuklanması da eşlik etti. Kürt halkı tarafından kendi iradelerine karşı bir saldırı olarak yorumlanan bu uygulamaların ayrışma ve çatışma zeminini güçlendireceği defalarca dile getirilmesine karşın ne yazık ki bu uygulamalara devam edilmiştir. Bunların yanında DBP'li belediyelerin dışında birkaç belediyeye de kayyum atandı fakat buralara atanan kayyumlar meclis üyeleri arasından seçildi. Ne yazık ki DBP'li belediyelere atanan kayyumlar ise kaymakam ve vali yardımcıları gibi kamu görevlileri arasından seçildi. Tabii, DBP'li belediye eş başkanları görevden alınırken herhangi bir yargı kararının beklenmesi bir tarafa, gayrihukuki bir şekilde ne yazık ki tutuklandılar. Son zamanlarda neyle suçlandıklarını bilmediğimiz, kamuoyunun da bilmediği AKP'li belediye başkanları görevden el çektirilmeye başlandı. Bu durumda, Türkiye'nin 79 milyonluk nüfusu hesaplandığında neredeyse ülke nüfusunun yüzde 40'a yakını kendi seçtiği belediye başkanı tarafından yönetilmemektedir. Böylece devletin temel meşruluk kaynaklarından ve Anayasa'nın temel ilkelerinden biri olan insanların seçme ve seçilme özgürlüğü yine ve yeniden gasbedilmiştir yani halkın iradesi hiçe sayılmıştır.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının yerel yönetimler üzerinde baskı ve hegemonyası ülkenin içinden geçtiği iktidarsızlık sürecini daha da genişletmek çabasından başka bir şey değildir. Özellikle 7 Haziran sonrası demokratik siyasal alana yapılan müdahalelere paralel olarak yürütülen yerel yönetimlerin tasfiyesi sürecinde rafa kaldırılan hukuk, Türkiye'nin, Türkiye tarihinin en büyük skandallarına dönüşmüş durumdadır. Siyasallaşan yargı Kürt illerindeki belediyelere karşı toptan bir tasfiye aracı hâline getirilirken Hükûmet kendi belediye başkanlarını aileleriyle tehdit ederek görevden el çektiriyor.

Türkiye, hukuk ve demokrasi ülkesi değil; tutuklamayla, gaspla, tehdit ve şantajla görevden alınmaların gerçekleştirildiği bir mafya ülkesi hâline ne yazık ki dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, kayyum atanan DBP'li belediyelerin halka hizmet sunduğu bütün kurumları neredeyse devre dışı bırakılmış ve halk ile belediye arasındaki bağ da tamamıyla kesilmiş bir durumdadır. Nihayetinde merkezî iktidarın, muhalefet partilerine mensup yerel idarecileri ve istenmeyen belediye başkanları olarak ilan ettiği kişileri baskılama ve yetkilerini daraltma eylemi bugün yine OHAL kanunuyla belediye yetkilerine tamamen neşter vurulup...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)