GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:15
Tarih:31.10.2017

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce sataşma üzerine söz aldığımda da bir belge göstermiştim, yargıya talimatın, emrin belgesini. Bunu kesinlikle es geçemeyiz, es geçilemez bir belge. Üzerinde "gizli" ibaresi bulunan, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü başlıklı bir yazıyı Hâkim Enis Yavuz Yıldırım Bakan adına Eş Genel Başkanımız Demirtaş'ın bütün dava dosyalarına göndermiştir. Peki, bu yazı nedir? Bu yazının içeriğinde -iki sayfalık bir yazı, yazının teknik bölümlerini geçiyorum- aynen şöyle yazılıyor, bu SEGBİS sistemi ve duruşmalara çıkarılma talebiyle ilgili önceden önlem almak, aslında verilen talimatın gereği tartışılıyor olacak ki bunu sağlamlaştırmak için Bakanlık yeni bir müdahalede bulunuyor ve diyor ki, aynen cümle şu: "Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan militan konumunda olan ve kamuoyu tarafından yakından bilinen ve takip edilen adı geçen tutuklunun bulunduğu il dışında yapılacak duruşmalara getirilip götürülmesinin firar, olası saldırı ve adliye önünde gösteri, eylem yapılması gibi istenmeyen olayların yaşanmasına neden olabileceği değerlendirilmektedir."

Değerli milletvekilleri, bir kere, Adalet Bakanlığının bir tutuklunun duruşmaya getirilip getirilmeme konusunda yargılamayı yapan mahkeme yerine karar vermesi mümkün değildir. Adalet Bakanı mahkeme heyeti yerine bu değerlendirmeyi yapamaz. Bu bir hükümdür, böyle bir hükmü Adalet Bakanlığı veremez. Tabii, niye veremez? Eğer hâlâ Anayasa yürürlükteyse, eğer hâlâ iç hukuk mevzuatı ve ulusal üstü sözleşmelere imzanın gereği yapılıyor iddiası devam ediyorsa... Yok, bu iddia ortadan kalkmışsa, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti değilse, kuvvetler ayrılığı yoksa, yargı denetimle, talimatla çalışıyorsa biz Hükûmete sesleniyoruz: Lütfen bunu açıklayın, Türkiye'de biz de artık yargı vardır yoktur tartışmasını bir kenara bırakalım. Bu, vahim nitelemesinin bile karşılamayacağı bir belgedir.

Şimdi, daha önce yaptığım konuşmada sayın grup başkan vekili dedi ki: "Bu ülkede siz de 80 milletvekiliyle dokunulmazlıkların kaldırılmasını istediniz." Ya, gerçekten burada her gün, her an aklımızla alay ediliyor. Biz alay ettirmeyiz aklımızla. Alay edemezsiniz, sadece kendi kendinizi komik duruma düşürürsünüz. Nerede kuvvetler ayrılığı ya? 80 milletvekili dilekçe verdiğimiz için mi dokunulmazlık kalktı? Bizim verdiğimiz öneri ortadadır, kayıtlarda mevcuttur. Bunu halka yutturmak için bu algı yönetiminden vazgeçin artık. Bu dokunulmazlıkların kaldırılması süreci, Meclise gelmesi, soruşturmaların başlatılması, hangi davaların, hangi soruşturmaların davaya dönüşeceği, kimler hakkında tutuklama kararı verileceği, kimlerin milletvekilliğinin düşürüleceği, kimlerin ne kadar ceza alacağının kararı mahkemede değil, Külliye'de verildi, AKP Genel Merkezinde verildi. Bunu zaten gizlemiyorsunuz. Bence gizlememek en dürüst yaklaşımdır. Zaten AKP Genel Başkanı açıkça "Ben onu bunu dinlemem, bunlara yargı gereğini yapacak." dedi. Bu konuda yüzlerce konuşma var. Şimdi gelmiş Mecliste bunun aksini iddia ediyorsunuz. Bu her şeyden önce dürüstçe bir yaklaşım değil. Yaptığınız işin arkasında durun. Bunu önemle hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, diğer yandan, bu yazıda bir genelge geçiyor değerli milletvekilleri, bunu özellikle halk duysun, kamu duysun diye söylüyorum. Yazının ikinci bölümünde -AKP Grup Başkan Vekiline de verdim- "14/3/2012 tarihli -uzun bir rakam var- sayılı genelge doğrultusunda" diyor. O tarihte HSYK'de kim var biliyor musunuz? Bu yazının dayanağı, bu genelgeye atıfta bulunmuş, işte şu HSYK listesi. Kaç kişi dışarıda dersiniz? O HSYK kurulu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu cezaevinde ama onların genelgeleri Demirtaş'ın mahkûm ilan edilmesini, suçlu ilan edilmesini gerektiriyor. Ahmet Hamsici o zaman HSYK Başkan Vekili. Nerede biliyor musunuz? Tutuklanmış, etkin pişmanlıktan yararlandı ve tahliye oldu. İbrahim Okur, kendisi 1. Daire Başkanı, tutuklandı. Nesibe Özer tutuklandı. Bunu resmî belgeden söylüyorum. Birol Erdem, üye, tutuklandı, pişmanlıktan tahliye oldu. Profesör Doktor Bülent Çiçekli firari konumunda, Doktor Teoman Gökçe açığa alınmış -henüz onu tespit edemedik, tespit edersek sizlerle paylaşacağız- Ahmet Berberoğlu tutuklu, Hüseyin Serter tutuklu, Ömer Köroğlu tutuklu, Ahmet Kaya tutuklu. Kendileri tutuklu, yazdıkları genelgeyle HDP mahkûm ediliyor, HDP'nin adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor. İşte buna çifte standart mı deriz, buna, Fetullahçılarla yapılan iş birliği temizlenemiyor mu deriz, geçmişe dönük aynaya bakma zorunluluğu hissetmiyorlar mı deriz, ne dersek diyelim, bunların ikisi de resmî belgedir değerli milletvekilleri. İşte Türkiye'de yargının artık olmadığının ilanıdır bu. Bu, açık bir tablodur.

Diğer yandan, eş genel başkanımıza, Erdoğan'ın açıkça bir hakareti, iftirası vardı. Türkiye yurttaşlarının, 80 milyonun ve dünyanın gözünün içine baka baka G20 zirvesinde "Demirtaş ne zaman çıkacak?" sorusuna -bu kelimeyi söylemekten de büyük bir rahatsızlık duyuyorum- "O bir teröristtir. Bizim teröristleri cezaevinden çıkarma yetkimiz yoktur." demiştir. Sayın Ahmet Gündoğdu'nun "tweet"i bende kayıtlı. Telefonumu yanımda getirmedim. Aynı cümleleri -99 bin takipçisi var- kendisi de atmış, herhâlde inkâr etmez. Hiç kimse eş genel başkanımıza ya da bize "terörist" diyemez. Siz bir partinin genel başkanını, milletvekillerini "terörist" diye itham edemezsiniz. Burada oturan, sizin gibi halk oyuyla gelen, demokratik siyaset yapan milletvekillerini bu şekilde itham ederseniz yarın "terörist" suçlamasıyla sizler cezaevine girersiniz, bunu asla unutmayın.

Yapılan suç duyurusuna Ankara Başsavcı Vekili ne yanıt vermiş biliyor musunuz? Şikâyet edilen Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğuna ilişkin belge, Cumhurbaşkanlığı internet adresinden temin edilerek dosyasına konulmuş, dosyada diyor ki: "Mevcut delil durumuna göre hiçbir belgeye gerek yok ve hiçbir şekilde, Anayasa 103'e göre Cumhurbaşkanı yargılanamaz, soruşturulamaz." Ne güzel, çok güzel bir şey. İstediğin kişiye istediğin hakareti et, istediğin suçlamayı yap, istediğin suçu işle, ömür boyu dokunulmazlık zırhına sahip ol. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı ceketiyle AKP Genel Başkanlığı yap, AKP Genel Başkanı olarak başka bir partinin genel başkanına iftirada bulun, suçlamada bulun, halkın gözünde kriminalize et, sana dokunulmasın ama o cezaevinde tutulsun. Böyle bir demokrasi olabilir mi, böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Olamaz. Nerede rekabet, nasıl rekabet edilecek? HDP'nin Eş Genel Başkanı cezaevindeyken AKP'nin Genel Başkanı çıkıp kampanya yapacak ama buna "Siyasi partiler arasındaki rekabet serbesttir." diyeceğiz öyle mi? Zaten Erdoğan'ın en büyük korkusu yargılanmak, bunu hepimiz biliyoruz. İktidarını kaybetmemek ve yargı karşısına çıkmamak için hem içeride hem dışarıda savaş ve çatışma bataklığına Türkiye'yi sürüklüyor, ülkeyi büyük bir kutuplaşmaya ve kamplaşmaya sevk ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu, demokratik meşruiyete sahip olmayan bir tutumdur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Son cümlem.

Bunu özellikle iktidar partisi milletvekillerinin objektif olarak, bir an için empati yaparak bu belgeleri ve bu suçlamaları değerlendirmelerini talep ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)