| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 17.10.2017 |
HDP GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yoksulluğun ortadan kaldırılması günlerinden biri olan 17 Ekim, Birleşmiş Milletler tarafından, bu dünya üzerinde yaşanan yoksulluğun sebebi olan ülkeler tarafından yani onların da oluşturduğu ve onların yandaşlarının da bulunduğu ülkeler tarafından ortadan kaldırılması ya da bir şekilde azaltılması üzerine ortaya atılmış, farkındalık yaratmak için ileri sürülmüş günlerden bir tanesi. Ama, maalesef, bu günü ortaya koyan emperyalist ülkeler ve onların yandaşları, yani bugün iktidarda bulunan kapitalist, emperyalist dünyanın sahipleri bütün bu yoksulluğun yaratılmasının sebepleri üzerine herhangi bir girişimde bulunmamaktadır.
Dünya nüfusunun, ilan edildikten bu yana, yaşanan süreç içerisinde yaklaşık olarak üçte 1'i yoksulluk sınırının altında yaşayacak hâle dönüşmüş durumda; yani, 2 milyar 300 milyon civarında insan bugün dünyanın çeşitli yerlerinde yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Bütün bunlar tabii ki kapitalist, emperyalist sistemin adaletsiz ekonomik bölüşümü, özel mülkiyete dayalı olarak kâr sürecinin işletilmesi ve sermayenin desteklenerek yoksulların ve işçilerin üzerinde aşırı sömürünün gerçekleşmesi üzerinden meydana gelmektedir.
Hem dünyada hem de coğrafyamızda yüzde 20, yani mevcut gelirden en üst düzeyde gelir alan yüzde 20, dünya gelirinin, 35 trilyon doların yüzde 50'sini kendi cebine indirmektedir. En alt düzeyde geliri olan insanlar, yani o "yoksullar" dediğimiz sınıfta yer alan kesim ise sadece dünyadaki o gelirin yüzde 5'ini almaktadır; yani, bu 2,5 milyar insan sadece yüzde 5'le kendi yaşamını geçindirmek zorunda.
Dünya üzerinde yüzde 20, yani dünya nüfusunun yüzde 20'si sosyal yardımlar olmaksızın artık yaşamını geçindiremez hâle gelmiş durumda. Sermaye de, aynı şekilde, bütün bu süreç içerisinde, bu adaletsiz yönelimden kaynaklı en büyük krizlerini yaşadığı dönemlerin de içerisinden geçmektedir.
Ülkemizdeki yoksulluk ortalaması da dünya ortalamasıyla hemen hemen aynı durumda. DİSK'in, sendikaların yapmış olduğu araştırmalara göre yüzde 35 düzeyinde seyretmektedir.
Bugün DİSK-AR'ın yapmış olduğu araştırmaya göre, devlet istatistik enstitülerinin dışında 5,5 milyon insan işsiz durumdadır. Yine, aynı şekilde, düşük aylıklarla çalışan insanlar da bu meseleye eklendiğinde yaklaşık olarak 15 milyon insan -yani bu çalışan alanın içerisinde diyorum- bunların hepsi yoksulluk sınırı içerisinde bir gelirle yaşamını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Uçurum giderek derinleşmekte. Ve bizim coğrafyamızda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yapmış olduğu araştırmaya göre 106 bin insan milyonluk hesaplarla banka hesaplarına sahip mudiler durumunda. Bunun yanında, yaklaşık olarak her yıl bu sayı 6-7 bin civarında artmaktadır. Yani bizim ülkemizde zenginler daha fazla zenginleşmekte, bu kapitalist sömürü düzeninden kaynaklı, fakirler de daha fazla fakirleşmektedir. Bunun sebebi bellidir: Birincisi, bizim ülkemizde de bu meselenin çözümüne yönelik adımlar atılmamaktadır iktidar tarafından. Adaletsiz vergiler hızla artırılmakta. Yani işçilere, memurlara yüzde 4 zam veren Hükûmet, taşıt vergisinde yüzde 40 zam yapabilmektedir ve bunu da dalga geçer biçimde açıklayabilmektedir. Silahlanma hızla artmakta ve füzeler ve benzerlerine trilyonlarca para o alana akıtılmaktadır. Savaş politikaları derinleştirilmekte, yap-işlet-devretle bütün o köprüler ve benzerlerinde o işletmelere trilyonlarca dolar aktarılmaktadır. Saray harcamaları, örtülü ödenekler, OHAL uygulamaları, taşeronlaşma, iş saatinin artırılması gibi nedenlerle işçi alanında büyük bir yoksulluk ortaya çıkarılmaktadır.
Bütün bu sorunların çözümü ancak şu biçimde yapılabilir: Bir, vergide gelire göre bir adalet, işlerdeki çalışma saatlerinin azaltılarak işçilerin işe alınması, toplumsal barışın sağlanması, savaş politikaları ve silaha yatırılan paranın insanlara ve yatırıma aktarılması, yine aynı şekilde tarım, sanayi, teknoloji ve üretim alanında yatırımlar artırılarak, barış ve adaletle bu sorun çözülebilir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ataş.