GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/17) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:8
Tarih:16.10.2017

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı hakkında verilmiş olan gensoru üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 21'inci yüzyıl dünyasında ulaştırma ve haberleşme alanları devletler için sadece ekonomik ve sosyal boyutlarıyla değil, stratejik ve güvenlik boyutlarıyla da büyük önem taşımaktadır. Bu iki alan toplum üzerinde çok yönlü etkileri olan, vatandaşı doğrudan ve sürekli etkileyen, üretim ve dağıtım süreçlerinde özel yeri olan son derece önemli konulardandır.

15 Temmuzda millete ve devlete kasteden hainlerin ilk ele geçirmek istedikleri noktaların başında, ulaşım ve haberleşmeyle alakalı olan kurumların gelmesi bu iki alanın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve hayırla yâd etmek istiyorum, Allah şehadetlerini kabul etsin, mekânları cennet olsun.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında ulaşım ve haberleşme, bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını ve refah seviyesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu alanlardaki gelişmişlik, ülkelerin en önemli refah göstergelerindendir. Büyüyen ve zenginleşen dünyada ortaya çıkan ihtiyaçlar son yıllarda ulaştırma ve haberleşme sektörlerinin öneminin artmasına neden olmuştur. Hızla değişen dünya şartlarına uyum sağlamak, her alanda rekabetçi bir pozisyon kazanmak, ancak dinamik, etkin, verimli, uygun maliyetli ve yüksek teknolojiye dayanan bir ulaşım ve haberleşme sistemine sahip olmakla mümkündür. Bu kapsamda dünya ülkelerinde yatırımlardan aslan payını alan alanların başında bu ikisi gelmektedir.

Ülkemiz ise coğrafi konumu itibarıyla özellikle ulaşım sektöründe stratejik bir yere sahiptir. Bir köprü, doğal bir kavşak görevi yapmakta; Avrupa'yı Asya'ya, Doğu'yu Batı'ya bağlamaktadır. Bu durum ülkemizin önemini bir kat daha arttırmaktadır. Ülkemize bakıldığında; 2016 yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, bütçe gider gerçekleşmesine göre ilk on genel bütçeli kamu idaresi arasındadır. Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ardından beşinci olmuştur. Merkezî yönetim bütçesinde yer alan kuruluşlara tahsis edilen yatırım ödenekleri kapsamında en büyük pay ise yüzde 26,1 ile ulaştırma ve haberleşme sektörünün olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın yatırımcı bir bakanlık olarak önemi de ortaya çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, ulaştırma ve haberleşme iş ve hizmetlerinin teknik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara, kamu yararına ve millî güvenlik amaçlarına uygun olarak kurulmasını, geliştirilmesini ve bu hizmetlerin birbirini tamamlayıcı şekilde yürütülmesini sağlayacak esasları tespit etmek, uygulanmasını takip etmek ve denetlemek göreviyle yükümlü bir bakanlıktır. Ülkemiz açısından stratejik önemi haiz işlevleri yerine getirmektedir. Türkiye'nin jeostratejik önemi, ülkemizin ulaştırma, politika ve yatırımlarını diğer politikalarına göre daha öncelikli bir hâle getirmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, farklı sektörlerin bir araya gelerek ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunabilecek önemli bir konuma sahiptir. Ülkenin üretimini, istihdamını ve bölgesel gelişimini etkileyerek ülke ekonomisinin temel taşını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu alandaki yatırımların, kalkınma veya refahın artmasına doğrudan ve dolaylı çok çeşitli alanlarda katkısı olacaktır. Ayrıca, bu Bakanlığımızın hizmetleri vatandaşlarımızın hayat kalitesini doğrudan etkilemektedir.

Ne yazık ki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Türkiye'nin muhtelif yerlerinde kaynak yetersizliğinden yarım bıraktığı birçok iş bulunmaktadır. Rastgele, planlama yapılmadan, reklam amaçlı, gelecek planlamasını seçimlere göre yapan bir anlayışla ülke bayındır hâle gelemeyecektir. Yapılacak işlerde bir öncelik sıralaması olması, buna göre bir planlama yapılması gerekmektedir. Ne kadar zorlu ve maliyeti yüksek olursa olsun, bir iş tamamlandıktan sonra başka bir projeye başlanmalıdır. Bu durum, kaynak israfının da önüne geçecektir.

Diğer yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonları, Plan ve Bütçe Komisyonu dışında, toplanıp bu işlerin altyapısını oluşturamamaktadır. Komisyonlar atıl kalmamalı, daha fonksiyonel bir hâle mutlaka getirilmelidir. Üyesi olduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu da ne yazık ki benzer durumdadır. Komisyonların aktif çalışması şeffaflığı da arttıracaktır.

Bu vesileyle, izninizle, milletvekili olduğum Bursa'mızın da bu alanlardaki bazı problemlerine dikkat çekmek istiyorum: Bursa, geçen on beş yılda maalesef ürettiği katma değerin karşılığını genel bütçeden alamamıştır. Bursa, Türkiye'nin 4'üncü büyük vilayeti olmasına rağmen, 2003-2016 yılları arasında kamu yatırımlarına bakıldığında Türkiye'de 8'inci sırada yer almaktadır. Mutlaka her vilayetimiz bizim için önemlidir. Ancak, Türkiye'nin 4'üncü büyük vilayetini, merkezî bütçeye çok büyük katkılar sağlayan Bursa'mızı 8'inci sıraya itmek, kamu yatırımlarından mahrum hâle getirmek Bursa'ya ve Bursalıya yapılan haksızlıktır.

Bursa'mızın kangren hâline gelmiş bir hızlı tren meselesi vardır. Önceki yıllarda sembolik rakamlarla kamu yatırımlarında bahsi geçen hızlı tren şimdilerde unutulmuş, kamu yatırım programlarında esamesine rastlanamaz olmuştur. Bursa'ya hızlı tren bir an önce yapılmalıdır. Bursalı hemşehrilerimiz hasretle bunu beklemektedir.

Öte yandan, TÜİK verilerine baktığımızda, Bursa'da araç sayısının 2010'da 539 bin, 2013'te 643 bin, 2014'te 681 bin, 2015'te 733 bin, 2016'da 788 bin ve 2017'nin ilk altı ayında 816 bin olduğunu görmekteyiz. Bu araç sayısındaki artışa rağmen Bursa'da şehir içi yollara birkaç istisna dışında yenileri eklenememiş, şehir içi trafik bu nedenle Bursa'yı ne yazık ki yaşanamaz hâle getirmiştir. Yolların yenisi yapılmadığı gibi, mevcut yollara da Belediye Reisinin çocukluk hayalleriyle yaptırdığı, kullanışsız, "ipek böceği" adı verilen, taşıma kapasitesi düşük araçların yolun yarısını işgaliyle trafik âdeta kilitlenmiştir. Diğer taraftan, modern bir haraç sistemi gibi işleyen yol kenarı otoparkları hem trafiği zora sokmakta hem de vatandaşımızdan kanunsuz bir şekilde para toplanmasına neden olmaktadır.

Dünyanın her yerinde metrolar yerin altındadır. Bizim Bursa'da imkân olmasına rağmen yolun üstünden giden hafif raylı sistem ne yazık ki Bursa'da bir ağaç katliamına da sebebiyet vermiştir. Ceddimiz Bursa'da üç kıtayı kavramıştır. Bu mübarek coğrafyanın her yöresinde ecdadımızın eserleri, hatıraları hâlâ canlılığını korumaktadır. Bursa -han, hamam, kervansaray, çeşme, imarethane, cami, medrese, türbe- tarihle dolu ve iç içedir. İmparatorluğumuza başkentlik yapmış bu tarihî ve kutlu şehrimiz, Bursa'mız daha iyi yönetilmeyi hak etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hükûmetler vatandaşa sundukları hizmetlerde şeffaflığı ve hesap verilebilirliği göz ardı etmemelidirler. Kamu kaynaklarının etkin, doğru ve yararlı bir şekilde kullanılması da son derece önemli bir husustur; düzenlenmesi ve denetlenmesi elzemdir. Kamu kaynaklarının etkin, etkili ve ekonomik kullanımına yönelik en önemli araçlarından bir tanesi de Kamu İhale Kanunu'dur. İhalelerde tarafsızlığın sağlanarak rekabetin ortaya çıkarılması dünyanın her yerinde devletin mal ve hizmet satın alma süreçlerinde temel mantık olmuştur. Bu çerçevede fırsat eşitliğinin sağlandığı şeffaf ihale süreçleri etkin, verimli ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır.

Ülkemizde bu amaçla oluşturulan 4734 sayılı Kamu İhale Yasası 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir ancak bugüne kadar geçen süreçte bu Yasa'da pek çok kez değişiklik yapılmış ve bu çerçevede haklı olarak çok sayıda da eleştiri beraberinde gelmiştir. Bu değişiklikler sonucu Kamu İhale Yasası'nın temel ilkeleri zedelenmiş, hırpalanmış ve deyim yerinde ise delik deşik olmuştur. İhale mevzuatında yapılan değişikliklerle birçok işe istisna ve muafiyet getirilmiş olması, bu çerçevede Bakanlığa bazı durumlarda alımların doğrudan temin yoluyla yapılabilmesi kamu vicdanında ihalelerin istenilen şekilde yönlendirildiği kanaatinin oluşmasına da ne yazık ki vesile olmuştur.

Kamu harcamalarının denetimini kısıtlamak, ihale dışı istisnaları genişletmek, projelerin ihalesiz verilmesine kapı açmak doğru bir yaklaşım değildir; istisnai yöntemleri genel uygulama hâline getirmek doğru değildir. Kamu ihalelerinin yasalara uygun, yolsuzluğa yol vermeyecek ya da çeşitli suiistimallere kapı aralamayacak şekilde tasarlanması ve uygulanması millî bir görevdir. Hızlı sonuç veren ancak ekonomikliği ve etkinliği ön plana çıkaran şeffaf, katılımcı, yolsuzluk yapmayı zorlaştıracak mekanizmaları ihtiva eden ihale uygulamaları kamu vicdanının hasar görmesini engelleyecektir. Bunun dışındaki yollara tevessül etmek vicdanları yaralar, birlik ve beraberliğimizi zedeler. Bürokratlarımız İhale Kanunu'nu önlerinde bir engel olarak görmemelidirler.

Kamu İhale Kanunu'nun, gelinen noktada son kez kamu vicdanını tatmin edecek şekilde değiştirilmesi, elden geçirilmesi zaruri hâle gelmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu duygular içerisinde sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak gensorunun aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, heyetinizi en içten saygılarımla bir kez daha selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)