GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Savunma Sanayi Konusunda Gizlilik Dereceli Bilginin Korunması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:12.10.2017

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size bugün toplatılan bir kitap hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Fehim Taştekin'in "Rojava/Kürtlerin Zamanı" isimli kitabı toplatıldı. İlginç, değil mi? Size belki ilginç gelmiyor da yıllar sonra Türkiye OHAL'den dolayı, OHAL'e sırtını dayayan, güç alan bir iktidar tarafından yönetiliyor, her türlü zorbalık, hukuksuzluk mazur gösteriliyor ve şimdi de kitaplar toplatılmaya başlandı.

"Rojava/Kürtlerin Zamanı" kitabını okudum, içinizden okuyanlar da vardır mutlaka. Okumadıysanız okuyun, göze alın. Yasak kitap bulundurmak böyle fazla bir ceza gerektirmez, ayrıca meşru da değildir. Şu anda bir yıldır okunan, dağıtılan, Türkiye'nin her tarafında olan bir kitaptan söz ediyoruz. Tabii, üzerinde "Rojava" olunca, "Kürtler" olunca kitabın toplatılması için yeterli gerekçe var kabul etmiş sayın hâkim.

Peki, ne demiş hâkim? Çok korkunç bir karara imza atmış yani trajikomik ama söylemek zorundayım. Kitabı terör örgütü niteliği taşıdığı gerekçesiyle yasaklamış yani kitabı böyle nitelemiş. Sanki kitap canlı bir organizma, kitap yaşıyor, kitap gerçekten örgüt üyesi ve aman onu toplayalım, böyle yayılmasın. Bu kadar da vahim bir hukuki kararla karşı karşıyayız. İki gündür bu tartışılıyor. Bir hâkim nasıl böyle bir karar verir, bir kitap nasıl yasaklanır 2017 yılında? Hem de kitap ne biliyor musunuz? Kitap, Rojava'da yaşananları bir gazetecinin izlenimleri olarak aktarıyor. Fehim Taştekin orada gördüğü gerçekleri sadece gözlemci bir gazeteci olarak kitaba aktarıyor, çarpıtmıyor, gerçekleri saptırmıyor, orada ne gördüyse, görüşmelerden hangi neticeleri çıkardıysa bunu kitabına not etmiş. Şimdi, bu büyük bir utanç. Şüphesiz zamanında, darbe dönemlerinde kitaplar toplatılırdı ama biz o dönemin hani en azından bir daha dönmeyeceği duygusundaydık ama 2017 Türkiyesinde şimdi bir de kitap toplatma eklendi. Ahmet Şık'ın kitabını hatırlarsınız, "FETÖ" denilen Fetullahçı savcılar tarafından matbaadayken el konuldu ve yasaklandı. Şimdi, bir yıldır piyasada olan bir kitap yasaklandı. Tabii, bunun arkasında ne arayalım, şunu arayalım: Kürtlere -dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın- karşı bir tutum, bir düşmanlık. Aman ha, ne derseniz deyin "Kürt" demeyin, "Kürt halkı" demeyin! Niye? Ukrayna'dan Uganda'ya, Uganda'dan Myanmar'a, neredeyse Afrika'da en küçük bir kabileyi ziyaret edebilecek kadar dış ilişkilerde gezen, diplomatik girişimlerde bulunan bir ülkenin yönetimi var şu anda iktidarda. Irak Federal Kürdistan Bölgesi'nde referandum yapıldı diye Hükûmet temsilcileri ve AKP Genel Başkanı gözümüzün içine baka baka, Türkiye'de 20 milyon Kürt'ün gözünün içine baka baka bir halkı aşağıladı. "Biz size borç verdik. Biz size şunu yaptık. Siz hak etmediniz. Siz kimsiniz? Siz nasıl referanduma gidersiniz?" Siz kimsiniz ya? Irak bu ülkenin sınırları içinde mi? Orada yaşayan halk; Kürtler, Araplar, Şiiler, hepsi farklı kesimlerden insanlar, bir arada yaşıyorlar. Benim elimdeki verilere göre, Kerkük'te yüzde 13 -daha fazla da olabilir, daha az da olabilir- Türkmen yaşıyor. Ve yine, yaptığımız araştırmalara göre, Türkmenlerin önemli bir bölümü referanduma "evet" de demiş "hayır" da demiş olabilirler.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Katılmadılar.

ERHAN USTA (Samsun) - Açıkladılar onu.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Resmî olarak açıkladılar, katılmadılar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Peki, orada yaşayan yüzde 60 Kürt nüfusu hiç mi ilgilendirmiyor sizi? Yüzde 60 Kürt yaşıyor orada. Yüzde 13-20... Yüzde 50-50 olsun, ki yok öyle bir rakam. Siz Kürtlere, kendi vatandaşınız olan Kürtlere karşı hiç mi bir mahcubiyet duymuyorsunuz? Yüz binlerce, milyonlarca oy alıyorsunuz Kürtlerden. "Biz bunların yüzüne nasıl bakarız? Orada kendi kaderini tayin ediyor, referandum yapıyor, bu ülkeyle hiçbir bağı yok..." Neden buna karşı çıkılıyor, bunu anlamak mümkün değil.

Rojava'ya gelince... Rojava'da Kürtlerin zamanını durduramadılar. Türkiye bütün çabasına rağmen orada Kürtlerin zamanının gelmesini engelleyemedi, hâlâ da savaşıyor. Kürtler orada statü elde etmesin, orada özerklik ilan edilmesin, orada demokratik bir anayasa olmasın, orada halklar özgürce, eşitçe bir arada yaşamasın diye yıllardır bu konuda dış politika, hepsi bunun üzerine kurulu. Şu anda İdlib'teyse Türkiye, o bataklıktaysa, çıkmaz sokaktaysa yine Kürt düşmanlığıyla ilgilidir. Kürtler orada aman ha bir görünür kalmasınlar. İşte, kitaba kadar geldi: Rojava/Kürtlerin Zamanı. Peki, niye rahatsız oluyor Türkiye? Kobani döneminde en son Erdoğan şunu da söyledi: "Yeni bir Kobani'nin olmasına izin vermeyiz." Kobani'de ne var? Kobani'de Araplar, Kürtler, Süryaniler, Yezidiler, Hristiyanlar, herkes bir arada, demokratik bir ortamda kendi kendini yönetiyor, Türkiye'ye karşı da tek bir kurşun atmış değil. Kendi ülkesinde, kendi toprağında, kendi yönetimini kuruyor. Biz niye Kobani'ye karışıyoruz? Niye Suriye'deyiz? Yani şu anda, AKP'nin dış politikası sebebiyle her gün yoksul halkın çocukları gidip orada can veriyor. İdlib... Açalım Türkiye televizyonlarını, bu kadar sansüre rağmen, ben şuna rastlamadım: "İyi ki Türkiye İdlib'e girdi, orada biz şahlanacağız." diyemiyorlar çünkü yok öyle bir şey. Orası bir bataklık. Suriye'ye yönelik müdahalelerimiz bumerang gibi geri geliyor ve Türkiye'yi vuruyor. İşte bütün bunların çözümü, Kürtlerle dost olmaktır; Kürtlerle dost olmak, Kürt meselesine savaş dışında, ölüm dışında, imha dışında, inkâr dışında, işkence dışında bir çözüm yöntemi geliştirmektir.

Kürt meselesini bundan önceki iktidarlar da bu yöntemlerle çözemedi. Kürtler bitirilemez, bu ülkede herkes gibi onların da hakkı ve özgürlüğü var. Bu meseleyi er ya da geç yine konuşarak, tartışarak, demokratik bir anayasayla çözeceğiz. Kürtlerin bu ülkeyi bölmek gibi bir düşüncesi yok. Kürtlerin bu ülkeden gitmek gibi bir düşüncesi yok. İstanbul en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı ildir. Türkiye'nin her ilinde Türkler olduğu gibi, Araplar olduğu gibi, Aleviler olduğu gibi Kürtler de yaşıyor, komşularıyla da aileleriyle de birlikte gayet iyi anlaşıyorlar. Peki, biz neden bu düşmanlığı yapıyoruz? Bunun bir izahı var mı? Biz de bu üniversitelerde okuduk; biz de burada doğduk, büyüdük; biz de bu halkın oylarıyla buraya geldik ve bu ülkenin vatandaşıyız. Vatandaşı olduğumuz ülkenin bizim dilimize, kimliğimize, kültürümüze, inancımıza saygı duyması ve kabul etmesini istemek neden bölücülük oluyor? Böyle bir bölücülük yok. Biz, tam tersine, bu ülkenin demokratik bir ülke olarak bu meseleyi çözmesi gerektiğine inanan bir partiyiz. Ötekileştirerek, dışlayarak, düşmanlaştırarak, işkenceyle, ölümle bu mesele çözülmeyecek, hepimiz biliyoruz. Sadece daha fazla kan akacak, daha fazla anne ağlayacak ve hepimiz daha fazla acı çekeceğiz. Hepimizin canı yanıyor, sizlerin de bizlerin de, bir farkımız yok. Bir şekilde bu ülkede bu huzursuzluk, bu çatışma ortamı hepimizi kesinlikle derinden yaralıyor ve üzüyor.

İşte, bu nedenle kitaptan başladım, "Rojava/Kürtlerin Zamanı" olduğu için kitap yasaklandı. Üstelik Türkiye ve dünya tarihinde ilk kez bir kitap canlı bir organizma olarak yasaklandı. Bu da tarihe komik bir anekdot olarak geçecek. Bu kitap yasaklanacak bir kitap değil. Kitap yakmaktır kitap yasaklamak. Kitap yakmak da çok büyük bir suçtur. Bütün düşünceler özgür olsun, bütün düşünceler tartışılsın. Hangisi doğruysa o geçerlidir zaten. Düşüncelerden korkmayalım, düşüncelerin ifadesinden çekinmeyelim. Eğer o kabul edilmeyecekse zaten edilmeyecek ve desteklenmeyecek. Bu vesileyle, Fehim Taştekin'i de bu kitabın yazarı olarak kutluyorum. Gerçekten çok iyi bir kitap yazmış, çok iyi bir şekilde izlenimlerini aktarmış, tarafsız bir şekilde aktarmış.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)