| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Savunma Sanayi Konusunda Gizlilik Dereceli Bilginin Korunması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 12.10.2017 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Savunma Sanayi Konusunda Gizlilik Dereceli Bilginin Korunması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 143 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Savunma sanayisinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi çerçevesinde savunma sanayisi güvenliği hem gelişen uluslararası ilişkiler hem de savunma sanayisi projeleri ve sektörün bileşenleri açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye'nin savunma amacıyla ihtiyaç duyduğu her türlü silah, mühimmat, araç ve gereci doğrudan satın alma, müşterek projelere katılım, teşvik veya yatırım yoluyla tedarik edilmesini sağlamak ve bu konularda yapılacak AR-GE çalışmaları esnasında gizlilik dereceli bilgi, belge, proje ve malzemenin bilmesi gereken kişiler dışındakilere herhangi bir menfaat karşılığı veya karşılıksız olarak verilmesini ya da açıklanmasını önlemek ve bunların çalınma veya sabotaja karşı korunmalarını temin etmek millî menfaatlerimiz açısından çok kritik hususlardır. Bu kapsamdaki gizlilik dereceli bilgi ihtiva eden her türlü projenin güvenli bir şekilde yürütülmesi ve etkili bir şekilde korunması, bunlara nüfuz edecek kişilerin güvenilirliğinin temini ancak savunma sanayisi güvenliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemelerle mümkün olabilecektir. Bu nedenle, 29 Haziran 2004 tarihli ve 5202 sayılı Savunma Sanayii Güvenliği Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanuna dayanılarak da Millî Savunma Bakanlığı tarafından Savunma Sanayii Güvenliği Yönetmeliği çıkarılmış ve uygulamaya ilişkin hususlar burada düzenlenmiştir. Millî Savunma Bakanlığına verilen bu yetkinin uluslararası alanda yasal bir çerçeveye oturtulabilmesi ve kullanılabilmesi ise ancak uluslararası anlaşmalarla mümkün olabilecektir. Görüşmekte olduğumuz anlaşma iki ülke arasında savunma sanayisi güvenliğinin sağlanması amacıyla imzalanmıştır ve ülkemizde Millî Savunma Bakanlığının denetimi altında bulunan savunma sanayisiyle ilgili kurum ve kuruluşlar ile özel firmaları bağlayıcı niteliktedir. Bu anlaşma, İspanya ile ülkemiz savunma sanayisi kuruluşları arasındaki program, proje veya sözleşmelerle ilgili olarak karşılıklı mübadele edilen, gizlilik dereceli bilgiyi koruma kapsamına almaktadır. Anlaşmanın 3'üncü maddesi uyarınca, gizlilik dereceli bilgiler anlaşmaya taraf olmayan ülke ve uluslararası kuruluşlara açıklanamayacaktır. Anlaşmanın "Gizlilik Dereceli Bilginin Transferi" başlıklı sekizinci bölümünün ikinci alt bendinde "acil durumlarda ve gereksiz gecikmelerde" gibi gizlilik dereceli bilgi transferinde güvenliği sekteye uğratabilecek muğlak kavramların kullanılması sürecin baypas edilme ihtimalinin ortaya çıkmasına ve bir zafiyetin söz konusu olmasına yol açabilecektir.
Bilindiği gibi, bir konsorsiyumun parçası olarak Türkiye ve İspanya, birlikte A400M nakliye uçağını geliştirip üretmiştir. İspanya'nın bu alandaki yetkinliği dikkate alınarak benzer konsorsiyumlarla veya ikili olarak her iki ülke sanayisinin azami katkısıyla yeni savunma ve havacılık projeleri geliştirilebilecektir. Yine, İspanya'nın ve İspanyol firmalarının havacılık ve uzay alanında sahip olduğu teknoloji ve bilgi birikimi ile ülkemiz mühendislik altyapısı birleştirilmek ve kullanılmak suretiyle, geliştirilecek ürün ve sistemler, ayrı pazar paylaşımları ve uluslararası arenada yerini bulabilecektir.
Değerli milletvekilleri, Türk savunma ve havacılık sanayisinden bahsederken şu hususlara da dikkatinizi çekmek istiyorum: Hiç şüphe yok ki mühendislik altyapısını oluşturmadan millî ve yerli bir savunma sanayisinin inşası mümkün değildir. Bu çerçevede, Türk ordusunun kullanacağı modern savunma ve havacılık ürünlerinin ne kadarının tasarımına bizim mühendislerimizin hâkim olduğu ve yeni başlatılacak ana sistem projelerinde yurt dışından alınan mühendislik ve danışmanlık desteklerinin ne seviyede olduğu sorgulanmalıdır. Yine, Türk savunma sanayisi sistem sahipliğinde hangi noktadadır? Türk ordusunun elindeki sistemlerin bakım ve onarımı, idame işletmesi ne kadar millî imkânlarla yapılabilmektedir? Unutulmamalı ki ana sistem yanında kritik alt sistemlerin yerli olarak üretilmesi olası risklere karşı alınabilecek hayati önlemlerden biridir. Ayrıca, ham madde bağımlılığının azaltılması için savunma malzemelerine dönük çok yönlü ve ivedi çalışmalar yapılması da zorunlu bulunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde, sanayide yerel kaynakları harekete geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, ileri teknoloji kullanan ve üreten, özgün tasarım ve marka geliştiren, tüketici sağlığını ve çevreyi gözeten bir sanayi oluşturulacağı ve ithalat bağımlılığını azaltarak yerli imkânları harekete geçirecek sanayi yatırımlarının destekleneceği vurgulanmıştır. Bize göre ülkemiz için gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayisinin teknoloji üretebilen ve diğer sanayilerle entegre olan bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır. Savunma ihtiyaçlarının özgün tasarıma dayalı olarak ülke sanayisiyle bütünleşik bir şekilde teminine azami çaba gösterilmelidir. Türkiye'nin jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri, bölge ve dünya barışının tesisinde üstleneceği rol güçlü, caydırıcı ve sürdürülebilir bir savunma sisteminin tesisini zorunlu kılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü tehdit karşısında görevini çağın şartlarına uygun ve başarılı bir biçimde yerine getirebilmesi için bu şarttır.
Askerî savunmada asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışını da dikkate alan, ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak gerçekçi bir stratejik güvenlik anlayışı hâkim kılınmalıdır. Sadece üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkileri yerine ülkemizin kendi dinamik ve değerlerinden hayat bulan millî bir savunma yapılanması esas alınmalıdır. Yerli savunma sanayisi geliştirilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa bağımlılığı azaltılmalıdır. İhracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine yatırım yapması için gerekli tüm imkân ve teşvikler seferber edilmelidir. Savunma sanayisi mutlaka stratejik bir sektör olarak öne çıkarılmalıdır. Malzeme teknolojileri, elektronik harp, havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş, insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojilerinin AR-GE çalışmaları ve üretimi desteklenmelidir. Savunma sanayisinde bilgi güvenliğini sağlamak amacıyla millî yazılım sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalı, sektör teknoloji üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır. Lojistik ihtiyaçlarda dışa bağımlı olmaktan büyük ölçüde kurtulunmalı, savunma harcamalarının öncelikle millî tedarik sistemi içinde yapılması sağlanmalıdır. Tedarik ihtiyacının belirlenmesinde ilgili birimlerin eş güdüm içinde karar almasına önem verilmelidir. Ölçek ekonomisinin sağladığı avantajlardan yararlanılarak savunma sanayisinin millî ihtiyaçlara dönük üretimin yanı sıra dış satıma dönük üretim yapması da sağlanmalıdır. Toplumsal huzur ve millî güvenliğimizle ilgili her türlü asimetrik tehdide karşı güvenlik birimlerinin hukuki, idari, teknik ve insan kaynakları bakımından yeterli donanıma sahip olması temin edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, tüm bunların, yüksek teknolojili ürünlerin üretimine destek veren bir yaklaşım ve savunma sanayisi güvenliğini esas alan bir anlayışın yanı sıra, tüm bu süreçlerde millî menfaatleri her şeyin üzerinde tutan Türkiye merkezli bir bakışla, savunma sanayisi ihtiyaçlarımızı doğru üreticilerle buluşturmakla, buna uygun idari ve beşerî kapasiteye sahip olmakla ve etkin bir denetimle gerçekleşmesinin mümkün olabileceği açıktır.
Bu düşüncelerle görüştüğümüz anlaşmanın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.